36.BÖLÜM

7.2K 501 6
                                    

Geri dönmüştü. Yıllar önce Alper yüzünden kaçıp gittiği baba evine, yine Alper yüzünden geriye dönmüştü. Onun yokluğu Özüm'ü kaçırırken varlığı geri dönme sebebi olmuştu. Hande ile konuşmalarının ardından kısa bir süreliğine anne ve babasının evinde kalacağını söyleyip onun itiraz etmesine izin vermeden küçük bir valize doldurduğu eşyaları ile soluğu ailesinin evinde aldı. Annesi nişandan habersiz gidişi yüzünden biraz kızgın karşılasa da onun bir süre yanlarında kalacağını öğrenince kızının üzerine gitmemeye karar verdi.

Özüm elinde valizi ile birlikte belki de aylarca adım atmadığı odasından içeriye girmeden önce derin derin birkaç nefes aldı, ardından içeriye adımını attı. İçeriye girdiği anda gözlerinin dolup taşma isteğini bastırmak için büyük çaba sarf ediyordu. Ne kadar kaçarsa kaçsın, nereye giderse gitsin bu adam çıkmıyordu aklından bir türlü. Onun aklına gelip ruhunu tekrar ele geçirmeye başlaması ile birlikte elleri titredi. Özüm ikinci adımını atamadan elinden kayıp gitmişti tutmakta zorlandığı valizi.

Akın etse de sevdası yüreğine, yaralıydı bir kere kalbi. Özlem ile yanıp tutuşsa da ruhu, bir hiç uğruna geçip giden yılları, Özüm'ün karşısına dikilmiş adeta kendisine hesap soruyordu. Alper'in itirafları ile bir türlü avunamıyordu. Gönül evi acımasızca yıkılmıştı başına. Gözlerinin bin bir umutla yanan kandillerinin feri an be an sönüp gitmişti. Canı yanıyordu Özüm'ün, isyan ediyordu Alper'in yaşattıklarına, isyan ediyordu pervasızca geri dönüşüne, isyan ediyordu hayatını allak bullak ederken saf aşkını kullanmasına. Aklında dolanıp duran düşünceler daha fazla ayakta durmasına izin vermedi. Bırakıverdi olduğu yere kendini. Alper'in gittiği günlerde sessiz çığlıklarının acımasızca çarptığı odasının duvarlarına şimdi varlığının inkâr edilemez gerçekliği yüzünden çektiği acıyı vuruyordu.

Ağlıyordu Özüm, sessiz ama bir o kadar can yakan gözyaşlarıyla. Hıçkırıklarını içinde tutmaya çalışırken ailesine durumunu hissettirmemek için büyük bir güce ihtiyacı vardı. Kendini sakinleştirmek için büyük çaba sarf ettiği o anlarda telefonun çalması ile düştüğü yerden kalkmak için ellerinden destek aldı. Gözlerini silerken telefonun ekranında gördüğü isim soluğunu kesmeye yetmişti. Derin bir nefes alıp vererek ağladığının belli olmaması için sesini düzeltmeye çalıştı.

"Alo Cem." Dedi kendisini biraz daha toparlayarak.

"Sonunda Özüm, sonunda nişanlının telefonunu açmayı akıl edebildin."

"Ben, şey, haklısın, özür dilerim Cem."

"Hangisi için Özüm, nişanımızın hemen ardından ortadan kaybolman için mi? Yoksa ortadan kaybolduğun andan itibaren telefonlarımı açmaman için mi? Ya da beni o halde habersiz bırakıp çekip gitmen için mi? Söylesene Özüm, hangisi için özür diliyorsun?"

"Cem, tamam, bak ne desen ne söylesen haklısın ama hiç hesapta olmayan bir şey oldu ve ben gitmek zorunda kaldım."

"Anlamıyorum Özüm, seni her yerde ararken senin gittiğini öğrendiğim an ne hissettiğimi, ne düşündüğümü bilemezsin."

"Cem..."

"Özüm, korktum, çok korktum. Senin ortadan birden kaybolduğun an seni kaybetmekten ölesiye korktum. Sana ulaşamadığım an başına bir şey gelmiş olma ihtimalinden korktum. Özüm, sen gittiğin andan itibaren ne yaşadığımı bilmiyorsun?"

"Haklısın sana haber vermeliydim ama inan ki buna hiç vaktim yoktu."

"Bir şey sormak istiyorum ama alacağım yanıttan korkuyorum. Yine de bilmek istiyorum. Bana anlatmak istediğin bilmem gereken bir şey var mı?" dedi ve sessizliğe büründü. Karşılaştığı soruya ne cevap vereceğini bilemedi Özüm. Cem'in evlenme teklifini kabul ettiğinde ne olursa olsun hiçbir şeyi gizlememeye söz vermişlerdi. Bu yüzden ona anlatmaya karar verdi.

"Aslında Cem sana söylemem gereken bir şey var. Ama bunu telefonda konuşmak istemiyorum." Dediği anda karşıdan duyduğu sıkıntılı verilen nefes onun da canını sıkmıştı. Kendisine bu kadar değer veren, yaptığının affedilir bir yanı olmadığı halde hala onu sükunet ile karşılamak için büyük çaba sarf eden adama karşı kendisini suçlu hissetti.

"Anlıyorum. O zaman bu akşam seninle yemeğe çıkalım ve her şeyi adam akıllı konuşalım olur mu? Ben belirsizlikleri sevmeyen bir adamım Özüm. Bunu en iyi sen biliyorsun."

"Biliyorum Cem, yalnız ben bir süreliğine ailemin yanında kalacağım. Beni buradan alırsın olur mu?" dediğinde kendisine "Sen ailenin evine mi döndün?" diyen şaşkın bir ses ile karşılık verdi. Şaşırması normaldi, çünkü Özüm ne kadar ailesinin evine giderse gitsin geri dönüşü hep kendi evine olur ve ailesinin tüm ısrarlarına rağmen bin bir bahane uydurup kendi evine geri dönerdi. Şimdi Özüm'ün esrarengiz kayboluşunun ardından yüz yüze konuşmak istemesi ve bir süre ailesiyle kalma düşüncesi Cem'in içindeki endişeleri arttırıyor, şüpheleri güçlendiriyordu. Ama ne olursa olsun Özüm'den vazgeçmeye hiç niyeti yoktu.

"Evet Cem, ailem ile biraz vakit geçirmek bana iyi gelecek."

"Tamam Özüm, akşam nasıl olsa her şeyi konuşacağız. Şimdi kapatmam lazım, seni seviyorum." Dedi ve kapatmadan önce karşıdan da benzer bir karşılık almayı umut etti. Ama bilmiyordu ki Özüm bu cümleyi Cem'in ağzından her duyduğunda yüreği paramparça oluyordu. Nefesini kontrol edip "Görüşürüz Cem." Diyerek telefonu bir cevap beklemeden acele ile kapattı.

Haksızlıktı belki yaptığı, hem kendisine hem de Cem'e. Ama tek tesellisi onun her şeyi biliyor olmasıydı. Ne Alper'i, ne gidişini, ne geri dönmeyişini, ne de hala onu sevdiğini gizlememişti ondan, tıpkı bu gece ona Alper'in geri döndüğünü anlatacağı gibi... Derin bir soluk alıp verdi ve akşama kadar biraz dinlenmek adına kendisini yatağına bıraktı. Şimdi yatağında uzandığı sırada gözleri gecenin yorgunluğunu atmak için yavaşça ağırlaşıp kapanırken, aklında dönüp dolanan cümleleri bir bir huzurundan kovarcasına uzaklaştırıyordu.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin