Hilal hastaneden çıkmış gazeteye yürüyordu. Uzun zamandır gazeteye gitme fırsatı bulamamıştı. Özellikle yanında Leon olunca anlamasın diye gidememişti. Zaten bu sıralar bu Halit İkbal mevzusunu söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. Eğer kendisi öğrenirse çok kalbi kırılırdı fakat eğer Hilal söylerse bu sırrı kendisiyle beraber saklamasına yardım ederdi babasını karşısına bile alsa. Küçük kapının koluna bastı ve kapıyı açtı.
"Herkese selam."
"Oo Hilal kardeşlik hoş gelmişin. Özlettin kendini. Neredesin kaç vakittir? Yüzünü gören cennetlik vallaha."
"Evden çıkıpta gelmem kolay olmuyor da artık pek."
Mehmet küçümser bir şekilde gözlerini kıstı.
"Tabii o Yunan teğmenle gezmekten vakit bulamıyorsun değil mi buraya gelmeye?"
Diğerleri anlamaz gözlerle baktılar gençlere.
"Tabii sen daha söylemedin değil mi çok sevdiğin arkadaşlarına. Hadi söyle o vakit bilsinler içimizde yatan hainin kim olduğunu."
"Azımdan çıkanı kulağın duysun Mehmet. Ne demek hain? En iyi kendin bilmez misin bu vatana ne denli aşık olduğu mu?"
"Bilmiyorum Hilal. Sanki Leon'a olan aşkın daha büyük gibi. "
"Bunların ikisini nasıl aynı kefeye koyarsın Mehmet. Yaptığın sana mantıklı gelir mi hiç?"
" Haklısın normalde konulmaz, koymamak gerekir fakat aşık olduğun adam eğer senin vatanını işgal etmeye gelirse ikisinden birini seçmek zorunda kalırsın ki benim tanıdığım Hilal değil bir Yunan askerine aşık olmak yüzüne bile tükürmez."
Hilal'in sözcükleri boğazında düğümlendi. Gözleri de dolmaya başlamıştı sıktı dişlerini.
"Ben hala vatan sevdalısı Hilal'im Mehmet bir Yunan'a aşık oldum diye hain olmadım. Hem sen hiç aşık oldun mu mesela? Mümkün olmayanı isteyecek kadar sevdalandı mı yüreğin? Kavuşamayacağını bile bile her gördüğünde mutlu oldun mu? Ben böyle olsun istemezdim ama sen de eğer bir kadına sevdalandıysan kalbinde küçücük bir aşk bile varsa işte o vakit anlarsın ne dediğimi."
Mehmet daha bir sinirlendi Hilal'in bu söylediğine.
"Sevdayı senden öğrenecek değilim. Hem nasıl bir kadına aşık olduğumu bilsen nasıl bir imkansızın içinde dönüp durduğumu görsen. Ama senin o mavi gözlerin çok kör sana deli divane aşık bir adamı görmeyecek kadar gözünü boyamış o mavi formalılar. Kendini onların şaşalı hayatına kaptırmışsın bile çoktan."
"Ben kendimi Leon'un kalbinden başka hiçbir şeye kaptırmadım. Ha diyorsan ki onun için kendinden vazgeçer misin, vatandan asla ama onun için gözümü bile kırpmam. Bir samiye bile düşünmem. Şimdi birbirimizin kalbinde onarılamayacak yaralar açmayalım daha fazla."
Çalgıcılara döndü.
"Siz de kendinize iyi bakın. Bir daha gelince sakin kafayla konuşuruz."
Çantasını da alıp çıktı. Kendini kordonun güzel havasına bıraktı.