Leon Hilal'e sarıldı. Kollarında ki küçük kadın ona aşkı öğretendi. Kitaplardan öğrendiği sevgiyi güzelleştirendi. Sevginin en güzel hali gözlerinde ve gülüşünde saklıydı kadının. Şimdi o güzel varlık gelmiş ona ikisinin bir parçasının içinde büyüdüğünü söylüyordu. Daha ne verebilirdi ki bu kız ona? Daha neler öğretebilirdi? Yaşamadığı şeylerin ne kadarını yaşatabilirdi? Her gördüğünde kendine nasıl aşık edebilir, ne kadar sevebilirdi?
"Hilal'im beni o kadar mutlu ettin ki. Hem kendi varoluşunla hem de bebeğimizi var edişinle iyiki hayatımdasın."
Hilal Leon'un suratını kavradı. Küçük bir öpücük kondurdu yanağına.
"Sen de iyiki benim hayatımdasın, iyiki varsın aşkım. Sen ve bebeklerimiz her şeyden daha önemli benim için."
"Bebeklerimiz?"
"Evet bizim bebeklerimiz Leon. İki güzel yavrucak."
"Bir de ikizler mi? Sen nesin böyle Hilal? Melek falan olduğunu söylesen inanarım. Hayatımda senin kadar masum bir kadın tanımadım."
"Seni tanıdığıma o kadar mutluyum ki. Bazı şeyler insanın kaderinde varmış. Sen de benim kaderimsin. Belki bu işgal olmasaydı ben seni tanıyamayacaktım. İşgali tabii ki savunmuyorum. Onca çocuk, genç, yaşlı ölüyor. Hem de hiç suçsuz yere fakat yine de sen başkasın. Sen diğerlerinden çok başkasın."
Leon Hilal'e sarıldı. Ayrıldıktan sonra üstlerini değişip uykuya daldılar. Aynı zamanda Yıldız da gece vakti demeden sokaklarda hızlıca yürüyordu. Niyeti AliKemal'in yanına gitmekti. AliKemal bugün şarkıcılarının olmadığını ve meyhaneyi açmayacağını söylemişti. Yıldız AliKemal'e onu sevdiğini söyleyecekti. Bu ne kadar yanlış olursa olsun onu seviyordu. Kaç kez kendini dizginlemeye çalışmıştı. Belki de Leon'u sırf AliKemal'i unutmak için kullanmıştı. Fakat şimdi dayanamıyordu. Çocukluktan beri onu seviyordu. Annesi veya AliKemal ne kadar kızarsa kızsın sevdasının arkasında duracaktı Yıldız. Yaklaştıkça kalbinin atışı hızlanıyordu. İlk kapıyı açtı Yıldız. Kendini bayılacak gibi hissediyordu. Bit taraftan terleyip diğer taraftan üşüyordu. Ne garipti şu sevda dedikleri. İkinci kapıyı açacakken biraz durdu. Derin bir nefes aldı, kapıyı açtı. Karşısında Eleni'yle öpüşen bir AliKemal görmeyi beklemiyordu. Donup kalmıştı kapının önünde. Sanki ayakları hareket etmiyordu, gidemiyordu. Yutkundu, ağlamamak için zorladı kendini. AliKemal'in ne ara Eleni'yle öpüşmeyi bırakıp kendine doğru geldiğini bilmiyordu. Kapıdan tutunmayı bırakıp hızlıca yürümeye başladı. Arkasından geldiğini fark edince koşmaya başladı. AliKemal o koşmaya başlayınca koşup tuttu Yıldız'ı kolundan.
"Yıldız sen yanlış anladın."
"Neyi yanlış anladım ha neyi? O kızla öpüşüyordun ve ben yanlış mı anladım? Aranızda bir şeyler var bana açıklama yapmak zorunda değilsin."
"Hayır aramızda hiçbir şey yok Yıldız. Onu sevmiyorum bile ben."
"O vakit ne diye öptün onu?"
"Dertliyim Yıldız, aşığım. Unutturum sandım ama unutturmadı hem de hiç unutturmadı. Hatta onu öptükçe daha çok acı verdi."
"Dediğim gibi bana açıklama yapmak zorunda değilsin abi. Merak etme anneme söylemem."
"Annem umrumda değil Yıldız. Tek umrumda olan sensin. Ne Eleni ne bir başkası. Aklımda ve kalbimde bir tek sen varsın. Kimse olmadı kimse olmayacak. Seni başka adamlarla görmek bana ne kadar acı verir bilir misin? Bilmezsin çünkü sen beni hep kardeşin olarak göreceksin."
"Ben seni hiçbir zaman kardeşim olarak göremeyeceğim. Daha önce bunu denedim. Diğerleri belki seni unutturur diye düşündüm ama ne yazık ki kalbime söz geçiremedim AliKemal. Ben seni çok seviyorum."
Yıldız ne ara akmaya başladığını bilmediği göz yaşlarını sildi. AliKemal Yıldız'a yaklaştı. Yanağını tuttu, okşadı. Yıldız'ın yere eğdiği başını kaldırdı. Arzuladığı dudakları kendininkiyle birleştirdi. Biraz önce Yıldız'ın yokluğunu unutmak için öptüğü Eleni'nin dudakları öperken ki hissi Yıldız'ın dudaklarını öperken his bile sayılmazdı.
Selam dostlarım. Umarım hepiniz iyisinizdir. Bu sefer biraz Yıldız-AliKemal'li bir bölüm oldu ama doğrusu hoşuma gitti. Okuduklarıma göre bu akşam bölüm varmış. Sevgiyle kalın.💞💞💞💞💞