Mul kyungun dediği depoya geldiğimde arabamı uzak bir köşeye park ettim. Kapıda iki adam vardı. Aslında bu sefer direkt dövmesem, biraz tiyatro yapsam? Sonuçta Korede adımı duyan herkes 'şu çeteler arası dövüşte herkesi pataklayan kız mı?' diye soruyor. Beni şiddet yanlısı biri olarak görüyorlar. Bence bunu biraz değiştirmeliyim.
Saçımı biraz karışırdım ve oraya doğru koşmaya başladım. Tam önlerine geldiğimde ellerimi dizlerime koydum ve hızlı nefesler alıp vermeye başladım. Adamlaradan birinin eli belindeki silahın üzerindeyken, diğeri bana doğru yaklaştı ve elinin birini omzuma koydu.
-iyi misiniz.
Nefeslerimi düzene sokmaya çalışıyor gibi yaptım ve korkuyla adama baktım.
-silah... Silahlı adamlar pe peşimde.
Adam kaşlarını çatarak arkama baktı. Ardından diğer adama döndü.
-ben bakıp geliyorum. Sen kapıdan ayrılma.
Diğeri başıyla onayladığında benim arkama doğru koşmaya başladı. O gittiğinde diğer adam yanıma geldi.
-su ister misin?
Ay bunlarda pek kibarmış. Vallaha yazık olacak.
-su değilde... Seni isterim.
Dediğimde kendimi kro bir adam gibi hissettim. Bir de sonunda 'gülüm' deseydim adam bayılırdı herhalde.
Adamın kaşları havaya kalktı. Gülerek yerden doğrulduğumda adam ani ruh değişimime şaşırmıştı. O henüz şaşkınlığını atlatamadan hızla adamın belindeki silahı aldım ve kolundan tutup sırtını kendime çevirdim. Silahın kabzasını ensesine vurduğumda adam bayıldı. Diğer adam koşarak yanımıza geldi ve silahını bana doğrulttu. Elimdeki silahı yere attım ve ellerimi havaya kaldırdım.
-içeri yürü. Beni uğraştırma.
Korkmuş gibi yapıp kapıya doğru ilerledim fakat o anda adamın yaptığı bir hata benim işime yaradı. Çok yakında yürüyorsun be canım. Adamla aramızda neredeyse bir adımdan az bir alan vardı. Ani bir hareketle arkamı döndüm ve adamın silahı tutan elini ters çevirip silahın yere düşmesini sağladım. Ardından adama kafa attım. Adam yere düştüğünde yere eğildim ve suratına sert bir yumruk attım. Adam attığım yumrukla bayıldığında ayağa kalktım ve gizlice demir kapıdan içeri girdim.
Girer girmez hızla bir su tankının arkasına saklandım ve deponun içerisini incelemeye başladım. Koca deponun ortasında bir tane adam sandalyeye bağlı bir şekilde duruyordu. Adam baygındı ve etrafında iki tane masa vardı. Masalardan birinde her zamanki gibi bıçaklar, diğerinde ise şırıngalar vardı. Acaba şırıngalarla ne yapacak.
Yani... Doktorculuk oynayacak hali yok değil mi?Namjoon
-şırıngalarla ne yapacaksın?Acaba namjoon aklımı falan mı okuyor? Her neyse. Taehyung yüzünde sinsi bir ifadeyle bizimkilere döndü. Ardından içinde şeffaf-sarı arası bir sıvı bulunan şırıngaları işaret etti.
V
-adrenalin. Sinirlerin uyarıyı algılama hızını artırıyor. Bunun sayesinde vücudu dışarıdan gelecek herhangi bir uyarıda normalin kat be kat üstü tepkiler verecek. Mesela onun üzerinde uygulayacağım işkenceleri daha şiddetli hissedecek. Harika değil mi.Bu çocuk gerçekten zeki. Yani bana kalsa bu kadar uğraşmaz, direkt basarım tetiği. Sanırım taehyungla aramızdaki fark bu.
Eliyle diğer şırıngaları işaret etti. Bunun içerisinde ise maviye yakın bir sıvı vardı.
V
-ona psikoloji hastalarının üzerinde kullanılan iğnelerden bir tanesini vuracağım. İğnenin yan etkisi halüsilasyon görmek. Normalin iki katı daha fazla verdim. Bu sayede canlı birer kabus görecek. Bu düşündüğümden daha eğlenceli olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll)
Fanfiction*Deney #1* Kadın kollarını kaldırdı ve adamın boynuna sardı. Ardından ona doğru yaklaştı. Genç adamda aynı şekilde kollarını onun bedenine sardı ve vücudunu ona doğru çekti. Adam burnunu kızın burnuna sürttü hafifçe. - bu alevlerle yanan küçük bir...