JİMİN
İçeriden kırılma sesleri duyduğumda olduğum yerde kaldım. Hayır, hayır bir kişinin daha kendine zarar vermesine dayanamam. Ölmesine dayanamam...
Kapıdan biraz uzaklaştım ve sert tekmeler atmaya başladım. Bir yandanda songüle sesleniyordum. Bir kaç denemenin ardından kapı menteşelerinden sökülerek büyük bir gürültüyle açıldı.
Kapının açılmasıyla songülü gördüm... Ellerinin arasından akan oluk oluk kanı gördüm...
Bedeninin değil, ruhunun acıdığını gördüm...
Tıpkı beni bırakıp gittiği gün gibi, benim üç sene boyunca acıyan canım gibi...Hızla içeri girdim ve omuzlarından tutarak kendime döndürdüm. Sürekli 'benim yüzümden' diye sayıklıyordu. Ellerini tuttum ve açmaya çalıştım ama o kadar sıkı tutuyorduki benim yanlış bir hareketimde eline daha kötü zarar verebilirdi. Omuzlarından sarsmaya baçladım.
-KENDİNE GEL! KENDİNE GEL SONGÜL!
Hala sayıklamaya devam ediyordu. Yüzünü yüzüme çevirdim ve sağ elimi kaldırıp sert bir tokat attım. Yüzü yan tarafa düşerken elleri gevşedi ve elindeki cam parçasını düşürdü. Ardından hızla duvarın dibine çöktü ve bacaklarını kendine çekerek ağlamaya başladı. Daha çok korkuyordum. Ona bir şey olmasını istemiyorum.
Hızla ayağa kalktım ve bir kaç adımda yanına gittim. Ardından yere oturup duvara sırtımı verdim ve onu da belinden tutarak kucağıma oturttum. Ağlamaları dahada şiddetlenirken başını göğsüme yasladı ve hıçkırmaya başladı. Kollarımı ona sımsıkı sardım ve saçlarını okşamaya başladım.
-ağlama, ağlama songül.
Hıçkırıklarının arasında zar zor bir kaç kelime konuşabildi.
Songül
-benim suçum. Ji jimin benim
yü yüzümden öldü. Benim suçum.O sarsılarak ağlarken ona daha çok sarıldım.
-senin suçun değildi dedim. Hepsi o şerefsiz yüzünden başımıza geldi. Hepsi onun suçuydu. Yalvarırım kendini suçlama...
ALEV
Yukarıdan bir kırılma sesi duyduğumda hızla yerimden kalktım ve merdivenlere doğru ilerledim. Bizimkilerde çoktan kalkmış ve merdivenlerden çıkmaya başlamışlardı bile. Merdivenlerden çıktıkça bağırma ve ağlama sesleri birbirine karışıyor, dahada meraklanmama neden oluyordu. İşin doğrusu iyice endişelenmeye başlamıştım.
Uzun koridora çıktığımda herkes banyonun kapısının önünde toplanmıştı. Onların arasından geçerek ilerlediğimde gözüme ilk duvara asılı kırık ayna ve yerdeki kan izleri takıldı. Daha ileri baktığımda jimin yerde oturmuş, ji eunu da kucağına oturtmuş ona sarılıyor ve saçlarına ufak öpücükler konduruyordu. İçeri girmeye çalıştığım sırada taehyung birden kolumdan tuttu ve sürüklemeye başladı.
-bırak beni. Geri zekalı görmüyor musun ji euna bir şey olmuş.
Kolumu biraz daha sıktı ve çatık kaşlarıyla bana baktı.
V
-onu sen mi kurtarmayı düşünüyorsun.Bir şey demeden suratına bakmaya devam ettiğimde devam etti.
V
-sadece sinir krizi geçirdi. Merak etme şu anda iyi.Merdivenlerin başına geldiğimizde durdum ve ona yavru köpek bakışları attım.
-beni merdivenlerden sen indirirmisin. Bacağım çok acıyor.
Gözlerini devirdi ve beni kucağına alıp merdivenlerden inmeye başladı. İşin doğrusu bacağımda en ufak bir sızı bile yoktu.
Salona indiğimizde beni koltuğa resmen fırlattı. Hayır yani bu ne.
-yavaş olsana ayı.
Diyerek çemkirdim. Bu lafıma her köşesinden alaylık akan bir gülümseme yolladı.
V
-biraz önce merdivenlerden nasıl depar attığını gördüm. Bacağım acıyor diye yalan döyleme.Hıh, sen çok biliyon. Kollarımı göğsümde bağladım ve başka tarafa bakmaya başladım. O sırada merdivenlerden inen jini gördüm. Gülümseyerek yanıma geldi ve koltuğun yanında diz çöktü. Ve şimdi fark ettim. Jin gerçekten yakışıklı.
Jin
-merak ermeyin ji eun iyi.Dedi ve gülümsedi, ardından devam etti.
Jin
-şimdi ateli çıkaralım ve bacağını alçıya alalım. Ama önce muayene etmem lazım.-tamam.
Dediğimde bacağımdaki sargıyı yavaş bir şekilde çıkardı. Ardındanda içine sabitlemek için koyduğu demir çubuğu aldı. Tam çatlayan noktaya baktı ve kaşlarını çattı.
Jin
-morluk ve kızarıklık olması gerekiyordu.Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi. Elini yavaşça çatlayan noktaya getirdi ve sıkmaya başladı. Ardından daha çok sıktı ve daha çok. Her tepki vermediğimde biraz daha kaşlarını çatıyordu.
Jin
-bacağın acımıyormu.Hayır anlamında başımı salladım. Gözlerini kırpıştırarak bana baktı.
Jn
-bu imkansız. Bacağında çatlak vardı ve bu çatlağın kemikle kaynaması için en az bir buçuk iki hafta alması lazımdı. Fakat sen şu an acımadığını söylüyorsun. Bak eğer canın acıyorda söylemiyorsan--hayır acımıyor.
Diye lafını kestim. Başını iki yana salladı.
Jin
-bu imkansız.Taehyung kaşlarını çatarak yerde diz çöküp jine doğru eğildi.
V
-hyung bu kötü bir şey mi.Jin başını iki yana salladı.
Jin
-hayır, aksine mükemmel bir durum. Bak bunun olabilmesi bir mucize taehyung. Vücudunun kendini bu kadar çabuk yenileyebilmesi... İnanılmaz.Derken gözlerinden parıltılar çıkıyordu. Kollarımı çözdüm ve hemen lafa atıldım. Ben yokmuşum gibi konuşmaları can sıkıcı olmaya başladı.
-bakın bu bana göre normal bir durum. Küçüklüğümden beri bu böyle. Gerçi 18 yaşıma girdiğimden beri bu süre dahada kısaldı ama sorun bu değil. Ben böyleyim.
Jin eliyle yüzünü sıvazladı ve başını iki yana salladı. Anlayamıyormuş gibi bir hali vardı.
Jib
-küçüklüğünden beri de olsa bu imkansız bir durum. Hele ki bu hızdaysa. Bak... Eğer izin verirsen seni labaratuvara götürmek istiyorum. Sadece vücudunun yenilenme hızını ve nedenini merak ediyorum. Sadece bir kaç test, kabul ediyor musun?-tamam... İstersen gideriz. Umarım bir vampir değilimdir.
Dediğimde gülmeye başladı.
Jin
-merak etme öyle bir şey değil. Sadece bir şeyden şüpheleniyorum. Umarım düşündüğüm şeyle ilgisi yoktur.Mer-ha-ba😂
Songül ve jimin hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sizce songül neden BTS'yi bırakıp koruyucu aileyle kalmayı kabul etmiş?
Alev hakkında ne düşünüyorsunuz?
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
Vote ve yorumlarınızı bekliyorum.
Hepinize BTS'li günler. 😛
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll)
Fanfiction*Deney #1* Kadın kollarını kaldırdı ve adamın boynuna sardı. Ardından ona doğru yaklaştı. Genç adamda aynı şekilde kollarını onun bedenine sardı ve vücudunu ona doğru çekti. Adam burnunu kızın burnuna sürttü hafifçe. - bu alevlerle yanan küçük bir...