Özüm, Hande'nin söylenmelerine aldırış etmeden onu sürüklercesine odaya tıkıştırdı.
"Kızım sussana iki dakika seni getirene kadar canım çıktı." Dediğinde Özüm'e arkadaşı eliyle bir dakika susmasını işaret etti. Yakasını tuttu ve altındaki minik mikrofon gibi bir alete ağzını yaklaştırarak sessizce kükremeye başladı.
"Şu aletin ucundaki adi herif, bana ne olup bittiğini anlatmak için iki dakikan var!"
"Kiminle konuşuyorsun sen? O da ne öyle?" derken şaşkın bir halde Hande'nin ne yaptığını anlamaya çalışıyordu. Çok geçmeden Hande'nin telefonu çalmaya başladı. Bir hışım ve bin bir öfke ile açtığı telefonun ucundaki kişiye "Bana bak Alper efendi, Hakan'ı eve salmak da ne oluyor? Plan bu değildi? Onun ne işi var burada?"
"Hande sizi orada tek başınıza bırakacak değildim. Bana kalsa orada olacak tek kişi bendim. Sen yine Hakan'a dua et."
"Alper sen kafayı mı yedin? Ne demek ben gelecektim. Bunun nasıl bir risk olduğunun farkında mısın?"
"Başlarım riskine Hande. Benim burada etimden et kopuyor, canımdan can gidiyor. O herif bir daha Özüm'ün bir metre yakınına yaklaşmayacak, duydun mu beni? Eğer aksi bir durum olursa beni burada kimse tutamaz. Anladın mı beni?"
"Yaa, demek aksi olursa öyle mi? Sen beni bir de utanmadan tehdit mi ediyorsun? Tamam paşam bunu sen istedin." Diyerek yakasındaki aleti sökerek camı açtı ve hunharca bahçeye fırlattı. Karşıdan gelen "Hande." Diye bağıran sesi duymamak adına telefonu kulağından uzaklaştırdı.
"Kes sesini Alper, bu şekilde davranmaya devam edersen bir daha asla sana da o yandan çarpık gülüşlü çakma kardeşine de yardım etmem. Duydun mu beni?" diye haykıran kişi şimdi de Hande'ydi. Karşıdan kendisine hiddet ile bağıran adamı duymazdan gelerek telefonu kapattı.
"Bu Alper var ya tam tımarhanelik." Diyerek ellerini göğsünün altında birleştirip kendisini yatağa öylesine bıraktı. O ana kadar kaşlarını yukarıya kaldırmış kendisinden bir açıklama bekleyen Özüm'ü yeni yeni fark ediyordu. "Ne? Neden bana öyle bakıyorsun?" dediğinde bu bakışların hiç de hayra alamet olmadığını bilecek kadar karşısındaki hırçın kızı tanıyordu.
"Şimdi anlatmaya başlarsanız anca bitirirsiniz Hande Hanım."
"Ooo, hanım da olduysak durum vahim."
Özüm, "Handee!" Diyerek uyarırcasına konuştuğunda Hande teslim olur gibi ellerini havaya kaldırdı. "Tamam, tamam sen kazandın. " dedi ve ayağa kalkarak onu elinden tutup yatağa oturttu. Şimdi yine ve yeniden bir itiraf zamanıydı. Son zamanlarda sürekli bir itiraf halindeydi. Ah be Alper hepsi senin yüzünden, diye iç geçirdi. "Bak Özüm, sen evden öylece çıkıp gittikten sonra çok düşündüm. Alper'e yardım ediyor olmam ona hak verdiğim anlamına gelmiyor. Ben seni hem Alper'den hem de Cem'den gelecek bir zarardan korumak için onlar ile birlikte hareket ediyorum. Sebebini sorarsan bilmiyorum ama Cem'in her şeyi bilip bu kadar anlayışlı ve sakin olması tuhaf. Sence de öyle değil mi? Kim başka birini sevdiğini bile bile bir kız ile evlenmek ister. Hem de o çocuğun geri döndüğünü bilerek. Alper gelip de Cem ile tatile çıkacağını söyleyince duramadım Özüm, hem Cem'den hem de Alper'den korkuyorum. Şu an ikisi de durdurulamayacak boyutlara ulaşabilirler. Ben o yüzden buradayım. "
"Ben, bilmiyorum Hande." Dedi ve başını iki elinin arasına alarak derin bir nefes alıp verdi. "Kafam çok karışık. Cem'in normal dışı davranışları, beklenmedik konuşmaları ve tavırları, Alper'in vazgeçmeyen halleri ve kıskançlıkları. Of içinden çıkamıyorum. Çok yoruldum Hande."
"Peki kuzum, sen ne istiyorsun?" dedi yüzünü elleri arasına alarak gözlerinin içine odaklandı.
"Ben." Dedi, akmaya hazırlanan ışıldayan pırıltılar ile ona bakarken, "Ben bir an önce gitmek istiyorum Hande. Alper'den de Cem'den de bir süre uzaklaşmak istiyorum. Kimseyi görmek istemiyorum. Çok yoruldum. Kaçmaktan, kavga etmekten, kendimle mücadele etmekten bittim, tükendim."
"Tamam, şimdi sakin oluyorsun tamam mı? Kazasız belasız bu geceyi bir atlatalım, sonra hepsinden bir bir kurtaracağım seni, sana söz veriyorum. Ama gözünün yağını yiyeyim bir olay çıkmaması için bu gecelik Cem'den uzak dur. Çünkü az önce bahçeye fırlattığım dinleme zımbırtısından eminim ki bir tane de o Hakan dengesizinin üzerinde de vardır. Alper'i ne kadar uzak tutmaya çalışsak da odanın camından nasıl geldiğini biliyorsun. Gözü dönünce kimse durduramıyor onu. Cem'den uzak dur, sana yaklaşmasına da sakın izin verme tamam mı?"
"Tamam." Dediğinde minnet dolu bakışlarından iki damla yaş firar etti.
"Hadi şimdi aşağıya inelim de Hakan'ı yalnız bırakmayalım. Sinir bozucu herifin rahatlığı beni geriyor. Her an beklenmedik bir davranış ile sahnelere geri dönebilir." Dedi ve gitmek için ayağa kalktı. Tam eli kapının kulpuna gittiğinde "Ondan hoşlanıyorsun." Dedi. Hande'nin eli kulpta asılı kalırken boğazında adeta yanan bir alev bilye var gibi yutkundu. Bu duydukları fazlaydı. Kendine bile itiraf edemedikleri dilleniyor ama yüreği isyan ediyordu. "Hayır, hayır, hayır!" Diye haykırmak istese de derin bir soluk alıp verdi. Geriye dönüp bakma ihtiyacı hissetmeden ellerinin titremesine aldırış etmemeye çalışırken "Daha fazla vakit kaybetmeyelim istersen." Dedi ve kaçarcasına kendisini odanın dışına attı. Kalbi hızla atmaya devam ediyor, soluk alıp verişleri hızlanıyordu. "Ah be Özüm kanayan yarama neden bir de sen tuz basıyorsun?" Dediği sırada içeriden fısıltı halinde Özüm'ün söylediklerini duymuyordu.
"Ah be Hande, vefasızın biriydi yüreğinde derin yaralar açan kişi. Artık iyileşme vakti gelmedi mi? Artık yüreğine izin verme zamanı değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomanceSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....