48.BÖLÜM

6.3K 449 4
                                    

Güneş gökyüzünde yükselirken Özüm uykunun derinliklerinde kaybolup gidiyordu. Ta ki üzerine atlayış yapan bir adet Hande'nin ağır varlığını bedeninin üzerinde hissedene kadar. Acı dolu bir inlemeyle feryat ederek gözlerini ovuşturarak açmaya çalışan Özüm, Hande'nin heyecanlı ve bir o kadar pür neşe halini görünce küçük bir şaşkınlık yaşadı. Allah'ım bu kız sabah sabah nereden buluyor bitip tükenmek bilmeyen bu enerjiyi diye içten içe yakınırken, gözleri tepesine çıkmış ve kendisinin vereceği tepkiyi bekleyen kızı buldu. Özüm inatla sesini çıkarmadı ve gözlerini kapatarak onun sayesinde yarım yamalak kalmış uykusuna devam etmeye çalıştı. Onun bu hareketi tepesindeki sabırsız kızı iyice ecirden sabırdan düşürdü.

"Kızım kalksana ya küp gibi uyuyorsun zaten günlerdir." Dedi başının altındaki yastığı sertçe çekerek.

"Of Hande ne istiyorsun güzelim uykumdan saat sabahın sekizi ya bırak biraz daha uyuyayım." Dedi yalvarırcasına çıkıyordu şimdi sesi.

"Hayır olmaz." Diyerek elinden tutup çekiştirmeye başladı. "Sen geçen bir haftada yeteri kadar uyuyup dinlendin bugün benimlesin ve ben ne dersem o olacak." Dedi heyecanla küçük bir çocuk gibi tepesinde tepiniyordu.

"Sen bana sabrı öğrenmem için mi gönderildin başıma acaba? Bu nedir arkadaş? Uykuda bile bir rahat yok."

"Amma konuştun be kızım şu çenene verdiğin enerjinin binde birini giyinmek için harcasan çoktan yola çıkmıştık bile."

"Nereye gidiyoruz?" dedi bir anda korku ile yerinden kalkarak doğruldu. Onun bu hareketi Hande'yi gülme krizine soktu. Derin soluk alıp vermeler ile karnını tutarak biraz sakinleşemeye çalıştı.

"Korkma be kızım sana muhteşem bir yerde bol bol çay içeceğimiz bir kahvaltı ısmarlayacağım. Hem de..." dedi sözünü yarıda keserek arkadaşının heyecanını arttırmak istedi.

"Hem de ne?" dedi az önceki panik havasının yerini rahatlama almış bir halde saçlarını karıştırıyordu.

"Eee orası da sürpriz olsun." Diyerek koşarak odadan çıktı. Onun bu sürprizli hallerinin ardından hep bir şey çıkıyordu. En olmadık yerlerde en olmadık şeyleri sayesinde yaşıyordu.

"Hande." Diye haykırdı arkasından "Bak sevmeyeceğim bir şey ile karşı karşıya getirme sakın beni." Dese de onu duyacak bir insan evladı kalmamıştı karşısında. "Of!" diye inlediğinde yatağındaki yastığı kapıya fırlattı. Sinirini alamayan Özüm rahatlamak için önce banyoya yöneldi. Ilık bir duş uykusuna da gerilen sinirlerine de kesinlikle iyi gelecekti.

***

"Sürpriz dediğin bu muydu ayni?" dedi etrafını ilgisizce süzerken.

"Ne o? Beğenmediniz galiba burayı küçük hanım." Dedi. Arkadaşının gözlerinden memnuniyetsiz pırıltıları gördükçe sinirlenmeye başlamıştı. Hande onun biraz olsun rahatlaması için Karasu'ya yakın olan Acarlar Longozuna getirmişti. Sessizlik hüküm sürerken, müptelası olduğu çayı kahvaltının yanında içmenin hazzını yaşayamadan karşısındaki kızın bu memnuniyetsiz tavırları keyfinin kaçmasına sebep oldu.

"Yani ne bileyim, sen sürpriz falan deyince." Dedi yüzünü buruşturarak beğenmediğini belli edercesine bir hareket içinde girdi. Hande ellerini göğsünün altında birleştirip başını ansızın büyüleyici manzaraya çevirdi. Dokunsan ağlayacak duruma gelmiş gözleri çoktan ışıl ışıl parlamaya başlamıştı. Özüm yüzüne sinsi bir ifade yakıştırdı ve daha fazla onun bu haline dayanamadı ve kahkaha atmaya başladı.

"Ya sen ne kadar da hassas oldun böyle, şu haline bir bak." Dedi gülmeye devam ederken. Hande bir hışımla ona döndü ve kaşlarını çatarak neler olup bittiğini anlamaya çalıştı.

"Bakma bana öyle şaka da yapamıyoruz artık şuna bak biraz daha üzerine gelsem utanmadan ağlayacaksın." Dedi durum tespiti yaparak.

"Sen bana şaka mı yapıyordun?" dedi her bir kelimenin üzerine bastırarak tane tane söyledi. Onun bu tehditvari sesine hiç aldırış etmeden omuzlarını silkerek önündeki serpme kahvaltıya yöneldi.

Hande "Ihh!" diyerek dişlerinin arasından bir tıslama sesi çıkartıp ellerini yumruk yaparak masaya sertçe vurdu. "Sen çok kötü bir kızsın Özüm SÖNMEZ." Dedi sinirlendiğini belirtircesine.

"Yav he he canım he, hadi çayın soğuyor. Daha longozun ahşap platformlu yolda yürüyüş yaparken bana eşlik edeceksin." Dedi gönlünü alırcasına ona göz kırptı. Özüm'ün ağzından çıkan çay kelimesi ile aklı bir anda durdu. Gözleri fal taşı gibi açıldı ve bakışları dumanı üstünde çayına döndü. Fazla uzatmanın bir anlamı olmadığını anladığında hemen çayını eline aldı.

"Haklısın bunun hesabını sorma işini sonraya bırakalım mesela çayın olmadığı bir ortamda. Ölüyorum kızım açlıktan." Diyerek önündeki kahvaltıya nefes almaksızın yumuldu.

***

Hande ve Özüm kahvaltılarını yapmalarının ardından suyun üzerinde yüzen ağaçları, gür bitki örtüsü ve kulaklarına dolan kuş sesleri ile yürüyüşlerine başlamışlardı. Longozun üzerinde yer alan ahşap platform üzerinde yürüyüş yaparken iki arkadaşta sessizdi. Bu huzur veren ortam bir nebze olsun ikisine de iyi gelmişti. Yüzlerinde tatlı bir tebessüm vardı. Longozun üzerindeki yürüyüş alanı çok fazla uzun olmadığı için kısa sürede geri dönüş yoluna geçtiler.

"Buranın havası biraz olsun sana iyi geldi mi? Rahatladın mı?" dedi Hande arkadaşına bakarak. Bir yandan yürüyüp bir yandan da sohbet ediyorlardı.

"Gerçekten teşekkür ederim. Bugün kendimi daha iyi hissediyorum. Sayende..." dedi ona doğru küçük bir bakış atıp tebessüm etti.

"Hadi o zaman bu anımızı ölümsüzleştirelim." Dedi ve cebinden telefonunu çıkararak selfie çekmek için arkadaşını kolundan çekiştirdi. Onun bu ani hareketlerine gülmemek için kendisini zor tutan Özüm aklına gelen bir gerçek ile birden yerinde huzursuzca kıpırdandı.

"Sen telefonunu kapatmamış mıydın?" dedi yüreği bir anda korku dolarken yüzü endişeliydi.

"Aaaa Özüm deli etme beni saniyede değişen şu yüz ifadenden inan ki nefret ediyorum. Merak etme telefon uçak modunda herkes bizi yurt dışında biliyor. Hem o dengesizlerin bizi telefonun sinyalinden bulabilme ihtimalini göz ardı edecek kadar akılsız değilim. Malum adamların elinin nereye nasıl uzanacağı belli olmuyor." Dedi onun içini rahatlatmak için. Özüm derin bir "Oh!" çektikten sonra arkadaşının daha fazla keyfini kaçırmamak adına onunla hemen fotoğraf çektirdi.

"Dur bakayım nasıl çıkmışız." Diyerek Hande'nin elinden telefonu çekiştirdi. " Of gözüm kapalı çıkmış ya bir daha çekinelim Hande." Dedi. Yanı başındaki cıvıldayan kızdan ses soluk çıkmadığında bir an kaşlarını çatıp ona doğru döndü. "Kızım sana diyorum bu fotoğraf güzel çıkmamış bir daha çekinelim." Dedi.

Özüm seslenmelerine ve sorularına cevap vermeyen Hande'nin suratının bembeyaz olduğunu ve hareketsiz bir halde adeta bir heykel havasında yerinde sabit bir şekilde durduğunu gördü. "Hey Hande iyi misin sen?" dediğinde arkadaşının gözünün odaklandığı yere doğru başını çevirdi. İşte o an Özüm içinde bir an dünya dönmeyi bırakmış ve nefesi boğazında takılı kalmıştı.

Yürüyüş yolunun karşı istikametinden gelen ikili iki arkadaşında sertçe yutkunmalarına sebep oldu. Teklifsizce birbirine dönüp bakışları buluştuğunda ikisinde de tedirginlik hissedilir derecedeydi.

"Şimdi ne yapacağız?" diyen sözsüz bakışları birbirine yöneldi. Durmaksızın adım adım gelenler onların yüreklerine büyük bir korkuyu çoktan salmışlardı. Şimdi ne mi olacaktı? İşte bunu hiçbiri şu an için bilmiyordu?

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin