Alper Leyla'nın kolundan çekiştirerek Özüm'ün oturduğu masaya getirdi. Sertçe onu sandalyeye oturttu.
"Alper, ben..." dedi Leyla daha fazla konuşmasını engelleyen "Kes sesini Leyla." Diyen Alper'in sert ve öfke dolu sesi oldu. Özüm şaşkın bir halde gözünün önünde akıp giden ve şu an yaşanmakta olan saçma sapan şeyi anlamaya çalışırken buldu kendini. Kendini toparlamak için içinde büyük bir savaş veriyordu. Leyla pişkin bir yüz ifadesiyle ellerini göğsünün altında birleştirip gözlerini Özüm'e dikmişken Alper ayakta bir ileri bir geri gidiyor, kafasından bir şeyleri halletmeye dahası içinde bir şeyleri hazmetmeye çalışıyor gibiydi.
Hande "Alper ne oluyor burada?" diye hiddetle bağırdığında tek istediği bir an önce arkadaşının en az zararla bu olaydan söküp almaktı. Ama Alper'in "Şimdi değil Hande." Diyerek elini susması için havaya kaldırdı. İtiraz kabul etmeyen sert sesi Hande'yi de afallatmıştı. Daha fazlasına tahammülü kalmamıştı Özüm'ün.
"Alper." Dedi sesi uzak çok uzaktı Alper'e, bir anda mesafeleri sokmuştu arasına. Hissetti adam, bu soğukluğu, bu mesafeyi yüreğinden hissettiği anda yaşadığı ana geri döndü. Şimdi gözlerinden akıp gitmeye hazır yaşları sevdiğim dediği kadının gözlerinde gördüğü anda şu anı ona yaşattığı için kendine içten içe edepsiz küfürler sıraladı.
Gözü dönmüştü Alper'in. Tam sınava girerken çalan telefonun da haftalar önce kantinde evire çevire dövdüğü çocukla Leyla'nın birlikte gittiğini haber verildiği an kan beynine sıçramıştı. Leyla ona emanetti. Ne öncesi ne de sonrasını düşünmeden yerlerini öğrenerek sınavı düşünmenden çıkıp gitmişti. Onları bulduğu zaman hışmından ne Leyla ne de yanındaki şerefsiz herif kurtulamamıştı. Uyarmıştı Alper Leyla'yı, uzak duracaktı o adamdan ama durmamıştı. Alper'in lafını çiğneyip o adamla birlikte gitmişti. Şimdi ise karşısında utanmadan açıklama yapmak istiyordu. Sözünü dinlemeyen hiç kimseye eyvallahı olmazdı Alper'in ve Leyla bu yaptığının bedelini en ağır şekilde ödeyecekti. Beyninde bin bir düşünce içinde kaybolurken onu kendine getiren tek sesti Özüm'ün sesi. Kederle ve pişmanlıkla baktı bir an sevdiği kadına.
"Sen neredeydin Alper?" Dedi ölüm sessizliği içinde şimdi fısıltı gibi geliyordu sesi. Canı yandı adamın, onu bu hale getirmenin bedelini ruhundaki tonlarca ağırlıkta hissediyordu.
"Benim yanımdaydı." Dedi Leyla pişkince hiç utanmadan. Ortamın bu şekilde gergin olmasının memnuniyetini yüzünde okumuştu Özüm.
"Sana sus dedim Leyla, sus." Diye cevap verdi Alper. Özüm aldığı cevap ile yavaşça ellerini masaya dayayarak usulca yerinden kalktı. Özüm'ün gözleri tuhaf bakıyordu ve bu tuhaflık karşısındaki adama nefes aldırmayı dahi unutturuyordu.
"Sen Leyla'nın yanında mıydın?" dedi artık sadece onun gözlerine bakıyor ve tüm her şeye kulaklarını tıkıyordu. Alper'den öğrenmek istercesine bakıyordu onun gözlerinin içine.
"Ben Leyla'yı almak için gitmiştim." Dedi her bir kelime şimdi boğazına takılıyordu.
"Neden?" dedi alacağı cevaptan deli gibi korkuyordu.
"O adi herifle buluşmaya gitmişti. Benim uyarıma rağmen, bana rağmen, bana söz vermesine rağmen beni ezip geçti ve o adamın yanına gitti. Aylar öncesinde burada dövdüğüm, kendisine zarar verecek adamın yanına gitti." Dedi aklına gelen görüntüler onun öfkesinin artmasına sesinin olabildiğine sertleşmesine sebep oldu.
"Sınava girdin mi Alper?" dedi birbirinden alakasız soruların gelmeye başlaması Alper'i tedirgin etti. Çünkü bu büyük bir patlamanın ön hazırlığıydı.
"Hayır." Dedi tek ve düz bir cevap tok sesinde yankılandı.
"Demek öyle." Dedi ellerini masa da bulunan kitapların üzerinde gezdirdi. Daha sonra sımsıkı tuttuğu kitapları Alper'e doğru fırlattı.
"Sen ne yapıyorsun, delirdin mi?" dedi şaşkınca. Evet, bir tepki bekliyordu ama böylesine bir tepki de biraz fazla çocukça gelmişti.
"Ben mi ne yapıyorum?" Bir anda ayakta duran adamın dibine geldi. Işıl ışıldı gözleri. "Ben mi ne yapıyorum?" İşaret parmağını adamın göğsüne her bir kelime de delercesine bastırarak konuşmaya başladı. "Sana söyleyeyim bay Adanalı, ben günlerdir salak gibi sevgilimin dört senedir geçemediği dersi geçmesi için seferber oluyorum. Onun o dersi geçebilmesi için aileme olmadık yalanlar söylüyorum. Onun yanında olabilmek için her anımı her fırsatımı değerlendiriyorum. Bir geri zekalı gibi oturmuş onun sınavının iyi geçmesi için dua ediyor dersten çıkacağı anı dört gözle bekliyorum. Bir aptal gibi üç saattir başına bir şey mi geldi korkusu ile gözyaşı döküyorum. Sen söyle Alper ben bunları yaparken sen ne yapıyorsun?"
"Özüm."
"Sus onu da ben söyleyeyim. Adını ağzıma aldığım her an beni azarlamaktan geri kalmadığın emanetinin peşinde koşmaktaydın değil mi? O emanetinse ben neyim Alper? Ben kimin Alper? Saatlerdir bir aptal gibi seni burada bekliyorum ve sen her şeyi geçtim, aramanı mesaj atmanı geçtim. Benim telefonlarıma bile bakmadın be adam."
"Özüm yeter artık rezil oluyoruz. Abarttığın kadar bir durum yok ortada."
"Ben mi abartıyorum? Dalga geçiyor olmalısın Alper. Sana bu kızla arandaki mesafeyi koru dedim. Mesafe ile emanetine sahip çık dedim. Ama sen ne yaptın utanmadan kızı kolundan çekiştirip başka adamın yanından alıp gelip benim masama oturttun. Sana ne Allah'ın cezası sana ne? Sen kimsin, neyisin bu kızın da görüştüğüne ettiğine karışıyorsun?"
"Sana anlattım ama anlamak istemiyorsun Özüm? Leyla benim sorumluluğumda, bu okulda olduğu sürece de bu böyle olacak."
"Neyi anlattın ya, neyi anlattın? Sen daha kendi sorumluluklarını yerine getiremeyen, okulunu, hayatını, en kritik sınavını bile düşünmeyen bir adamsın. Sen kimin sorumluluğundan bahsediyorsun?"
"Otur şuraya da sakince konuşalım." Diyerek Özüm'ü kolundan tutup oturtmaya çalıştı ama girişimleri başarısız olurken "Bırak beni, dokunma bana." Diyerek haykırarak kendisine karşılık veren bir Özüm'ü beklemiyordu. Alper ellerini havaya kaldırıp "Tamam dokunmuyorum sakin ol ve otur. Konuşalım güzelce." Dedi.
"Hayır, artık benim seninle konuşacak hiçbir şeyim kalmadı. Sana emanetinle mutluluklar." Dedi ve sandalyedeki çantasını alıp önüne bile bakmadan keder ve öfkenin girdabında koşarcasına çıkarken arkasından Alper'in "Özüm." Diye kantini öfkesiyle inleten sesine aldırış etmeden tam çıkıyordu ki bir anda sert bir şeye çarptı. O sert şeyin ne olduğunu anlamaya çalışırken dengesini yitirdi ve bir anda tanımadığı yabancı kolların bedenini sardığını hissetti. Üzüntü o kadar sarıp sarmalamıştı ki neyin içinde ne durumda olduğunu düşünecek durumda değildi. Gözlerini açtığında bir çift gri gözün kendine baktığını gördü. Tanımadığı bir yüz, tanımadığı yabancı eller bedenine dokunurken yüreği rahatsız olmuştu bu durumdan. Onun dışında biri daha rahatsızdı bu durumdan. Özüm'ü düşmekten kurtaran kollara minnet etmek yerine şiddet uygulamak için yerinden kalkan adamın ikisi de farkında değilken "İyi misiniz?" diyen gri gözlü çocuk başına az sonra geleceklerden habersizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomanceSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....