Özüm yol boyu hiç konuşmazken, Alper'in konuşma çabalarını da boşa çıkarmıştı. Yaptığı hatanın ateşi içinde kavrulan adam bunu hak ettin sen diyen iç sesi sayesinde köye kadar susmaya karar verdi. Lojmanların önüne geldiklerinde ise hiçbir şey söylemeden arabadan inerek kapıyı sertçe kapatan Özüm'ün arkasından genç adam hayretler içinde bakıyordu. Geriye dönüp bakmadan kendi evine giden genç kız her ne kadar adama kızgın olsa da şimdi evdeki manzarayı görmekten de içten içe delicesine korkuyordu. Hande daha önce buraya hiç gelmemiş olmasına rağmen köyü rahatlıkla nasıl bulduğuna şaşırıyordu. Peki ya Eda onu arayıp da Hande'nin geldiğini haber vermediğine göre şu an içeride ne yapıyor olabilirlerdi? Aklındakilerini bir türlü mantıklı bir çerçeveye yatırıp zihninde güzel manzaralar hayal edemiyordu. Of! Diye inlerken arkasındaki adamın gözleriyle onu takip ettiğini biliyordu. M. Kapıdaki karasızlığını hissetmesine engel olmak adına çantasından çıkardığı anahtar ile hemen evine girdi. İçeriye girer girmez ise karşı karşıya kaldığı manzara ile dehşete kapıldı. Hande ve Eda giymişler pijamalarını ellerinde birer tabak çekirdek ve önlerinde bir sürü yenmiş abur cubur yığını ve hemen yanı başlarında Hande'nin olmazsa olmazı bir demlik çay vardı. Eda gözlerini kocaman açmış hararetli bir şekilde konuşan Hande'nin anlattıklarını dizi film izler gibi bir halde izliyordu. Salonun içine göz atan Özüm bu ev bu hale nasıl geldi böyle? Nasıl temizlenecek, diye içten içe yakınırken onun geldiğini fark edemeyen ve hala soluksuz konuşan Hande'ye varlığını hissettirmek adına boğazını temizleyerek "Hoş geldin Hande." Dedi yarı kızgınlık yarı kırgınlık tonunu hissettirircesine. Eda başını çevirme gereği bile duymadan gözünü Hande'den bir an olsun ayırmıyordu. Hande ise başını yavaşça çevirdi ve çok uzun zamandır görüşmediği arkadaşına baktı. Yerinden kalkma gereği bile duymadan sanki Eda ile konuşuyor gibi "Bak Eda bu gelen de hayırsız Özüm, güya benim en yakın arkadaşım, dostum, kardeşim olacak kendileri. Malum buralara geldikten sonra iyicene unuttu beni. " Dedi. Özüm onun bu çocuksu küskün tavrına gülse mi ağlasa mı bilemedi.
Eda "Ya Hande en heyecanlı yerinde kaldın hadi devam et vallahi çatlayacağım. Hakan öyle deyince sen ne dedin devam etsene Özüm'e bir ara atarsın tribini." Dedi onu kolundan çekiştirerek.
"Ne diyeceğim kızım sen kim oluyorsun dedim. Çıkardım nüfus kâğıdımı bak dedim burada ne yazıyor. Medeni hali BEKÂR yazıyor dedim. Senin benim sevgilim olman benim üzerimde sana hiçbir hak tanıyamaz. Beni kısıtlayamazsın dedim. Sonra da bastım geldim buraya, o deli ile uğraşacak vaktim yok. İstediğimi istediğim zaman yaparım." Dedi bin bir havayı etrafa saçarken Özüm'ün ona dönerek "Ya evet basıp gelmişsin ama onu ardında bırakamamışsın yakında damlar buraya." Dedi. Hande genç kızın söyledikleri ile hafif bir moral bozukluğu ve tırsmaya başlayan yüz ifadesi ile "Yok canım nereden bilecek benim buraya geldiğimi hayatta bulamaz beni." Dedi söylediklerine inanmak istercesine.
"Tabi canım." Dedi onun yüzünde oluşan rahatlama hissini görünce sözlerine kıkırdama ekleyerek "Hemen yan lojmanda da onun abisi kalmıyor zaten nereden bilecek sein burada olduğunu." Dedi ve gülmeye başladı. Hande gözlerini irileştirerek kucağındaki çekirdek tabağı elindeki çay bardağını bile düşünmeden bir anda ayağa fırlayıp Özüm'ün kollarına yapıştı. Etrafa saçılan çay ve çekirdekler ile küçük bir çığlık atan Eda'yı görmezden gelerek korkuyla Özüm'e bakıyordu.
"Anam!" dedi titreyen yüreğiyle sıçrıyordu yerinde "Ben o dengesizinde burada görev yaptığını unutmuşum. Demedi de Özüm, bana yerimi Alper'in söylemediğini söyle. Demedi dimi, demedi değil mi? Yapmaz canım. Hem ben zamanında o kadar yardım etmişken göz göre göre beni o deliye teslim etmez değil mi?" Diye yalvarıyordu.
"Yok demedi." Dedi dudaklarını gülmemek için artık ısırıyordu. Derin bir soluk bırakırken ecel terleri döktüğünü yeni fark ediyordu. Fark ettirmediğini düşündüğü an derin bir rahatlama ile "Oh be!" dedi.
"O demedi zaten Hakan ben gelene kadar o deliye mukayyet olun diye bizi aradı." Dedi içinde tutmaya çalıştığı kahkahaları serbest bıraktı.
"Ne?" diye haykıran Hande'nin yerinde kuşlar gibi çırpınıp "Yandım ben, vallahi bu defa beni mahvedecek. Yine kaçamadım adamdan, bu defa var ya beni çok fena yapacak. Kesin çok kızdı." Diye odanın içinde bir ileri bir geri volta atarken Eda kaşlarını şaşkınlıkla yukarıya kaldırdı. "Eee Hande sen sabahtan beri yok bana karışamaz yok bana şöyle yapamaz diyordun bu ne korku böyle? Gelince verirsin ağzının payını." dedi kendinden emin bir tavırla. Hande bir an duraksadı bir eli belinde bir eli başında gözlerini devirerek "Kızım sen de iki dakika da her şeye inanıyorsun, biraz hava atalım dedik adamın peşimden çıkıp geleceğini nereden bileyim ben? Of ya!" diye söylenip duruyordu.
Özüm kollarını iki yanına açıp onun bu durumdan kurtarmak ister gibi daha henüz yapmadığı şeyi yaparak "Hande." Dedi ona gülen gözlerle "Hoş geldin kardeşim." Dedi can dostuna. Hande kendisini o kadar kaptırmıştı ki arkadaşıyla hasret gideremediğini anlayıp onun kollarına küçük bir çocuk gibi koşarak atıldı. "Özüm çok özledim kız seni." Dedi. "Her şeye rağmen burada senin yanında olmak çok güzel ve her şeye değer." Dedi bin bir muziplikle. Kızlar bu yaşadıkları saçma sapan anlardan sonra etrafı düzeltmeye başladılar. Bu gece kızlar gecesi olacağı belliydi. Ertesi günün Pazar günü olması ise büyük bir şanstı. Sabaha kadar dedikodunun belini kırıp erkeklerin canına dilleriyle okuyacaklardı. Tam bu düşünceler içinde hazırlık yaparken arka arkaya arayan Alper'in ismini telefonda gören genç kız onun kapıya dayanamayacağını bildiği için telefonu meşgule attı ve sessize aldı. Bu gecelik cezası belliydi. Sabaha kadar ona hasret kalacak ve gelemediği için yaptığı ve söyledikleri için cezası içinde kıvranacaktı.
Alper ise meşgule atılan telefonun ardından hiç açılmayan aramalarına karşılık bir de cevaplanmayan mesajlarına içten içe öfke duysa da bu öfkenin tek sahibi kıskançlığından ötürü yaptığı dengesiz hareketlerin sahibi olan kendisiydi. Hak ettin sen bunu oğlum, diyordu aklı da yüreği de el ele. Şimdi payına düşen tek şey sessizce kendisine kesilen cezaya boyun büküp payına düşeni afiyetle acısa da acıtsa da kabullenmek olacaktı. Elinden gelen başka hiçbir şey yoktu. Bugünlük hata kotasını yeterince doldurmuştu. Daha fazla taşkınlığa gerek yoktu. Sevdiği kadını biraz daha üzmeye de hakkı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomanceSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....