Su
-alev nereye gidiyorsun.Onun bu sorusuna kocaman bir göz devirdim.
-su, nereye gittiğimi bildiğin halde neden soruyorsun. Seni terslemem hoşuna mı gidiyor.
Ellerini kucağında birleştirdi ve parmaklarıyla oynamaya başladı.
Su
-hayır sadece... Alev gitmesen olmaz mı.Gözlerimi devirdim. Öğrendiğinden beri aynı konuyu konuşuyoruz. Hayır arkadaşım giderim dayak yerim -ki yemeyeceğim- yada dayak atar gelirim. Bunun seninle ne alakası var değil mi.
Ayakkabılarımın bağcığını bağlarken kirpiklerimin üzerinden ona bakıyordum.
-hayır su. Gidiyorum. Babam fark ederse...
Derken ayakkabılarımı çoktan bağlamıştım. Ayağa kalktım ve karşısına geçtim.
-uyuşturucuya başladı, şu anda bir barın arkasında kafayı buluyordur de. Üstelik bunu anneme bildirdiğindende emin ol. O moruk yaptığımız her şeyi annem denecek kadına bildiriyor.
Su gözlerini devirdi.
Su
-babama moruk deme alev.Ona inanamıyormuş gibi baktım çünkü gerçekten inanamıyordum. Biliyorum çok zekiyim.
-cidden o kadar lafın arasında buna mı takıldın su? Cidden mi?
Su
-off... Tamam babamı oyalarım. Sen git ve hemen geri gel. Sakın ama sakın geç kalma.-tamam.
Dedim ve kapşonlumu başıma örterek camdan atladım. Ardından ellerimi ceplerime sokarak yürümye başladım. Sokaklar her zamanki gibi sessizdi. Normalde bizim çeteler falan olur buralarda bira içerlerdi ama dövüş olduğu için oraya toplandılar büyük ihtimalle. Çünkü tek dövüşecek olan ben değilim. Diğerleri de çeteler arası durumlarını yükseltmek için dövüşeceklerdir. Ne diyebilirim ki, adil bir sistem.
Bir ses duyduğumda olduğum yerde durdum ve gözlerimi kapayarak sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Tüm çeteler orada olduğuna göre çetelerden biri değil. Burada yaşayan insanlardan diyeceğim ama burada fazla kişi yaşamıyor ki yaşasa da hiçbiri gecenin bu saatinde dışarı çıkabilecek kadar cesur değiller.
Önüme birden kedi atladığında ağzımdan bir küfür savurdum. Ah...
Yürümeye devam ederken hala umursamazdım. Biraz sonra birilerini dövecek olmama rağmen bu rahatlık nereden geliyor anlamıyorum.
Kapışmanın olacağı yere bir kaç dakikalık mesafe kaldığında adımlarımı birden kestim ve olduğum yerde durarak etrafa kulak kesildim. Bir ses geliyordu. Hayır hayır, birden çok ses. Birilerinin nefes alıp verişi kulağıma geliyordu. Hissediyordum.
Bir kahkaha attım ve ellerimi iki yanıma açtım.
-daha ne kadar orada beklemeyi düşünüyorsunuz çocuklar.
Bunu dediğimde nefes alış vermişlerinde bir hızlanma oldu ve biraz sonra da hepsi tek tek ortaya çıkmaya başladılar. Yaklaşık on beş kişi etrafımda yuvarlak oluşturduklarında bazılarının ellerindeki şeyler dikkatimi çekti. Evet, on beş kişiden yaklaşık yedi kişinin elinde sopa vardı. Üstelik orada olduklarını bilmem onlarda bir şok etkisi yaratmış olacak ki hala şaşkındılar.
Yüzümdeki alaylı gülümsememle konuşmak için bana bir adım atan çocuğa döndüm. Oldukça yapılıydı.
-o dövüşte kristale yenileceksin, anladın mı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll)
Fanfiction*Deney #1* Kadın kollarını kaldırdı ve adamın boynuna sardı. Ardından ona doğru yaklaştı. Genç adamda aynı şekilde kollarını onun bedenine sardı ve vücudunu ona doğru çekti. Adam burnunu kızın burnuna sürttü hafifçe. - bu alevlerle yanan küçük bir...