Sabah kalkıp üstünü giyindi Hilal sessizce. Ablası daha uyuyordu. Sessizce çıktı odadan. Çıkmasıyla Leon'la burun buruna gelmesi bir oldu. Demek Hilal'i bekliyordu.
"Ay Leon ödümü patlattın. Tam kapının önünde beklenir mı?"
"Sana da günaydın Hilalim. Ne kadar güzel bir gün değil mi?"
"Ya öyle çok güzel."
"Hadi o vakit yapacağın bir şey yoksa gidelim. Faytonu çağırttım."
Leon Hilal'in elini tuttu. Yürümeye başladılar. Kapıda ki askerlerin birkaçı onları böyle görünce şaşırmıştı. Leon'a baş selamı verdiler. Leon da onları aynı şekilde selamladı. Fayton Leon'un dediği gibi gelmişti. Faytona bindiler. Geçen gittikleri yazlığa gidiyorlardı ve yol epeyce uzundu. Hilal kafasını Leon'un omzuna koydu. En huzur bulduğu yerdeydi Hilal. Leon'un yanındaydı. Ona dokunmak çok farklıydı. Gülümsediğini görmek. Bundan bir kaç ay önce Hilal'e sorsalar iğrenç bir katil olduğunu söylerdi. Şimdi ise çok farklı düşünüyordu. O temiz kalbi diğer Yunanların ki gibi atmıyordu. İntikam istemiyordu, insanları öldürmek istemiyordu hatta sırf bu yüzden asker olmak istemediğini bile düşündü Hilal. İşgaller her zaman kötü şeyler olmuşlardır. Hem de herzaman. Fakat bu işgal ne kadar kötü olsa da Hilal'e sevmeyi öğretmişti. İnsanları milletlerine göre değil kalplerinde göre ayırmayı. Tekrar baktı Leon'a. Leon da onu izliyordu. Fayton durmuştu. İndiler faytondan. Leon kapıyı açtı.
"Evimize hoş geldin."
Hilal güldü Leon'un bu söylediğine.
"O vakit hoşbuldum."
İçeri geçtiler. Öncekine göre daha rahattı Hilal. Leon'u sahiplerince onun olan her şeyi sahiplenmişti sanki. Koltuğa oturdu. Leon da ceketini çıkarıp yanına geldi. Belli ki annesi hizmetçilerin gelmemelerini söylemişti. Kocaman boş bir konakta hizmetçi bulundurmakta saçmaydı ya aslında. Koltukta oturan güzel kıza baktı. Yanına gitti. Kafasını kızın dizlerine koydu. Hilal saçlarıyla oynamaya başladı. Göründüğünün aksine çok yumuşaklardı. Her bir saç teli ile oynadığında daha güzel kokular yayılıyordu havaya. Bu nane ve hafif tarçın kokusu hoşuna gitmişti. Leon bu sessizligi bozmak istedi.
"Bakıyorum da kendinizi bana bakmaktan alıkoyamıyorsunuz."
"Ne münasebet. Kendiniz gelip kucağıma yattınız. Hem siz kendinizi çok mu yakışıklı buluyorsunuz? Eğer öyleyse boşa heveslenmeyin. Bu ancak aptallık olur."
"Bence sizin göz zevkiniz hiç yok. Kimi beğeniyorsunuz. O yanınızda gezen esmer çocuğumu?"
"Benim göz zevkim öyle bir iyi ki. Sevdiğim çocuğu görseniz ağzınız açık kalır. Böyle yumuşacık kumral saçları var. Gözleri kahverenginin en güzel tonu, dünyada gördüğüm en güzel gözler olabilir. Gülünce yanaklarının üstünde gamzeler oluşuyor. Ha birde çok güzel bir kalbi var.Emin olun onu görseniz kendinizi böyle övemezdiniz bir daha."
"Ya öyle mı diyorsunuz. Peki ben size bu anlattığınız çocuğu her gün aynada gördüğümü söylesem."
"Sanmam. Bende onu tanıdığımı sanırdım ama gerçekten tanıyınca öyle olmadığını gördüm. Yanı sizin gibi kibirli biri değil o."
Leon kahkaha attı.
"İyi ki beğenmiyor muşsun beni. Birde beğensen ne olur acaba."
"Hiçte bile. O senin kendi Hüsnü kuruntun."