"Can hizama gelmeliydi önce gözlerin, işte o zaman ben cevap verebilirim."
Özüm'ün saatlerdir dökülen gözyaşları engellenemez bir hızda yanaklarından akıp gidiyordu. Gece çoktan dengini almış ona inat gökyüzü ışıl ışıl parlayan yıldızlarla gerdanını süslüyordu. Annesi ve babasının bu gece evde olmaması ise tamamen büyük bir şanstı. Annesi aramış Sapanca'da oturan teyzesine gideceklerini hafta sonunu da orada geçireceklerini söylemişti. Ona da gelmesini teklif ettiklerinde sınavlarının olduğunu söyleyerek onlara zorlukla iyi eğlenceler dilemiş ve dudaklarından firar etmeye çalışan hıçkırıklara engel olarak telefonu zorlukla kapatmayı başarmıştı. Şimdi hiç kimsenin olmadığı evlerinde bahçedeki koltuğa oturup, kafasını arkaya yaslayarak gökyüzünü gözyaşlarına inat seyrediyordu. Belki kazaydı, belki bu kadar büyük tepki vermemeliydi ama alamadığı hırsını burnundan soluyordu. Bir de adını söylemişti ya en çok da ismini tanımadığı, adını bile bilmediği bir adamın ağzından dökülmesi onu rahatsız etmişti. Yeşilinin en koyu tonlarıyla yüreğini titreterek bakışları sızan adamın dilinden dökülen ismi neden bu kadar rahatsız etmişti kendisini, çözemiyordu bir türlü ama rahatsız olmuştu. Gözyaşlarını elinin tersi ile sildiği o anlarda telefonu çalmaya başladı. Ekranda gördüğü isim yüzünde tatlı bir tebessümün doğmasını sağladı.
Telefonu açara açmaz "Hande..." dedi ve boğazından bir hıçkırık firar etti. Sözlerinin devamını getirmeyi başaramadı.
"Sen hala sakinleşmedin mi bakayım? Kızım alt tarafı bir yığınla notun çöp oldu ne var bu kadar büyütecek? Yarım saate yanındayım, kalk da bir çay yap bakayım bana yani en iyi, en kıymetli, en tatlı arkadaşına. Bak senin en sevdiğin pastadan da alıp geliyorum. Bendeki notlardan çalışırız yarın ki sınava. Sil o gözlerinde görmeye katlanamadığım yaşları. Mümkünse de şişmiş ve kızarıklara mesken olmuş gözlerini de bir zahmet makyajla yok et. Biliyorsun dayanamıyorum o görüntüyü senin yüzünde görmeye."
"Hande..." dedi tekrardan hıçkırarak "Sen bir tanesin, biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum tatlım, benim gibisi yok ama çay krizim tuttu. Ve inan geldiğimde hazırlanmış çay görmezsem bu birtanecik olan arkadaşının tatlı sakin hallerinden eser kalmayacak ve acı gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalacaksın." Dediğinde Özüm'ün boğazından tatlı bir kıkırdama döküldü. " Kızım sen iyice dengesizleştin farkında mısın? Neye gülüp neye ağladığın belli değil. Bir dakika ya ben gelmek üzereyim sen hala oturuyor musun? Kızım kalkıp çayı ocağa koysana geldim oldum ben, çay istiyorum çay." dediğinde "Tamam hemen kalkıyorum vakit kaybetmeden gel sana çok ihtiyacım var." Dedi yüzündeki gülümseme genişlemeye başladı. Özüm arkadaşının sesini duyduğu andan itibaren bir nebze olsun rahatladı. Ayağa kalkıp içeriye yöneldiği anda koltukta unuttuğu telefonu tekrar çalmaya başladı. Aklı bir karış havada arkadaşının yine bitip tükenmez isteklerinin bitmediğini anlayan Özüm telefonu ekrana bakmadan bir anda açtı. Neşe ile "Yine ne unuttun acaba deli kız? Söyle bu defa ne istiyorsun?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomanceSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....