O günden sonra biraz toparladı kendini Hilal. En azından tekrar hemşirelik yapabiliyordu. İnsanlara yardım etmek ve onları sevdiklerine kavuşturmak iyi geliyordu. Leon iki gündür uyuyordu. Hiç uyanmamıştı. Bir tepki bile vermemişti. Hilal her akşam gidip onunla sohbet ediyordu. Sonra sabahları Kirya Veronica gelip hala uyanmadığını görünce sinir krizleri geçiriyordu. Kendini çok hırpalıyordu. Çok üzülüyordu oğlunun bu haline kadıncağız. Doktorlar her seferinde iyi olduğunu söylüyordu. Ama durumunun iyi olduğunu gösteren bir işaret yoktu. Bu birkaç günde fırsat bulup Andreas'ı hastaneden çıkarmışlardı. Gitmek istemiyordu Andreas İzmir'den. Sevdiği kadını geride bırakmak istemiyordu. Yıldız da ona bağlanmıştı kısa bir süre içinde. Ama Andreas gitmek zorundaydı ve ikiside bunu biliyordu. Öyle de oldu zaten. Dün yolcu etmişlerdi. Yanında Mehmet vardı hem güvenliğini sağlamak hem de yolunu kaybetmemek için. Hoş oda gelmemişti ya daha. Yıldız dünden beri perişandı. Ömründe ilk defa birini kalbi için sevmişti ilk defa. Ne kadar canı yansada biliyordu Yıldız bu aşk değildi. Sadece sevda nedir öğrenmişti. Bütün masumluğuyla ve bütün acılarıyla. Başhekim ile evlenme konusunda bütün itirazları son bulmuştu. Ne de olsa Andreas gitmişti ve ortada hiçbir bahane kalmamıştı. Hem belki Yıldız için iyisi buydu. En azından düzgün eğitim almış bir insandı bazı şeyleri konuşarak çözebilirdi Yıldız. Hilal her zaman ki gece sohbeti için odasına girdi. Bu sefer yanına bir kitapta almıştı. Odaya girdiğinde Leon çok kısık bir sesle bir şeyler mırıldanıyordu. Hemen koştu yanına kitabı falan yere atmıştı zaten. Saçlarını okşadı. Dediği hiçbir şeyi anlamıyordu.
"Bak Leon ben burdayım. Söyle hadi sevgilim."
Sanki Leon duyarmışcasına ve bir çocuğu şevklendirirmişcesine söyledi bunları. Bir kaç dakika sonra sustu tekrar Leon. Hilal başında bekledi ama nafile. Bir heyecan yere bıraktığı kitabı yerden aldı. Komodinin üstüne koydu. Bugün konuşmak istemiyordu Hilal Leon'la. Sadece yanında oturup onu izledi. Çıkacaktı Hilal artık. Çünkü nöbetçi hemşireydi ve diğer hastalarla da ilgilenmesi gerekirdi. Bir kez daha elini tuttu sevdiği adamın. Ama bu sefer geri çekemedi elini. Leon Hilal'in elini tutmuş bırakmıyordu. Şaşkındı Hilal. Her geçen saniye elini daha sıkı kavrıyordu. Ne yapacağını bilemedi, öylece baktı. Sonra birden derin bir nefes sesi geldi aynı anda o özlediği kahve rengi gözleri gördü. İnanamadı Hilal. Uyanmıştı işte en değerlisi. Demek bırakamamıştı Smyrna'sini. Mutlulukla dokundu sevdiği adamın suratına.
"Beni bırakmadığın için çok teşekkür ederim. Seni çok seviyorum."
Cevap veremedi Leon. Gülümsemeye çalıştı sonra yutkundu. Ağzından fısıltı şeklinde bir kelime çıktı.
"νερό."
Anlamadı Hilal. Ama Leon'un suya baktığını görünce hemen doldurup içmesine yardım etti. Konuşmaya çalışacakken durdurdu onu Hilal.
"Sakın konuşupta kendini yorma tamam mı? Hele bir iyileş iyice görbak nasıl sohbetler ederiz seninle. Ben şimdi doktor çağıracağım tamam mı? Sen hiç hareket etmeye falan uğraşma. Sadece uyanık kalmaya çalış."
İçini saran huzurla koşuşturdu Hilal. Sevdiği adamın gözlerinin içine tekrar bakmıştı. Şükretti. Leon'u Hilal'e bağışladığı için yanlızca şükür etti.