♏84. Ölüyorum♏

3.6K 468 409
                                    

JİN

Telefonumu kapadım ve cebime koydum. Ardından hızla bizimkilerin yanına gittim. Taehyung hariç hepsi buradaydı. Zaten alev gittiğinden beri taehyung odasına kapanmıştı. Hiçbir şekilde bizimle iletişimde geçmiyordu.

Geldiğimde tüm bakışlar bana döndü.
-çacuklar jungkook aradı biraz önce, suyu bulmuş.

Dediğimde hepsinin gözünde gözle görülür bir mutluluk tepkisi belirdi. Namjoon hemen araya girdi.

Namjoon
-neredeymiş peki.

Başımı iki yana salladım hafifçe.

-bilmiyorum. Tam söyleyecekti ki birden telefondan patırtı sesleri gelmeye başladı. Umarım başına bir şey gelmemiştir.

Suga hızla koltuktan kalktı ve merdivenlerden çıkmaya başladı. Hepimiz nereye gittiğini bildiğimiz için onu beklemeye başladık. Bir kaç dakika sonra elinde bir laptopla geri döndü. Laptobu açtı ve önündeki sehpaya koydu. Ardından elleri hızlı bir şekilde tuşların üzerinde dolaşmaya başladı. Sürekli yeni sekmeler açıyor ve kapıyordu. Yaklaşık 5 dk sonra bize döndü.

Suga
-en son orman yolunun orada DNS sinyal vermiş. Ardından sinyal kesilmiş.

Dedi ve tekrar laptoba döndü. Tekrar bir şeyler yapmaya başladı. Elleri o kadar hızlıydı ki takip edemiyorduk.

Suga
-orman yolunda ve içinde toplam 3 tane konut var. Hepsine adam yollayın. Bizde bir grup oluşturup aramaya başlayalım.

Dedi ve laptobu kapadı. Onlar ayağa kalkarken namjoon yanıma geldi.

Namjoon
-taehyungu ne yapacağız. Onu çağırıyım mı?

Başımı iki yana salladım

-hayır, hayır onu çağırma.

Eğer haberi olursa işler iyice karışabilir. Şu an gerçekten kötü durumda ve ihtiyacı olan tek şey yalnız kalmak. Zaten çağırsakta gelmez, alevin gelmesini bekler bir umut evin içerisinde.

'Umarım' diye geçirdim içimden. 'umarım fazla düşünmekten kafayı yemez.'

ALEV

İnleyerek bir anda doğruldum. Hızlı nefesler alıp veriyordum. Kafamı sağ tarafıma çevirdim. Bir doktor iğne vurmuştu. Birden titremeye başladım. Sanki damarlarımda dolaşan tüm kanı her bir hücresine kadar hissediyodum. Etraf... Etrafım değişik görünüyodu. Sürekli etrafımdaki eşyaların rengi değişiyordu. Sarı, mor, yeşil... Kafamı aşağı indirdim ve iğne vurduğu koluma baktım. Vurduğu noktanın etrafında mor ve yeşil damarlar belirmeye başlıyordu. Gözlerimi sımsıkı kapayıp açtım. Her yer tekrar beyaz olmuştu. Gözlerim hızla odayı taradı. Tanımadığım bir kaç adam vardı. Gözüm kameralara kaydı... Görüyordum... Kameranın arkasından bizi izleyen adamı bu sefer tamamen görüyordum ve yanındaki adamla konuşmalarını da duyabiliyordum. Bu... Bu inanılmaz bir şeydi.

Ayak sesleri duyduğumda başım hızla kapıya döndü. Yaklaşık iki dakika sonra ayak sesleri kapının önünde durdu ve kapı açıldı. İçeri otuzlu yaşlarında olan bir adam girdi. Gülümseyerek bana yaklaştı ve aramızda iki adım bırakarak durdu. Bakışlarım onu baştan aşağı taradı. Adam... Adamı kırmızı görüyordum. Bu odadaki herkesi kırmızı renkte görüyordum. Başımı sağa sola salladım ve gözlerimi adama diktim. Eskisi gibi görünüyordu.

-sonunda tanışabildik ha alev.

-sen kimsin.

Dedim soğuk bir şekilde. Adam gülümseyerek devam etti.

ANKA (BTS) ~ (Kaybediş Serisi ll) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin