Not:Herkese hayırlı geceler. Hikayemize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Her gün yeni bir bölüm aksilik yaşanmadığı sürece gelecek. Hikaye hakkında yorum, duygu, düşünce ve tepkilerinizi yazarsanız beni çok mutlu ederseniz. İlgisini çekeceğini düşündüğünüz arkadaşlarınıza beğenme ihtimali olan sevdiklerinize hikayemizi önerirseniz sevinirim. Sizler okudukça, beğendikçe ve yorumladıkça hızla yeni bölümler gelecektir. Destekleriniz esirgemeyin. Bol keyifli okumalar.
"Sen kokan düşler kuruyorum ben, görmüyor musun be güzelim?"
Korku... Özüm'ün tek hissettiği şey deli gibi hissettiği korkuydu. İtirafı beklenmedik, hissettirdikleri zamansızdı. Özüm ona hesap sormaya gelmişken böyle bir konuşmayı hayal dahi etmemişti. Az önce bağırıp çağıran, yeri göğü inleten kendisi değilmiş gibi şimdi tüm hücrelerine bir sükûnet mesken tuttu. Bu adam neler demişti ona böyle? Özüm biraz kendini toparlamaya çalıştığı anda Alper'in cevap bekleyen sarsıcı bakışları ve etkileyici sesiyle tekrar yüzleşmek zorunda kaldı.
"Özüm, biliyorum çok ani oldu. Ama gözünden dökülen her bir damla yaş benim ruhumu yaralıyor. Senin acı çektiğini gördüğüm ya da hissettiğim her an can çekişiyorum. Sen kokan düşler kuruyorum ben, görmüyor musun be güzelim?"
"Sen delisin. Kız arkadaşın varken nasıl bu şekilde benimle konuşursun? Sen o kız için herkesin içinde kavga edecek kadar gözü karasın. Sırf onu kıskandığın için yurda giriş çıkışını bile sen sağlıyorsun. O kız senden habersiz okul içinde tek bir adım dahi atmıyor." Özüm bunları bir şekilde öğrenmiş aslında gizliden gizliye araştırmıştı. Yapışık ikiz gibi dolaştıkları için merak etmişti.
"Özüm, şu anda gerçekten saçmalıyorsun. Leyla sadece ailesinin bana emanet ettiği uzaktan bir akrabamız. Emanet benim için bir nevi namustur. Bu yüzden kardeşim gibi gördüğüm gibi kızın başına bela olan bir adamı uyarmama rağmen kızın peşini bırakmadığı ve haddini aşan konuşmalar yaptığı için o kavga yaşandı. Yoksa durduk yere çıkan bir tartılma değildi. Hem ben sevgilisi varken başka bir kızın karşısına çıkıp da ona hissettiklerimi anlatacak kadar adi bir adam mıyım? Ben böyle bir şerefsizlik yapacak biri miyim?" dedi gözlerinin yeşili bir anda hiddet ile karardı. Özüm'ün ağzından sinirle dökülen kelimeler canını yaktı adamın. Tanımayabilirdi belki onu ama en azından gözlerinde gerçeği görecek kadar da kör olmamalıydı. Kendisine ne ima ettiğini gözlerinde yanan öfke ateşinde hissettirmek istedi. Canının yandığını hissettirmek istedi. Gözlerinde görmediği, hissedemediği güçlü hislerin yerini öfke almışken bunu anlasın istedi. Ama karşısındaki kızın bunu bile anlayacak hali yoktu. Gözü dönmüştü. Aklında hangi kurgunun hikâyesinde hangi kötü karaktere giydirmekle meşguldü kendisini ciddi anlamda merak ediyordu. Beyninden geçen her bir ayrıntıyı bilmek istese de genç kızın gözleri nefret ile tutuşuyor, ikisine de artık nefes aldırmıyordu.
"Ben seni tanıyor muyum Alper? Sen kimsin? Sen nasıl bir adamsın ben nereden bileyim? Senin hangi sözüne inanayım? Benim gözümde dengesiz bir adamın tekisin. Geceden sabaha fikri gibi davranışları da değişen, yanında posta çantası gibi taşıdığı kız ve etrafında ne olduklarını, kim olduklarını çözemediğim bir takım adamlarla dolanan, sürekli istemediğim halde benim dibimde biten, şimdi de karşıma geçip başından beri beni takip ettiğini söyleyen benim gözümde dengesiz bir adamsın sen. Ne istediğini, ne yaptığını bilmeyen, hayal mi gerçek mi olduğunu çözemediğim, varlığı ile yokluğu bir olan adamın tekisin. Sen adam, sen benden uzak durması gereken bir âdemoğlusun. Asla daha fazlası değil. Olmayacak hayaller kurma ve benden uzak dur. Benim senin gibilerle işim olmaz. Anladın mı?" Dedi tehditkâr bir biçimde işaret parmağını havada sallarken. Alper duydukları ile şaşkına döndü. Bu kadarını da beklemiyordu. Tepki, çığlık, bağırış çağırış bekliyordu ama böyle bir meydan okuma ve istenmediğini bu kadar açık yüreklilikle korkusuzca belli eden ve dile getiren kızın tavrı hiç ama hiç hoşuna gitmedi.
"Ben." Dedi Alper ve kendinden emin bir adım attı. Şimdi Özüm'ün şaşkın bakışları onu bulmuşken Alper umursamaz bir havada göğsüne kendisini tehdit eden parmağı değiyordu. Alper ilk önce göğsüne değen parmağın kendi üzerinde yarattığı etkinin keyfini çıkardı sonra kızın taş kesilmiş bedeninde hayretle kendine bakan kızın gözlerinin içine baktı. Göğsüne değen parmağı usulca avuç içine aldı o minik parmağı küçücük bir öpücük kondurdu. Diğer eli ile Özüm'ün az önce boncuk tanesi gibi gözlerinden akan yaşların istila ettiği yanağını avuç içine aldı. Başını hafifçe yana yatırıp yeşillerini kızın kara gözleriyle hasret ile buluşturdu. "Ben ne istediğimi biliyorum Özüm." Dedi adını şefkatini hissettirir gibi bastıra bastıra söyledi.
Özüm kaşlarını yukarıya istemsizce kaldırırken yüreğinin ani atışlarını kulaklarında hissediyordu. Alper kızın kulağına doğru eğildi ve sıcacık nefesini onun boynuna bırakırken maksadı sadece onun aklını başından alacak bir nefes bırakmaktı. Ama hesaba katmadığı tek şey küçük bir oyun oynamak amacıyla yaptığı bu yaramazlığın onu başına iş açmasıydı. Önce gözleri istemsizce kapandı, sonra yer ayağın altından kayıp gitti ve kızın kokusu burnunda ciğerlerine dolarken Alper bambaşka bir dünyaya adım atarken fani dünyadan koptu ve ruhu bambaşka bir boyuta atladı. "Şimdi küçük kız nefes al, nefes al ki benim için yaşa Özüm." Dedi kesik kesik nefes alırken. O an nefesini tuttuğunu hissetti Özüm. Alper hatırlatmasa nefes almak aklına bile gelmemişti. Bir anda soluğunu bırakan Özüm neye uğradığını anlamadan kendisini esir alan sıcaklıktan bir anda koparıldı. Alper kendisini geriye çektiğinde karşısındaki kız kadar allak bullak olmuştu. Yaşadıkları, hissettikleri bambaşkaydı. Bu güçlü, çok güçlüydü. Kontrol edilemeyecek boyutta bir duyguydu.
Özüm bir an önce oradan uzaklaşmak istedi. Kaçmak, ardına bile bakmadan gitmek istedi. Tekrar esir olmak, tekrar ruhunu kaybetmek istemiyordu. Yanlış bir şey yapmadan oradan bir an önce gitmek istiyordu. "Sen delirmişsin. Ben senin asla hiç bir şeyin olmayacağım." Diyerek sendeleyerek yere fırlattığı çantasını aldı ve ayakta durmakta zorlandığı birkaç adımla ileriye doğru gitmek için adım attı. Birkaç adımının ardından arkasından duyduğu cümle onu yerinde hareketsiz bırakmaya yetti. "Haklısın sen benim bir şeyim değil, her şeyim olacaksın." Diye haykıran adam Özüm'ü taş etti yerinde. Özüm'ün nefesi kesildi. Ne diyebilirdi ki? Hem de az önce hissettiklerinden sonra dilinden hangi inkâr cümlesi firar edebilirdi ki? Kendine bile inkâr edemediklerini arkasında kendinden emin bir halde konuşan adama nasıl söyleyecekti? Söyleyemedi. Sadece kendisini zar zor ayakta tutan ayaklarını sürükleyerek oradan uzaklaştı. Ardında "Göreceksin Özüm, beni de hissettiklerini de sana büyük bir zevkle tanıtacağım." Diyen kendinden emin bir Alper bırakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomantizmSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....