Kapı çaldığında Hilal daha hızlı indi merdivenlerden. Büyük ihtimalle Leon gelmişti. Çok özlemişti Hilal. Bir insanın kokusu bile özlenebilir miydi? Özlüyordu işte Hilal. Hemde çok özlüyordu.
"Kızım yavaş ol biraz düşeceksin."
Hilal Azize'yi duymamış gibi devam etti. Kapıyı açtığında beklediği Yunan üniformalı adamla karşılaştı. Sıkıca sarıldılar birbirlerine. Sarılmalarını AliKemal'in öksürük sesi bozdu. Uyanmışçasına ayrıldılar birbirlerinden.
"Evli olabilirsiniz ama benim çatım altında kardeşime dokunmayı bile düşünme."
"AliKemal yapma. Çocuk muyuz biz?"
"Valla ben onu bunu bilmem. Çok zorlarsan şansını aynı odada bile uyutmam teğmen. Bir meleğin yanında uyumak yerine benim gibi bir adamın yanında uyumayı istemezsin bence."
"AliKemal rahat bırak çocukları. Bir hoşgeldin deseydin."
Leon Azize'ye minnettar bakışlar atarak elini öptü önce sonra sarıldılar.
"Hadi siz geçin kızım içeri. Yıldız bana yardım eder."
"Yok anne bende yardım edeyim. Hem zaten abimle Leon'un konuşacakları vardır."
Hilal Leon'un endişe dolu bakışlarını görünce gülmemek için zor tuttu kendini.
"İyi o vakit. Hem sohbet edelim değil mi bizde."
Mutfağa geçtiler. Hilal annesinin ve babannesinin elinden çıkan mükemmel yemeklere tek tek göz gezdirdi. Burnuna dolan nefis kokularla gözlerini kapattı.
"Şu an bu yemeklerin hepsini tek başıma bitirebilirim."
Güldü Azize.
"Hepsi sana feda olsun yavrum. Ben tekrar yaparım."
"Zaten Hilal'de bir haller var bu aralar değil mi anne? Böyle bir şefkat,bir annelik içgüdüsü, bir her şeyi yeme isteği, bir yanıp bir donmalar. Biliyorsun hastanede ki yemekler yetmez oldu artık. Ben bilemiyorum anne sen benden daha iyi bilirsin tabii."
Hilal ablasına kötü bakışlarını gönderirken annesi Yıldız'a katılır gibi konuşmaya başladı.
"Farkındayım kızım farkındayım. Yani kaç yıllık hemşireyim ben bunun teşhisini ancak bir şeye yorabiliyorum. Tabii yine de bir doktora görünür. Birde ebe kadına."
"Haa diyorsun ki yani benim yeğenim senin torunun yolda yani öyle mi?"
"Ben bilmem o kadarını kardeşine sor onuda."
"Ya üff abla. Anne sende ablama uyuyorsun. Hem bende hiçbir değişiklik yok. Olsa öyle bir şey sizden saklayacak değilim ya."
"Tabii saklayacak değilsin fakat daha sende bilmiyorsundur belki. Sonuçta hiç kontrole gitmedin."
"Tamam anne gideriz. Hadi içeri geçelim. Ben artık yemek yemek istiyorum."
Bir bir sofraya taşıdılar yemekleri. Servis ettiler.
"Hepsi çok güzel görünüyor Azize anne. Elinize sağlık."
"Afiyet olsun oğlum."
Yemek bittiğinde Hilal geriye doğru attı kendini.
"Çok yedim sanırım fakat tutamıyorum kendimi. Eline sağlık anne."
"O kadar hızlı yedinki hiçbirimiz ne yediğini görmedik merak etme kardeşim."
"Gerçekten Hilal bir ara boğulacaksın sandım ama boğulmadan yemeyi bitirdin çok şükür. Gerçi sadece yemeyi değil yemekleride bitirdin ama olsun."
"Ya çok mu yedim ben? Leon bari sen söyle."
"Yok canım çok yemedin. Zaten Azize annem yemekleri az yapmıştı seninle bir alakası yok yani."
"Saol Leon çok yardımcı oldun."
Hilal'i sinirlendirmekle meşgul olan aile fertleri sonunda masadan kalkmıştı. Hilal'in aklındaysa tek bir soru işareti vardı. Gerçekten karnında bir sabi büyüyor olabilir miydi?"