Leon ve Hilal kahvaltısını yaptılar. Hilal hastaneye Leon'da karargaha gidecekti.
"İstersen birlikte gidelim hastaneye ben ondan sonra geçerim karargaha."
"Benim için hiç yorulma zaten daha tam iyileşmedin. Yorma kendini çok."
"Bir şey olmaz Hilal'im. Sırtımda taşımayacağım ya."
"İyi peki o vakit gel."
"Yürüyerek mi gidelim yoksa faytonla mı?"
"Bence yürüyerek gidelim. Hem hava almış oluruz."
Leon önce kapıyı kapattı. Sonra Hilal'in elini tutup yürümeye başladılar. Bugün daha güzel bir yerdi Smyrna. Her zaman nem kokan gürültülü sokakları bugün daha bir huzurluydu. Belki de yanında ki kadındı bunun sebebi. Her yere o güzel gözleriyle mutluluk ve umut saçıyordu belli ki. Onun küçük ellerini tutarken olduğundan daha güçlü hissediyordu. Kadın küçük bedeninde çok fazla güç ve cesaret barındırıyordu. Yanında ki meleğine baktı. Aslında Hilal biriyle evli olduğunu söylese çoğu insan inanmazdı. Yüzünde küçük bir çocuğun masumiyeti vardı.
"Leon geldik. Burada bekleyecek miyiz böyle?"
"Ama ben senden ayrılmak istemiyorum."
"Bende istemiyorum ama ikimizinde vazifeleri var. Hem sen böyle dersen ben seni hiç bırakamam ki aklım hep sende kalır."
"Bugün gitmeyelim. Geri eve dönelim o vakit."
"Aşkım artık geldik ama. Belki gelmeseydik olabilirdi. "
"Şansımı kaybettim yani?"
"Yani."
Hilal sarıldı Leon'a. Leon da kollarını kızın narin beline koyup sımsıkı sardı. Boynuna ufak bir öpücük bıraktı.
"Yaraların daha tam iyileşmedi çok zorlama. Kendine dikkat et."
"Tamam ederim. Hadi sen gir içeri."
Leon kapıda Hilal içeri girene kadar bekledi. İçeri geçince de yola koyuldu. Hilal'in bugün ablasına pek yakalanmaması gerekiyordu. Yoksa utancından yerin dibine girerdi Yıldız'ın söyledikleriyle. Sağa sola bakındı Yıldız yoktu. Hızlıca merdivenlerden çıkarak odaya girdi. Üstünü değiştirdi. Aşağıdan ilaç alması lazımdı. Boş tepsiyi aldı ve en aşağı kata indi. Burası da boştu. Rahatladı Hilal. Dolapları açtı. Eline birkaç ilaç şişesi aldı ve okumaya başladı üstündekileri. Kapının açılma sesi geldi. Hilal hemen yüzünü döndü. İnsanın korktuğu şey başına gelirmiş işte Yıldız karşısında duruyordu. Alaycı bir gülümseme aldı yüzünü.
"Oo Hilal hanım yüzünüzü gören cennetlik. Nerdeydiniz bu saate kadar. Ama tabii normal. Dün gecenin yorgunluğunu atamamışsınız belli ki."
"Ya abla utandırmasana sonra etrafta kıpkırmızı geziyorum."
"Aa ye utanacakmışsın? Utanılacak bir şey yapmadın ki. Gelin olan herkesin başına gelir bu."
"Abla dedim ya. Utandırma, utanacağımı bilerek yapıyorsun."
"Tamam sustum."
Tezgaha yaslandı Yıldız. Hilal'in ne yaptığını inceliyor gibiydi. Bir kaç dakika bekledi.
"Hilal."
"Efendim abla."
"O boynunda ki kızarıklar ne senin?"
Hilal yine kızarmaya başladığını hissetti. Bu kız nasıl bu kadar utanmadan söylüyordu böyle şeyleri
"Bilmiyorum abla. Alerji falandır."
"Ayy tamam şimdi anladım. Dün gecenin izleri."
Diyip kahkaha attı Yıldız.
"Ya abla sen çok kötüsün ama. Halden anla biraz."
"Çok hoşuma gidiyor seni utandırmak ve sinir etmek. Utanınca diyecek bir şey de bulamıyorsun tabii."
Dolabı kapattı Hilal.
"Ben çıkıyorum. Sen de biraz çalışsan hiç fena olmaz."
"Hadi sen bak işine benim akıllı kardeşim."
Hilal yukarı çıktı. Ayşe hemşirenin yanına gitti.
"Ayşe hemşire boşta hasta var mı?"
"Şimdi yok ama Azize hemşireye yardım etmeye gidebilirsin. Sırtından kurşun yiyen bir askere bakıyordu."
"Tamam hangi odada."
"13"
Hilal annesinin yanına yardıma geldi. Hastanın durumu kötüydü. İlaçla ayıltmaya çalışmışlar ama uyanmamış adam. Yaşaması bile büyük şans.
"Kızım sen bugün gelmeseydin. İzin verirdi baştabip bir şey demezdi."
"Vazifemin başına geçmek istedim ben yinede."
"Sen bilirsin kuzum. Ben sen yorgunsundur diye dedim. Normal yani." Azize de mahçupla alaycı arası güldü Hilal'e.
"Anne bari sen yapma. Ablam gördüğünden beri uğraşıyor zaten."
"Tamam yavrum. Zaten Yıldız canına yetmiştir bir de benimle uğraşma."
"Saol anne."
"Kızım bu adamın artık uyanması gerekiyor. Yoksa iç organları çalışmayı bırakacak. Bana aşağıdan morfin getir. Ecza odasında demir kutunun içinde."
"Tamam ben getiriyorum."
Hilal odadan çıkınca rahatladı. Ablasından sonra bir de annesi. Çok gerildiğini hissetti. Hep Yıldız'ın şuçuydu. Başbelası işte ne beklersin ki diye düşündü. Merdivenlerden inmeye başladı.