4.BÖLÜM

12.2K 727 13
                                    

"Sözümün geçtiği bir yer olmalıydı.

Kalbin gibi..."

Günlerin akıp gittiği zaman dilimi Özüm'ün için dayanılmaz bir süreç oldu. Alper'in gözlerine takılı kaldığı günden bu yana hayat okul içinde Özüm'e çekilmez duruma gelmişti. Sebebini bilmediği tuhaflıklar birbirini kovalarken Özüm artık nedenlerin peşini bırakalı çok oldu. Çünkü her bir cümlenin ardına sarıldığında karşısına çıkan tek şey sert bir kapı oluyordu. Her defasında açmanın mümkünatının olmadığı anahtarının asla eline geçmeyeceği bir kapı ile karşılaşıyordu. Alper, Özüm'e durması gereken yeri gösterdiği anda Özüm de ona güya haddini bildirmişti. İçi sızlaya sızlaya Alper'in yanındaki Leyla denen kızla görüntüsünü silmeye çalışsa da zihni bir türlü buna müsaade etmiyordu. O günden sonra okul hayatı zindana dönmüştü. Onu gördüğünde yolunu değiştiren insanlar, yanına oturduğu herkesin bir bir etrafından uzaklaşması, bir de şu "Sen küçük kız mısın?" diye tekrar eden replik giderek canını sıkmaya başlamıştı. "Küçük kız." Bu sözleri Alper'in ağzından duyduğundan bu yana herkesin dilinde bir küçük kız almış başını gitmişti. Hande'de olmasa Özüm adını unutacak hale geldi. Kimse ona adıyla hitap etmez olmuştu. Bu durumun sebebini başlarda ne kadar araştırsa da mantıklı bir açıklamasını bulamadı. Artık adı yerine "Küçük kız." Dendiğinde bakar oldu. O kadar olağan, sıradan bir durum haline dönüşmüştü ki adını bile unutacak raddeye geldi. Bir de Alper'in dengesiz davranışları vardı ki iyiden iyiye Özüm'e çılgına çevirmeye başlamıştı. Özüm her attığı adımda onu karşısında görürken canını yakan bakışlarına maruz kalıyordu. Davranışları ne kadar umursamazsa, bakışları da bir o kadar yakıcı ve etkileyiciydi. Bakışlarımı dinle, sözlerimi kaile alma, der gibiydi. Özüm çıkmazlar içinde kendini derslere ne kadar vermeye çalışsa da her derste ona rahat vermeyen bakışlar ve ona sık sık seslenen Alper'in dilindeki küçük kız kelimeleri ile işi hiç de kolay değildi. Canına tak etmişti artık Özüm'ün. Alper ile karşılaştığı günden bu yana ne ismi kalmıştı, ne aklı, ne mantığı... Onun karşısına çıktığı o günden bu yana resmen hayatı alt üst olmuştu. Daha fazla dayanamıyordu. Patlamasına ramak kaldığı o an arkasından seslenen Hande'nin ağzından "Küçük kız neredesin sen?" cümlesini duyduğu an oturduğu sandalyeden yavaş yavaş kalktı ve bir hışımla Hande'ye döndü. Hande ağzından kaçırdığı cümlenin ne kadar zamansız olduğunu anladığı an iki elini de ağzına kapadı ama artık ok yaydan fırlamıştı bir kere ve Özüm'ün gözlerinde gördüğü dehşet pırıltıları onu bile yerinde titretmeye yetmişti.

"Sen de mi Hande?" diye kükrediğinde Hande bir adım geri gitti.

"Özüm ben..." dedi ama sözleri Özüm'ün "Kes sesini Hande günlerdir ne halde olduğumu görmüyormuş gibi bir de sen, sen de bana..."

"Özüm." Dedi bir adım ona doğru attığı anda Özüm elini havaya kaldırarak onu durdurmaya çalıştı. "Sakın Hande sakın." Dedi ve onu olduğu yerde durdurdu. "Yeter artık ya, yeter." Derken masadaki eşyalarını toparladı ve Hande'yi gözü yaşlı bir şekilde ardında bırakırken kendisi de ondan farksızdı. Şimdi Özüm'ün hedefi öfkesinin asıl sahibi, sebeplerini aramayı bıraktığı ve kendisini nedenler yığınına acımasızca atan adama doğru adım adım gidiyordu. Nerede olacağını bilmiyordu ama bildiği tek bir şey vardı. O da kendisi onu bulamasa da Alper onu bir şekilde bulur utanmadan bir de karşısına dikilirdi. Okulun bahçesinde gözleri yaşlara boğulurken tahmin ettiği gibi de olmuştu. O hıçkırıklar içinde ağlarken kolu aşina olduğu ve deli gibi özlediği kulağına hasret çanlarını çaldıracak bir dokunuşa şahitlik etti. Kolundaki sıcaklık onun bir adım dahi atmasına izin vermezken derin bir nefes alıp verdi. Kendinden bir adım geride olduğunu fark ettiği adama başını yavaşça döndürürken sicim gibi yaşlar yanaklarını istila etmeye devam ediyordu. Görmeyi beklediği yeşiller umursamazken karşılaştığı bakışlar endişeli, gözler acı çeker gibiydi. Özüm kendisine böyle bakan adamın acı çektiğine neredeyse inanacaktı, ta ki ağzından dökülen "Küçük kız iyi misin?" diyene kadar. O büyülü an, onun iki dudağının arasından çıkan cümle ile yerle bir olmuştu. Kendine gelen Özüm, kolunu tutan ve aklını yavaşça başından alan sıcaklıktan kurtulmak adına sertçe silkeledi. "Bir de utanmadan bana iyi olup olmadığımı mı soruyorsun?" dedi sesi hiddetli çıkmıştı. Elindeki çantayı bir hışımla yere fırlattı şimdi gözleri ona bakarken korkusuzdu.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin