Alper "Güzelim hadi uyan." Dedi Özüm'ün saçlarını şefkatle okşarken dokunuşlarından korkmaması için özellikle dikkat ediyordu. Genç kız ağzından çıkardığı mırıltılar ile yattığı yatakta gerinirken bir anda nerede olduğunu hatırlayarak gözlerini koskocaman açtı. Hareketleri kısıtlanarak hareketsiz kaldığı o an bedeninin izin verdiği müddetçe aniden yatakta doğruldu. Saçını başını düzeltirken utançtan yanakları kızardı ve başını hafifçe önüne eğdi.
"Ben ne kadar zamandır uyuyorum." Dedi fısıltı halinde çıkan sesiyle. Alper onun bu haline gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Ona kıyafet almak için evine gitmiş gelmişti. O duştan çıkmadan da kıyafetleri bırakıp daha rahat edebilmesi için küçük bir not bırakarak dışarıya çıkmıştı.
Odunluğa gidip akşam için biraz odun keseceğini yazdığı kâğıdı görünce Özüm içinde derin bir rahatlama hissetmişti. Duştan çıkar çıkmaz üzerini giyinip saçlarını kuruttu ve Alper'in kendisi için hazırlamış olduğu yatağa yattı. Halsizlik bedenini sarıp sarmalarken hastalık çoktan uykuya onu esir almıştı. Kendisini uykunun o rahat kollarına bırakırken aklında hiçbir şey kalmamıştı. Ne Alper ne de onun evinde olduğu, yalnızca hissettiği iki şey vardı. Biri huzur diğeri güven... Uzun zamandır yan yana hissetmediği duygular şimdi el ele vermiş çoktan onun yüreğini ele geçirmeye başlamıştı. Şimdi ise Alper'in nazik dokunuşları ile uyanmak onu utandırırken kararan havayı gördüğünde kaç saattir uyuduğunu deli gibi merak ediyordu.
"İhtiyacın kadar uyudun merak etme daha fazla değil." Dedi adam mutfağa doğru yönelirken Özüm onun arkasından şaşkınca bakıyordu. Ama asıl şaşkınlığı Alper'i elinde bir tepsi içinde hazırlanmış çorba ile gördüğünde oldu. Kaşlarını yukarıya kaldırdı ve işaret parmağını içeriye girmiş adama doğrultarak "Sakın bana çorba yaptığını söyleme." Dedi. Alper tatlı bir tebessüm ile "Tamam söylemem." Diyerek ona karşılık verirken yavaş adımlar ile yanına geldi. Yatağın kenarına oturup tepsiyi Özüm'ün kucağına yerleştirdi.
"Hastalıktan ölmedim ama bu getirdiğin şeyi içersem sanki..."
"Bu kadar önyargılı olma, daha tadına bile bakmadın güzelim."
"Alper, şaka yapıyorsun öyle değil mi? Bunu içmem için beni zorlamayacaksın ?"
"Yok içmen için zorlamayacağım direk ben içireceğim." Dedi onun hayret ile açılan gözlerine aldırış etmeden eline kaşığı alıp çorba kâsesine daldırdı. "Aç bakalım ağzını." Dedi küçük bir çocuğa içirme edasında.
"Yoka artık." Diyerek inanamaz gözler ile adamı durdurmaya çalışsa da onun itiraz kabul etmeyen bakışları ile karşılaştığında şaşkına döndü. "Sen ciddisin." Dedi onaylamasını istemese de.
"Hiç olmadığım kadar." Diyerek karşılık verirken kaşığı tuttuğu elini onun ağzına doğru götürdü.
"Hiç kaçışım yok mu?" Dedi umutsuzca gözlerini devirirken.
"Maalesef güzelim, bu çorba içilecek. Aç bakalım ağzını." Dedi yine ve yeniden çorbayı içireceğini belli ediyordu. Özüm el mahkûm boynunu büktü ve ağzına gelebilecek en kötü tadın senaryosunu zihninde canlandırmaya çalıştı. Kaşığın ağzına değmesine sessiz kaldı. Ama diline değmiş olan o muazzam tat ile birden gözlerini irileştirerek Alper'in alay edercesine ona bakan bakışları ile karşılaştı.
"Ama bu." Dedi bir kaşık daha ağzına geldiğinde "Imm." Diye sesler çıkarmaya başladı. "Alper bu muhteşem olmuş, enfes, resmen bayıldım. Bunu gerçekten sen mi yaptın?" dedi çorbayı içmeye devam ederken bir yandan da adamın alaycı bakışlarına aldırış etmeden tadından etkilendiği çorbayı aralıksız içmeye devam etti. Çorba bittiğinde Alper kâseye baktı ve "Şükürler olsun en azından tabağı bana bıraktın. Bir an kaşık tabağı da yalayıp yutacağını düşündüm. " Dedi.
Özüm onun bu sözü ile öyle bir kahkaha attı ki adam çok uzun zamandır onun böylesine içten bir kahkaha atmadığını fark etti. Gözünün önünde mutluluğunu yaşarken Alper'in durgunlaştığını yüz ifadesinden anlamıştı. Yavaş yavaş kahkahasını bastırıp, sesini düzene sokmaya çalıştı. Derin bir nefes alışverişinden sonra adama dönerek "Teşekkür ederim." Dedi.
Başını kaldırıp genç kıza bakarken "Neden?" dedi elindeki tepsiyi yavaşça yan koltuğa koyarken dizini yatağın üzerine çekerek tam olarak Özüm'ün karşısına oturdu.
"Her şey için, bana baktığın için, iyileşmem için bu kadar çabaladığın, bana yemek yaptığın, benim için yaptığın her şey için teşekkür ederim. İyi ki varsın Alper." Dedi onun gözlerinin içine bakarak. Duyduklarına bir anda şaşıran Alper böylesine içten ve samimi bir itirafı hiç beklemiyordu.
"Bu hastalık sana yaramadı bence baksana bana güzel şeyler söylüyorsun. Hasta olduğunu bilmesem yüreğim delicesine söylediklerine inanacak. Pişman olacağın sözler etme Özüm." Dedi umursamaz bir tavır takınmaya çalışarak.
"Ben kendimdeyim Alper, belki de hiç olmadığım kadar kendimdeyim."
"Özüm." Dedi onun konuşmasını engellemek adına, bu konuşmanın devamında bulutların üstüne çıkıp yine ve yeniden yere çakılmak istemiyordu. Az önceki gülümsemesine şahit olmuşken bunun mutluluğunu içten içe yaşarken tekrar bir hayır cevabına, tekrar geleceğe dair umutsuz cümlelere hazır değildi yüreği, bu yüzdendi onu susturmak istemesi, bu yüzdendi bu güzel anı hiçbir şekilde bozmak istememe çabası...
"Lütfen Alper, artık konuşmak istiyorum. Gerçekten yüreğimdekileri dile getirmek istiyorum. Bundan kaçış yok biliyorum. Artık her şey bir sonuca ulaşmalı. Bu böyle devam edemez." Dedi.
Korkuyordu adam, yüreği daralıyor, nefes almak hiç bu kadar güçleşmemişti ömründe. Bu konuşmanın onları hangi rüzgâra teslim edeceğini bilemese de el mecbur onun kararlığına boyun bükecek ve dilinden dökülecek hayır da olsa şer de olsa dinleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomanceSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....