Bir kaç gün sonra...
Evde tatlı bir telaş vardı. Azize hem ağlıyor hem de oradan oraya koşuşturuyordu. Kendi evlerine taşınmışlardı Azize, babanne ve çocuklar. Yıldız üstünü çoktan değişmişti. Hilal'in makyajını yapıyordu. Hasibe ana içeride dua ediyordu. Ali Kemal kendi odasında kardeşinin düğünü için hazırlanıyordu. Azize odaya girdi. Elinde bir entari vardı. Gözünden akan yaşı sildi ve burnunu çekti.
"Bak kızım ben bu esvabı kendi nikahımda giymiştim. Sizlerden biri de nikahında giysin diye sakladım. Ben aslında ablan giyer diye düşünüyordum fakat senin kısmetinmiş. Bahtın açık olsun yavrum."
Diyip alnını öptü Hilal'in. Odadan çıktı. Yatağa oturdu Hilal. Gözleri dolmuştu şimdiye kadar çok mutluydu ama şimdi annesinin söylediklerinden sonra içinde derin bir boşluk hissetti.Ablası yanına oturdu.
"Bak ablam bak bu gün senin için çok güzel bir gün. Çok mutlu olman gerekiyor lütfen ağlama."
Diyerek teselli etmeye çalışıyordu kardeşini fakat bir taraftan da kendi de ağlıyordu.
"Sen kendine bak önce şaşkın bana diyorsun kendin ağlıyorsun."
"Sen bana ne bakıyorsun ben bir daha seninle didişemiycem diye ağlıyorum."
İki kardeş birbirine sarıla sarıla ağladılar beş on dakika sonra ayrıldılar birbirlerinden. Yıldız gülümsedi.
"Mutlu musun bak çirkin gelin olacaksın şimdi. Düğünün en çirkini gelindi diyecekler. Böyle bir teğmene ne kadar çirkin kız vermişler diyecekler."
"Desinler umrumda değil."
"Sus çirkin sen ne bilirsin. Bir de makyajın bozulmuş. Tekrar başıma iş çıkarttın."
Güldü iki güzel kadın birbirine. Yıldız ne kadar itiraz etsede tekrar aynanın karşısına oturtup makyajını tazeledi. Babannesi içeri girince Yıldız onları yalnız bırakıp dışarı çıktı.
"Sarı civcivim demek büyüdün de gelin olursun ha. Ne çabuk ilerler vakit. Daha bebeklerle oynadığın dün gibi aklımda."
Hilal sarıldı babannesine,öptü diyecek bir şey yoktu. Sustu ikiside. Sonra Hasibe ana bir bilezik çıkardı sardığı bezden.
"Öyle eski püskü bir şeydir kızım. Pek bir maliyetide yok ama ben yinede sana beni hatırlatan bir şeyler vermek istedim. Çok uzak değilya bir kaç vakite ölürüm bir ayağım çukurda."
"Babanne ağzından yel alsın o nasıl laf öyle. Senin daha yaşayacak çok günlerin var. Hem daha ablamla benim çocuklarımızı büyütmeden nereye."
"İyi dersin hoş dersin de kızım belli olmaz ben yine de söyledim sana söyleyeceklerimi Allah yolunu açık etsin kızım."
Babannesinin elini öptü Hilal. Hasibe ana bileziği taktı torununa sarılıp çıktı oda. Hilal gurbete gitmiyordu yanı başlarındaydı fakat evden bir kuş uçuyordu işte. Atların ayaklarının yere vurma sesini duyunca pencereden baktı Hilal. Gelmişti sevdiceği. Tüm asaletiyle indi arabadan. Her zaman ki lacivert takımları yerine beyaz bir takım giymişti. Gerilmişti Hilal. Soğuk soğuk terliyordu. Birazdan annesi kapıyı açacak ve aşağı inmesini söyleyecekti sonrası ise tamamen mutluluk. Önce ablası girdi içeri.
"Hilal geldiler geldiler."
"Gördüm."
"Biraz sakinleş hiçbir şey olmayacak. İmam soracak ve sizde kabul edeceksiniz. E tabi evinize gidince ne olur ben bilemem."
"Abla konuşma öyle. Ayıp ayıp."
"Ben haber vermeye gelecektim ama bakıyorum ki birileri benden önce davranmış bile."
Dedi Azize. Gülümsedi kızına."Çok güzel olmuşsun meleğim."
"Saol annem."
"Hadi çok bekletmeyelim misafirlerimizi. Çabuk in annem tamam mı?"
Azize çıktıktan bir kaç dakika sonra ablası önde kendisi arkada merdivenlerden inmeye başladılar. Odaya girince daha bir ateş bastı içini başı önde sessizce bekledi sadece.
"Gelin hanımda geldiğine göre arzu ederseniz nikahı kıyalım."
Leon ve Hilal yanyana oturdular. Karşılarında hoca vardı. İki genç adeta titriyorlardı.
"Veronica'dan doğma Vasili'den olma Leon bu hatunu zevceliğe kabul ettin mi?"
"Ettim."
"Kabul ettin mi?"
"Ettim."
"Kabul ettin mi?"
"Ettim."
"Azize'den doğma Cevdet'ten olma Hilal bu oğlanı kocalığa kabul ettin mi?"
"Ettim."
"Ettin mi?"
"Ettim"
"Ettin mi?"
"Ettim."
"Bir yastıkta kocayın inşallah."
Birbirine baktı iki genç. Leon bile kıpkırmızı olmuştu. Kim bilir Hilal ne haldeydi. Sonunda olmuştu işte aşklarını herkes öğrenebilirdi herkes. Hiçbir engelleri kalmamıştı.İmam'ı gönderdikten sonra ailelerinin elini öpüp sarıldılar. Vedalaştılar. Leon ve Hilal konağa gidecekti. E malumunuz Veronica ve Vasili'de bugün konağa gitmeyeceklerdi. E artık bize de 'onlar erdi muradına bizim çıkalım kerevetine'demek düşer.