Alper, Özüm'ün elinden tutmuş yavaş yavaş merdivenlerden yukarıya doğru çıkarıyordu. Her adımında genç kız etrafın manzarasını izlemekten kendisini alamıyordu. Karanlığın bir örtü gibi çöktüğü şehrin ışıklandırılmış halinden gözlerini alamıyordu. Mekân bir tepenin üzerine konuşlandırılmıştı. Tepeden aşağıya şelale misali sular akarken ışıklandırma muazzamdı. Mekânın içine girdiklerinde onları karşılayan loş ışıklar ve otantik ortam etkileyiciydi. Bir üst kata daha çıktılar. Terasın özel olarak hazırlandığı o kadar belliydi ki bu işin içinde Alper'in parmağı olduğunu anlaması çok uzun zamanını almamıştı. Terasa çıktıklarında kendisini hemen balkon kısmına attı. "Aman Allah'ım bu ne kadar güzel bir manzara böyle." Dedi şaşkınlıkla etrafı izlerken arkasından boynuna dolanan kollar ile bir an irkilse de kendisini özlediği evine çoktan bırakmıştı. Alper onun başına minik bir öpücük kondurup "Sen her şeyin en güzeline ve özeline layıksın hayatım." Dedi kollarının altındaki bedeni daha sıkı sararken birlikte etrafı seyre dalmışlardı. Alper ait olduğu yürekte, Özüm evim dediği şefkatli kollardaydı artık.
Yemek yemek için sipariş verdikten sonra karşılıklı oturmaya daha fazla dayanamayan Alper ayaklanarak onun yanına oturdu. Kendisine çekerek kolları arasına aldığında çenesini genç kızın başının üzerine koydu. "Böyle daha iyi." Diyerek gözlerini huzurla kapadı. Onun bu hareketleri Özüm'ü güldürürken adamı keyiflendiriyordu. Garsonun gelmesi ile biraz olsun toparlandılar. Yemeklerini yediler. Terasta onlardan başka hiç kimse yoktu. Ki bu detay tamamen Alper tarafından tasarlanmış bir ayrıntıydı. Rengârenk fenerlerin altında Erzurum manzarasını izlerken kulaklarına çalan türküler onları mest ederken keyifleri yerindeydi. Özüm aklına gelenler ile bir anda genç adamın kolları arasından kurtuldu. Adam bu hareketi hoşnutsuz bir homurtuyla karşılık verse de Özüm hiç etkilenmemiş gibi yan tarafta bulunan çantasına uzandı. İçinden çıkardığı küçük bir kutuyu ona uzattı. "Bu senin için." Dedi yüzünde mutluluğu okunan bir havada. Alper şaşkın bir yüz ifadesiyle "Benim mi?" dedi.
"Evet." Dedi ona alması için tekrar uzattı.
"Teşekkür ederim." Diyen adamın yüzünde hafif bir utanma hissetmişti. Alper eline aldığı kutuyu yavaşça açtığı anda kaşları yukarıya doğru şaşkınlıkla kalktı. Bakışlarını Özüm'e çevirip "Nasıl yani?" dedi. Alper'in elinden kutuyu alıp içindeki oltu taşı ile süslenmiş gümüş yüzüğü çıkardı. Kendi parmağındaki yüzüğü gösterip "Benim yüreğimin mührü parmağımdayken seninkinin." Dedi onun elini avuçları içine alarak "Boş kalmasına gönlüm razı gelmedi." Dedi yüzüğü onun parmağına taktı ve yüzüğünden öptü. Genç adam da aynı anda onun yüzüğü takılı olan parmağını öperken gözleri aşkla birleşti.
Özüm yavaşça kendisini geriye çekti ve kutunun içindeki tespih şeklindeki oltu taşından özel tasarım halinde yaptırdığı bilekliği çıkardı. Avuçları içindeki elini tutarak bilekliği de takmıştı. "Bu da bana öfkelendiğinde sabır çekmen için bir tespih." Dedi kıkırdayarak. Alper tespihin imamesinde bitişik halde takılmış olan baş harflerini gördüğünde gecenin karanlığında gözleri ışıldamıştı. Genç kıza bakarak "Sen bana Allah'ın nasıl bir lütfusun böyle?" dedi onu kolları arasına çekerken bu mutluluğu kaçırmamış olduğu için yüreğinden şükürler semaya yükseliyordu.
***
Özüm ertesi sabah kapısındaki sabırsız vuruşlar ile uyandı. Ayaklarını sürükleyerek kapıyı açtığında üzerinde geceliğinin olduğunun farkında bile değildi. Gözlerini zorlukla açmaya çalışırken Alper'in "Sen bu halde mi kapıyı açıyorsun?" diyerek kükremesi ile bir anda yerinde irkildi. "Ne varmış halimde?" diye üzerine bakmaya çalışırken sertçe içeriye ittirildi. "Sen beni kalpten götürecek misin kadın? Bu ne hal? Ya ben değil de bir başkası çalsaydı kapıyı." Dedi kıskançlıktan gözü dönmüş bir halde. "Alper abartma istersen ne var halimde?" diyerek geceliğine baktı. Alt tarafı dizlerinin hafif üzerinde biten siyah bir gecelikti. Ki bundan daha kısa elbiseler giyerdi ne demeye şimdi böylesine sert bir çıkış yapmıştı anlamamıştı. Hem onun kapısını ondan başka kim çalacaktı ki?
"Alper sen iyi misin canım? Sabah sabah kötü bir şey mi oldu bu ne öfke böyle?"
"Saatlerdir seni arıyorum telefonunu açmıyorsun kapında ağaç oldum gene ses vermiyorsun tam açtı diyorum bu defa da bu kılığın kıyafetin." Dedi pes doğrusu dercesine öfke solurken hiç de iyi görünmüyordu.
"Nasıl ya?" diyerek içerideki telefonuna baktı. Dünkü o büyülü anı bozan telefon sesi yüzünden sesini kısmış sonra da açmayı unutmuştu. "Özür dilerim Alper tamamen aklımdan çıkmış telefonun sesi kısıkta kalmış. Yorgun olduğum için kapı sesini de hemen duyamadım demek ki."
"Ya bu kılığın." Dedi sanki hiç açıklama yapmamış gibi.
"Abartıyorsun bence sonuçta gece yatarken giydiğim bir gecelik."
"Sen buna gecelik mi diyorsun?" dedi yutkunarak.
"Alper çıkar mısın lütfen odadan şu an iyi değilsin ve ben tartışmak istemiyorum seninle. Biraz sakinleşince konuşalım." Dedi kapıyı çıkması için açmaya yöneldiğinde sertçe kolundan tutulup genç adam tarafından sertçe çekildi. Neye uğradığını şaşıran genç kız dudaklarını birden esir alan dudaklara itiraz edercesine onu kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Bir an dirense de sonra kendisini ona bıraktı. Alper bir anda kendisini geriye çekti. Özüm'ün başını iki eli arasına alıp onun gözlerinin içine bakarken hızlı soluk alışverişleri arasında "Ne kadar olgunlaşırsam olgunlaşayım bu konuda değişmemi bekleme Özüm, kıskanıyorum seni, kanımda öyle güçlü bir ateş ki bu kıskançlık her yeri ateşe vermek istiyorum. Seni her şeyden ve herkesten kıskanıyorum. Değil bir gözün bir sözün bile sana değmesini istemiyorum. Yalvarırım beni bu konuda mazur gör ve beni bu konuda zorlama." Dedi kendisini sökercesine ondan alıp odadan çıkarken Alper kendisinde olmadığını hissediyordu. Aslında bu hale gelmesine sebep tamamen başka bir şeydi. Müdür yetkilik yaptığı için birçok öğretmeni tanıyordu. Ve sabah aldığı bir telefon kanın beynine sıçramasına sebep olmuştu. Telefondaki öğretmen Özüm'ü soruyor ve onun hakkında bilgi almaya çalışıyordu. Hayatında birinin olup olmadığını sorması ise bardağı taşıran son damla olmuştu. Telefondaki kişiye ağzına geleni saydıktan sonra önce Özüm'ü aramış ulaşamayınca aklına bin bir türlü şey getirmiş ve soluğu onun kapısında almıştı. Onun o halde kapıyı açması ise normalde belki kızmayacağı bir şey olsa bile içindeki kıskançlık ile ne yaptığını bilmez bir haldeydi. Kaybetme korkusu nüksetmişti ve canından can koparılıyormuş ciğeri dağlanıyormuş gibi hissetti. Kendini bilmez bir halde onun dudaklarını öperken sen benimsin diyerek hükmedercesine sahipleniyordu. Sonra yaptığı hareketin Özüm'ü üzmüş olma ihtimali ile dolup taşarken yüzüne bile daha fazla bakamadan odadan çıkıp gitmiş ve ardında ne oluyor yine ya, diyen bir kız bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomansaSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....