56.BÖLÜM

5.8K 460 7
                                    

Özüm sessiz, Özüm soluksuzdu artık. Tek bir adım daha ileriye atamadı. Ne arkadan gelen adam ne de az önce ona saldırması, her şey bir anda önemini yitirmiş, silinip gitmişti. Gördüklerine bir tülü inanamıyordu. Şahit olmak zorunda kaldıkları ağzı açık bir halde korku ve endişe ile seyre dalmasına sebep oldu. Odanın duvarları, camları, tavanı, yerler her yer Özüm'ün resimleri, yazılar ve ufak tefek ıvır zıvır eşyalarla doluydu. Lise, üniversite, Hande, Hakan, Alper... Her yer resimler, yazılar ve ufak tefek eşyalarla kaplıydı. Özüm gördüklerinin etkisinden çıkamadan ensesindeki ölüm kokan ses ve beline sertçe dolanan eller ile iyiden iyiye hareket kabiliyetini yitirmişti. "Sen, sen nasıl bir manyaksın adi herif." Diyerek kollarının altında çırpınmaya başladığında Cem tarafından daha sıkıca sarıldı. Adam kızın yanağına ısırırcasına bir öpücük kondurduğunda Özüm'ün midesi alt üst olmuş içi kusma isteği ile dolup taşmıştı. Kaldırmıyordu midesi bu kadar iğrençliği, iki yüzlülüğü...

"Çok yaramazsın Özüm, sana bu odaya girmemen gerektiğini söylemiştim." Dedi birden attığı kahkaha ile Özüm iliklerine kadar donduğunu hissetti. "Bu oda benim sana düğün hediyem olacaktı. Ama sen her zaman ki gibi her şeyi berbat ettin." Diyerek kollarını belinden boğazına doladı.

Özüm boğuluyordu. Nefes nefese kaldığı o an aklına gelen tek şey boğazına dolanan kolları sertçe ısırmak oldu. Onun bu hareketi ile inleyerek kollarını gevşeten adam daha da öfkelenmişti. Onun esareti altından kurtulur kurtulmaz geri geri adımlar attı. Bacakları masaya değdiğinde ellerini istemsizce geriye doğru yerleştirdi. O sırada eline değen yumuşaklıkla birden tutup onu çekti ve gördüğü şey gözlerini daha da irileştirerek açmasına sebep oldu. "Bu, bu benim yıllar önce kaybettiğim atkım." Dedi inanamaz gözlerini karşısındaki tehlikeli bakışlara sahip adama bakarak "Sen kimsin?" dedi deli gibi merak ediyordu bu sorunu cevabını, kimdi bu adam? Onun resimlerinin onda ne işi vardı? Nereden tanıyordu onu?

"Ah sevgilim." Dedi bir iki adımda yanına gelip elinde tuttuğu atkıyı sertçe çekip ondan aldı. "Tanımamana neden şaşırmadım acaba?" diyerek şimdi elinde narin dokunuşlar ile okşadığı atkıyı burnuna götürerek kokuyu derince içine çekti. "Hatırlıyor musun? Bu atkıyı lisede boynundan hiç çıkarmazdın. Ama bir gün okulda unuttun. Ve işte o günden sonra unuttuğun her eşyan benim gizli cennetimi süslemem için resimlerinin yanında yerini aldı. Sadece suretinle avunurken yüreğin, kokunla da misafir oldun cennetime. Her adımını takip ettim. Her soluğunu en yakınındayken hissettim. Her gülüşünü an be an ezberledim. Ama sen beni hiç görmedin." Dedi tatlı dille konuşan adam dillerini sıkarak son cümlesinin her bir kelimesinde sesini daha da yükseltmişti.

"Ben seni tanımıyorum." Dedi afallamış suratıyla.

"Tabi ki sen beni tanımazsın. Koskoca Özüm Hanım E şubesindeki sünepe, içine kapanık Cem'i nasıl hatırlasın." Dediği an elindeki atkıyı yere sertçe fırlattı. Odadaki fotoğraflara kıymetli birer eşyaymış gibi teker teker dokunuyor sanki çocuklarıymış gibi canlılarmış gibi onlar ile konuşuyordu. Özüm yutkunmakta zorlanıyordu. Bu adam zır deliydi ve bugüne kadar bunu fark etmediği için kendisine lanetler okuyordu.

"Bak." Dedi Özüm'ün dikkatini çekmek için lisede Hande ile neşe içinde bir sohbet esnasında gizliden çekilmiş fotoğrafını ona gösterdi. O zamanlar da çok güzeldin, beni fark edemeyecek yanımdan geçip yüzüme bakmayacak kadar güzeldin."

"Yeter kes şunu Cem. Senin bu yaptığın delilik, sapıklık, yoldan çıkmışlık."

"Neden sevgilim geçmişe gitmek pek hoşuna gitmedi galiba.",

"Sen delisin, zır delisin."

"Evet deliyim, beni bu hale sen getirdin. Yıllardır ben doğru zamanda doğru adam olarak karşına çıkmayı bekliyorum. Alper ile yaşadığın o saçma sapan ilişkiyi bile uzaktan uzağa izledim. Bak." Dedi ve bir eliyle Alper ile çekilmiş fotoğrafını gösterdi. "Bak şu fotoğrafa seni başka bir adama gülerken izledim ben, nişanlandığım gün sevdiğim kadının başka bir adamla gitmesine seyirci kalıp sessiz kaldım ben, evimde onun kardeşini ağırlayıp benim evime giremediğim odana o şerefsizi soktuğunda bile sakin kaldım, benim arabamla benim yanımdan yurt dışı diyerek Alper şerefsizi ile buluşmaya gittiğini bile bile dönüşünü bekledim ben. Benimle çıktığın yemekte bile tuvalette onunla buluştuğunu bilip o masada sabırla seni karşılamak, sen bunlar nedir anlayamazsın Özüm. Yıllardır kıyı da köşede bıraktığın ya da unuttuğun eşyaları toplayarak kokunu içime çekiyorum ben, ağzından çıkmış her bir kelimeyi resimlerinin altına özenle bıkmadan usanmadan yazdım ben. Sana gönderilmemiş, senin için yazılmış binlerce mektup var bu odada. Delirdim, evet ve bunun da tek sebebi de sensin. Yıllarca resimlerinle avunmuşken sana bu kadar yakınken artık seni kaybedemem. Eğer kaybedeceksem de bu kadar yıl seni beklemenin bir mükâfatı olmalı öyle değil mi? Ve sen bana bugün bu odada zevkle o mükâfatı vereceksin. Yıllardır seni bekledim ve ben bugün bunun karşılığını senden alacağım." Dedi ölüm gibiydi sesi.

Korkusuzdu gözleri, tehlikeliydi üzerine doğru gelen adamın adımları. Hala inanamıyordu olanlara. Cem yıllardır etrafında kara bir gölge, ölüm gibi tehlikeli bir şekilde dolaşmıştı ve Özüm bunu hiç ama hiç anlayamamıştı. Alper'i, Hakan'ı söylediği her yalanı bir bir biliyor ve bunu kanıtlamaktan da bir an olsun çekinmiyordu. Cem normal değildi. Psikolojisi bozuktu bunu anlamak için artık uzman olmaya da gerek yoktu. Cem Özüm'e takıntılı bir şekilde âşıktı. Ona zarar verecek şekilde hastalıklıydı yüreği. Ve Özüm bunu daha yeni anlıyordu. Üzerine doğru gelen tehlikeli adımlar ile bu odanın sonu olacağını bir kez daha hissetmişti. Kollarından sertçe tutulup çırpınmasına aldırış etmeyen adam onu yere tükürür gibi fırlatmıştı. Bu sert düşüş ile başını masaya çarpan ve bir an görüşü bulanıklaşan genç kız canının acısı ile inlerken "Bırak beni." Diye haykırıyor ama artık ona ulaşamadığını kendisine bakan karanlık gözlerden anlıyordu. Karşısındaki anlayışlı Cem değil tamamen istediğini almaya odaklı bir hayvana dönüşen saldırgan adamdı. Üzerine atıldığında ne kadar çırpınsa da dudaklarına yapılan hunharca saldırıya engel olamıyor sesi boğazında boğulup gidiyordu. Boynunda hissettiği ısırıklar korkusunu daha da arttırıyordu. Yalvarıyor, yakarıyor ama onu bir türlü ikna edemiyordu. Özüm bağırıyor, çağırıyor ama sesini hiç kimseye duyuramıyordu. Kimseler ne kapıyı çalıyor ne de onu kurtarmaya geliyordu. Korkuyordu Özüm, bu defa bu deli adamın elinden kurtulamayacağını hissediyordu. Buraya yalnız geldiği için ise kendisine öfke duyuyordu. Artık her şey bitti diye geçiriyordu aklından... Buradan çıkış olmayacağını düşünüyordu.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin