Sabah hastanede...
"Hilal'im sen iyi misin kızım? Betin benzin atmış."
"Çok üşüdüm birden bire. Hastalanacağım galiba. Birkaç gündür hep böyle oluyor bir sıcaklıyorum bir donuyorum."
"Dur bakayım ben sana bir."
Azize elini kızının alnına getirdi. Ateşi yoktu. Hatta alnı gayet soğuktu. Küçük bir buse bıraktı alnına.
"Ateşin yok kızım. Ama sen yine de kendine dikkat et. İnşallah kötü bir şey çıkmaz altından."
"Çıkmaz çıkmaz merak etme sen sultanım."
"İyi bakalım öyle olsun. Geliyorsunuz değil mi bu akşam? Abini bile ikna ettim gelmeye."
"Tabii ki geliyoruz. Leon da çok memnun oldu."
Hilal ve Azize hastanedeki işlerini bitirince yola koyuldular. Anne kız sohbet ederek gidiyorlardı. Eve vardıklarında AliKemal ve Yıldız kahve içiyorlardı.
"Oo siz hiç beni beklemeyin tabii. Unuttunuz kardeşiniz olduğumu farklı bir evlendim diye sizi de terk etmedimya."
Yıldız koşarak Hilal'e sarıldı. Özlemişti kardeşini. Kavgalarını dahi özlemişti.
"Sen hiç unutturur musun kendini küçük ördek."
"Yıldız haklı Hilal. Bütün İzmir seni tanıyor. Şimdi bizim unutmamız mümkün mü? İstesek bile yapamayız."
Hilal Yıldız'dan ayrılıp AliKemal'e sarıldı. Eskiden beri sevdiği erkeksi koku doldu ciğerlerine. Yıldız Hilal'i çekiştirmeye başladı.
"Hadi Hilal gelsene sana anlatacaklarım var."
"Kızım yavaş daha yeni geldik. Bir soluklansın kardeşin."
"Odamda soluklanır. Hadi Hilal."
"Tamam abla. Geldim."
Yıldız Hilal'in elini tuttu. Hızlıca yukarı çıkarıyordu. Odanın kapısını açtı. Hilal'i içeri itip kapıyı kapattı.
"Sana söylediklerime inanamayacaksın."
Hilal yamuk bir gülümseme attı. Duvara yaslandı.
"Yine kime aşık oldun abla?"
"Ya Hilal çok kötüsün ama ya."
"Ablacım seni böyle ancak birini beğenince görebiliyorum. Kusura bakma."
"Boşver onu bunu sen. Biliyor musun Mustafa Sami eğer istemiyorsam nişanı bozabileceğimi söyledi."
"Peki sen ne yaptın?"
"Bilmiyorum. Daha düşünüyorum. Sence nişanı bozsam çok mu acımasızca görünür."
"E biraz kalbi kırılabilir fakat eğer kendi istediyse bunu. Bende bilemedim bak şimdi."
"Onu üzmek istemem fakat eğer onunla evlenirsem sevdiğim adamı kaybederim."
"Andreas seni anlayışla karşılar. Buna eminim."
"Andreas'tan bahsetmiyorum. Andreas'la konuştuk ve arkadaş kalmaya karar verdik. Ne kadar kendime itiraf edemesemde en başından beri başka bir adamı seviyordum. Leon için ağladığımda bile. Ne kadar günah olsada."
"Neden günah olacakmış. Yanlış bir şey yapmadın ya abla."
"Hilal ben bunu sana nasıl söylerim bilmiyorum."
"Sana sırf birine aşık olduğun için kızmam abla, söyleyebilirsin."
"Hilal ben AliKemal'den hoşlanıyorum. En başından beri."
Hilal'in şaşkınlıkla gözleri büyüdü. Ellerini açılmış ağzına götürdü. Kendine geldiğinde cevap verdi.
"Hangi AliKemal? Kim AliKemal? Bizim AliKemal mi? Abimiz olan AliKemal? Haberi var mı? Annem duyarsa vurur seni. Ya annem duyarsa? Peki ya babannem,felakete dönüşür.Ne diyorum ben? Sen ne yaptın abla?"
"Hilal bir sakin ol. Evet senin abin olan AliKemal. Onun haberi falan da yok. Annem duyarsa da ne yaparız bilemiyorum."
Yıldız'ın yüzü düştü. Gözleri dolmuştu. Hilal ablasının İsteyerek yapmadığını biliyordu. Sarıldı Yıldız'a. Suratını ellerinin içine aldı.
"Sana nasihat vermek istemiyorum. Zaten eminim ki kendi içinde yeterince kavga ediyorsundur. Dediğim gibi bu yüzden sana kızamam. Seçsen abime aşık olmak istemeyeceğini de biliyorum. Buluruz bir çaresini merak etme. Hadi gül biraz. Ben senin bu hallerine alışık değilim."
Yıldız gülümsedi. Kalktı yataktan.
"Hadi aşağı inelim ördek."
Hilal yataktan kalkıp gerindi. Yıldız elini Hilal'in karnına koydu.
"İçi boş mu yoksa yeğen falan geliyor mu?"
"Boştur boştur. Daha kaç gün oldu şurada evleneli."
"Ben bilmem Hilal hanım. Ben yeğen istiyorum o kadar."
İki kız kardeş gülüştüler. Ve aşağı indiler.