FİNAL(***Part-2-***)

10.3K 454 52
                                    

Ölüm... İnsanoğlunun sessiz ve çaresiz kalarak boyun eğdiği en gerçek ve bir o kadar da acı olgudur. Alper ve oğlu ellerinde çiçekler ile adım adım ilerliyorlardı. Alper gücünün tükendiğini hissettiği o an duraksamış bunu fark eden oğlu hemen yanı başına gelerek onun koluna girmişti.

"İyi misin baba, istersen geri dönelim." Dedi.

Alper "İyiyim oğlum merak etme, yalnızca biraz kötü oldum. Onun burada bu toprak altında yattığına hala inanamıyorum." Dedi. Her sene ölüm yıldönümü için mevlit okutulsa da mezarlığa öldüğü günden bu yana bir daha adım atmamıştı. Sanki gelip gerçeklerle yüzleşmedikçe onun hala yaşadığına olan inancı var oluyordu. Alper, oğluna dönüp acı bir tebessüm ile bakarken "Gidelim oğlum yeterince onu beklettim." Dedi ve oğlunun da desteğiyle ağır aksak yürürken, adım adım bugüne kadar hiç gelmese de nerede olduğunu bildiği mezara doğru yöneldi. Beyaz soğuk mezar taşın üzerindeki ismi gördüğünde içi bir tuhaf oldu adamın. Nasıl olur da o toprağın altında olduğuna inanabilirdi ki? Hala içinde derin bir sızı halinde olan gerçek acı bir şekilde yüzüne sertçe çarptı. Beyni ona artık kabul etmesi için isyan ediyordu. O öldü kabullen artık, diyordu. Gözleri yıllardır ilk defa dolup taşmıştı. Nasıl taşmasın ki hala hazır değildi bu gerçek ile yüzleşmeye... Özer ellerini açarak mezar başında dua ederken Alper hareketsiz öylece duruyor ve mezar taşı üzerine yazılı isime bakıyordu. Derin bir nefes alıp bıraktı ve yavaşça isim yazılan mezar taşına dokundu.

"Bu kadar erken olmak zorunda mıydı?" diyerek ismi okşarken yanağından bir damla akıp gitmesine artık engel olamadı. Diğer elindeki çiçeği mezarın üzerine yerleştirdi. Mezarın kenarındaki soğuk taşa otururken hala gözleri kabul etmekte zorlandığı isimde takılı kalmıştı. Alper öylesine dalıp gitmişken arkalarından "Özer." Diye seslenen sesi duyduğu an içine derin bir rahatlama hissetti. Gözlerini kapatıp yüzünde şefkat tohumlarının yine ve yeniden filizlendiğini hissetti. Aşk sesleniyordu, nefesi adım atmıştı bulunduğu mekâna. Özer arkasına dönüp de annesini gördüğünde hızlı adımlarla onun yanına gitti.

"Anne sen ne zaman geldin?" diyerek büyük bir özlemle annesine sarıldı.

"Daha yeni geldim oğlum."

"O Eylül Hanım çok fazla oluyor haberin olsun, onun yüzünden bir haftadır annemden uzak kaldım." Dedi küçük bir çocuk havasında annesine tekrar sıkıca sarıldı.

"Aaa çok ayıp kardeşin o senin, biraz uyum süreci uzun olmuş olabilir ama ona destek olmalıyız."

"Ne uyum süreciymiş arkadaş üç senedir bir türlü bitmedi. Sanki biz dedik git yurtdışında oku diye, zırt pırt ya seni ya babamı yanına çağırıyor küçük hanım." Dedi.

"Özer," dedi uyarır bir tonda "Bak kardeşin duysa çok üzülür sana ne kadar düşkün olduğunu biliyorsun."

"Şaka yapıyorum anne cadı madı ama o deli kızını bende çok seviyorum. Eee onu getirmedin mi?"

"Yok oğlum nerede okul dersleri yetmezmiş gibi bir sürü de kursa yazılmış yok o kurs yok bu kurs başımı döndürdü bir haftada beni de sürüklediği her yere."

"Senin o cadı kızındaki hırs kimsede yok anne. Keşke biraz dinlenseydin."

"Yok oğlum sizin burada olduğunuzu öğrendiğim için direk buraya geldim. Baban nasıl?" dedi iyi olmadığını bildiği halde oğlundan en azından iyi bir şeyler duymaya ihtiyacı vardı.

"İyi desem yalan söylemiş olurum anne." Dedi yüzünü hüzünlü bir havaya sokarak.

"Hadi sen eve git ben babanı alır gelirim."

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin