Leon uyandığında Hilal çoktan uyanmıştı bile. Camdan dışarıyı seyrediyordu. O kadar dalgın gözüküyordu ki. Leon'un uyandığını bile fark etmemişti. Kafasını içeriye çevirdiğinde Leon'un onu izlediğini gördü. Leon gülümsediğinde oda buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi. Oturduğu camın önünden kalktı. Leon'un yanına oturdu. Leon elini tuttu, gülümsedi.
"Çok düşünceli görünüyorsun aşk. Kötü bir şey ya?"
"Yok yok gayet iyiyim ben."
"Hilal'im iyisin görüyorum fakat çok düşünceli gördüm seni. Huzursuzsun gibi. Anlatmak ister misin bana?"
"Bilmiyorum Leon. Zaten kararsızlığımın da sebebi bu. Sana anlatıp anlatmamak arasında kaldım. Ama sana söylemezsem de içim rahat etmeyecek. "
Leon'da yatakta oturur vaziyete geçti. Kaşlarını çattı. Elini Hilal'in yüzüne koydu.
"İçin rahat edecekse ve bu kalbinden geliyorsa bana anlat. Seni seviyorum ve ne olursa olsun bu değişmeyecek. Bana güvenebilirsin."
"Biliyorum Leon. Fakat bu öyle bir şey değil. Sana çok güveniyorum, hem de çok fakat."
"O vakit neyi bekliyorsun Hilal'im? Daha fazla böyle davranırsan bana güvenmediğini düşüneceğim ama. "
"Tamam söyleyeceğim fakat lütfen bana olan güvenini kaybetme."
Gözlerini kapattı Hilal. Titrek bir nefes aldı. Belki de Leon'un onu rahatlatmasını bekliyordu. Leon elini Hilal'in kalbine koydu. Hilal'in elini tuttu kendi kalbine götürdü. Oda gözlerini kapattı.
"Bu iki kalbin atışını hissediyorsun değil mi? Benim ki senin için atıyor. Senin kalbinin atışıyla bir bütün olmak için orada. Seninki de öyle. Bizim kalplerimiz artık sevginin ne olduğunu ve kimin için attığını biliyor. Eğer onlardan bu aşkı alırsak atmaya devam etmezler."
"Devam etmezler biliyorum. Leon ben senden artık bir şeyleri saklamak istemiyorum. Ve bu yaptığım şeylede gurur duyuyorum. Böyle bir şey nasıl söylenir bilmiyorun.Leon senin her yerde aradığın, suçlu olarak gördüğünüz Halit İkbal benim. O yazıların hepsini ben yazdım."
İlk başta biraz şaşkın bir ifade vardı Leon'un çehresinde. Sonrasında ise bir gülümsemeye dönüştü.
"Ne demiştin;
'Sevda nasıl başlar bir yürekte?
Ne vakit açar kara boranda bir gül?
İmkansızı,mümkün olmayanı isteyecek kadar ne vakit palazlanır?
İnsanın şah damarından ellerine, dizlerinden gözlerine doğru ne vakit yürür o sızı?
Bir insanı sevmeyi bilmeyen memleket sevmeyi bilmezmiş.
Memleketi sevmek kadar acıtmaz mı insanın canını bir insanı sevmek.
Vatanın işgaline,mazlumun çığlığına nasıl dayanırsa yürek sevdaya da öyle mi dayanır?'
Demek insan sevmeyi öğretmişim size küçük hanım. Benim gibi bir Yunan teğmenini sevebildiğinize göre."Hilal Leon'un bu kadar sakin davranmasına şaşkındı. Kendine geldiğinde gülümseyerek cevap verdi.
"İyi edebiyat bilen bir kimsenin her vakit bende bir şansı vardır teğmen. Ayrıca sevdayı da sizden öğrenecek değilim teğmen zaten gönlümü kaptırdığım gayet yakışıklı bir kocam var. Bu konuda sizin tavsiyelerinize ihtiyacım yok."
"Söyleyin eşinize karşıma çıktığı an onu elimden alacak kimse olmayacak."
Hilal kahkaha attı. Leon'a sarıldı.
"Sen hiç şaşırmadın, kızmadın bana?"
"Son dağıtılan yazından biraz senin katkın olduğunu fark etmiştim. Fakat kendi ağzından duymak düşüncelerimin doğru olduğunu ortaya koydu. Ve eğer bunu bana söylemeseydin aramız bozulabilirdi. Birde yazmaya devam edebilirsin. Bence hiçbir sorun yok."
"Seni çok seviyorum Leon."
"Seni seviyorum Hilal'im."
Leon Hilal'in saçlarını öptü. Bakışmalarını sonlandıran kapının çalınması oldu.
"Komutan Vasili ve Kirya sizi bekliyorlar."
"Tamam Cara geleceğiz birazdan çıkabilirsin."