Kucağında ki genç adamın saçlarını karıştırdı kadın. Her zaman taralı ve düzenli saçları ilk defa dağınık görüyordu. Böyle olunca çok masum gözüküyordu. Leon sesini çıkarmadı.
"Dışardan bakılınca çok zayıf ve çelimsiz gözüküyorsun fakat hiçte öyle değilsiniz teğmen. Sanırım artık bacağımı kullanamayacağım."
"Sizin de aşağı kalır yanınız yok hemşire. Cephaneliklerin çıkmasına karşı geldiğiniz o gün sizi kaldırmak büyük bir hataydı. Kaç gün bel ağrısı çektim haberiniz var mı? Biraz az yemenizi öneririm."
"Yalancı. Ne münasebet ben kilolu değilim bir kere. Çok da yemiyorum ayrıca. Beliniz sizin kendi bedliğinizden ağrıyordur. Benimle hiçbir alakası yok yani."
"Tabii ki tabii ki.Sizin diğer kadınlargibi nazik ve güzel bir fiziğe sahip olmamı düşünmem zaten benim hatam."
Leon'u itti kucağından. Tabii buna itmek denirse.Kalktı oturduğu yerden.
"İyi o vakit nazik ve ince bir kadın bulun kendinize kucağına yatacak. Eminim çoğu kapınız da sıraya girerler. Ve aralarından seçim bile yapabilirsiniz."
Leon da ayağa kalktı küçük kadını belinden kavradı. Burnuna ufak bir öpücük bıraktı.
"Peki ben zaten seçtiysem o kadını. O vakit ne yapmam gerekiyor."
"Bunu bana sormayın. Ben bunu bilemem. Seçtiğiniz hanımefendiye sormanız daha münasip kaçar."
Yüzünü Hilal'e biraz yaklaştırdı.
"Demek öyle diyorsunuz. Evet ben bir kadını seçtim fakat şimdi de onun beni seçmesi gerekiyor. Sadece benim istememle.""Bilemezsiniz. Belkide o sizi çoktan seçmiştir."
"Seçmiş midir?"
Hilal de Leon'a biraz daha yaklaştı. Sanki daha fazla mümkünmüş gibi.
"İçiniz rahat olsun,seçmiştir seçmiştir."
Tekrar dudakları birleşmişti. İki günde üçüncü öpüşmeleriydi. Ve bu ne kadar mutluluk versede Hilal için hiç iyi değildi. Sonuçta o Müslüman bir kadındı ve böyle şeyler yapması ona uymazdı. Böyle düşündü Hilal. Ama kendini onu öpmekten geri alamadı. Nefsine hakim olmakta zorlanıyordu. Zar zor ayrıldı adamın dudaklarından. Gülümsedi.
"E bunun üstüne elinizden güzel bir kahvaltı yerim o vakit."
"Bilemiyorum. Sizde yardım ederseniz neden olmasın."
Leon mavi gözlü kıza baktı. Gözlerine gökyüzü kaçmış gibiydi. Sanki sürekli o gözlere baksa yine de doyamazdı bakmaya.
"Tabii ki. Siz yemek yaparken sizi büyük bir zevkle izleyebilirim mesela."
Gözlerini devirip sesli bir şekilde nefes verdi Hilal.
"Hadi bu seferlik öyle olsun bakalım. Fakat diğer seferinde mazeret kabul etmiyorum. Ona göre."