Hızla salona indi Cara. Leon ve Hilal'in konuştuklarını duymuştu. Nasıl böyle bir şey yapabilirlerdi komutana? Hadi o kız neyse peki ya kendi oğlu bu kadar mı aşktan gözü dönmüştü? Ülkesini satacak kadar mı? Bunları hemen komutan Vasiliye anlatması gerekiyordu. Salona indiğinde Vasili ve Kirya masaya oturmuşlardı. Cara'yı gördü Vasili.
"Söyledin mi çocuklara, iniyorlar mı aşağı?"
"Söyledim komutan fakat sizinle konuşmam gereken mühim bir konu var."
"Buyrun şimdi konuşabiliriz."
"Özel konuşmamız gereken bir konu. Çok mühim bir konu yoksa sizi rahatsız etmezdim. Fakat vatanımızın kaderini bile değiştirebilir."
"Veronica bir yukarı bak istersen sen." Dedi kafasıyla dışarı çıkmasını işaret ederek."
"Hayır Vasili bir yere gitmiyorum. Ne söyleyeceksen benim yanımda söyleyeceksin. Madem ülkemizle ilgili mühim bir mesele benim de bunu bilmeye hakkım var."
"Veronica üsteleme. Hadi ama her şeyle alakadar olman gerekmez. Senin üstüne düşecek bir konu değil belli ki."
"Ben hiçbir yere gitmiyorum dedim sana. Gitmeyeceğimde. Sende ne söyleyeceksen benim yanımda söyleyeceksin."
Vasili alnını ovaladı. Veronica'ya sinirlendiğini belli eden bakışlarını attıktan sonra Cara'ya döndü.
"Sen de ne söyleyeceksen biran önce söyle. Yoksa bir daha şansın olmaz."
"Peki komutan. Fakat bu nasıl söylenir bilemiyorum, bağışlayın beni. Bu beni derinden üzdü."
"Artık söyleyecek misin bu çok mühim meseleyi?"
"Neymiş bu mühim mesele bizde öğrenelim patéras."
"Bende bilemiyorum Leon. Cara söylerse haberim olacak."
"Dediğim gibi yüzyüze konuşmamız gereken bir mesele. Lütfen hayal kırıklığımı mazur görün. Afiyet olsun."
Dedi ve çıktı Cara. Masa da kimse ne olduğunu anlayamamıştı. Leon ve Hilal masaya oturdular.
"Ne oldu neyle alakalıymış bu mühim konu?"
"Bilemiyorum. Vatanın kaderini bile etkileyeceğini söyledi."
"Yoksa İzmir de işleriniz pek rast gitmedimi. Üzüldüm doğrusu adınıza. Biz Türkler konu vatanımız olunca çok sinirli ve korumacı olabiliyoruz."
"Yoksa bu meseleyle ilgili bir malumatınız mı var Hilal?"
"Hayır ben sadece sizi uyarmak istedim. Zaten kızın daha neyden bahsettiği bile ortada değil. Sizde takdir edersiniz ki elim bir Yunan teğmeni ve onun başına bir şey gelsin istemem."
Vasili'ye gülümseyerek ve küçümsercesine bir bakış attı. Veronica Hilal'in bu cesur tavırlarından memnun gibiydi. Hilal'e gülümser bir şekilde baktı. Hilal ona dönünce göz kırptı.
"Bu konuda ya da herhangi bir konuda güvenliğimizi sarsacak bir duyum alırsanız hemen bana gelmenizi tavsiye ederim. Aksi takdir de Leon'un başına geleceklerden ben sorumlu değilim."
"Baba kızı tehdit etmesene. Emin ol ki bir şeyler duyarsa bize söyler zaten. Artık bizi birbirimizle sınamayın."
"Gelinimiz olabilir Leon fakat bu Hilal'in önceki yaptığı hataları değiştirmiyor. Birçok kez bizim aleyhimize yazı dağıtırken gördük onu değil mi. Ve küçük hanımı dizginleyecek tek şeyde sensin."
"Emin olun aklım başıma geldi. Fakat bir şeyleri yapacak olsam yine de yaparım tabii önce Leon'u koruyarak."
Masada derin bir sessizlik oldu. Leon ona önce ailesinin güvenini kazandırmasının şüphe uyandırmayacağını söylemişti. Haklı da gibiydi. Leon Hilal'in elini tuttu. Kafasıyla kapıyı işaret etti. Hilal'de onaylarcasına gözlerini kapattı.
"Size afiyet olsun mitera ve komutanım. Ben önce Hilal'i bırakıp sonra vazifemin başına geçerim."
"Tamam teğmen. Geçkalmayın."