Nefes kadar ihtiyaç duyduğumuz insanlar vardır hayatımızda. Muhtaçlığımızın adının adı olduğu, varlığı ile kıymetlim kelimesinin temsili olan canların içinde her saniye atan kalpler var bu fani dünyada... Özüm ve Alper... Birbirine soluksuz muhtaç, yürekleri aşklarına delicesine susamış iki deli fırtına... Kıymetlim kelimesinin karşılığını birbirlerinin gözlerinde tadan, aşk bakışlı iki deli sevdalı.
Hande arkadaşının kendinden geçmiş bedeninin üzerindeki ıslak kıyafetlerini gözyaşları içinde değiştirmişti. Hakan ise abisine arabanın bagajında her zaman tuttuğu yedek kıyafetlerden getirmişti. Doktor gelip gerekli kontrolleri yaptığında bu tür krizlerin yaşanabileceğini ve mutlaka psikolojik destek alması gerektiğini tekrar belirtti. Sakinleştirici yaptığını ve sabaha kadar uyanmayacağını söyledi. Geçmiş olsun dileyerek evden ayrıldı.
Alper üzerine giydiği siyah eşofman altı ve beyaz tişört ile kendisini Özüm'ün kapısında buldu. İçeriye girmeye cesareti yoktu. O hayat dolu kızın bu hale gelmesine sebeplerden biri de kendisiydi. Pişmanlığı alev alev yakıyordu içini. Eli kapının koluna gidiyor sonra ateşe değmiş gibi geriye çekiyordu. Hazır değildi sevdiği kızı tekrar o halde görmeye ama yüreği daha fazla kapının ardında kalmaya dayanamadı. Tükeneceklerse de birlikte tükeneceklerdi. Son nefesine kadar elini elinde tutacak ve onsuz bir an olsun nefes almayacaktı. Bir solukta içeriye adım attığında Hande'yi yanı başına oturmuş onun saçlarını okşarken bulmuştu. Alper'in ansızın içeriye girmesiyle gözyaşlarını silmiş ve kaşlarını çatmıştı.
"Kapıyı çalma âdetin de kalkmış Alper Bey." Dedi sitemkâr sesiyle gözyaşlarını bertaraf etmeye çalışıyordu. Alper üzgün bakışlarını ona gönderirken "Hande bu gece onun yanında kalabilir miyim?" dedi. Ondan gelen bu nezaket kuralları dâhilinde çıkan cümle ve gözlerindeki yalvarırcasına bakış onun direncinin kırılma noktası oldu. Hiçbir şey söylemeden arkadaşının başına minik bir buse kondurdu ve ayağa kalktı. Tam Alper'in yanından geçiyordu ki "Ben salondayım bir şey olursa haber ver." Dedi ve daha fazla konuşmadan odadan çıktı. Alper gözlerini bir an olsun Özüm'den ayırmadı. Yavaş adımlar ile sevdiği kızın başına geldi. Yatağın yanı başında olan koltuğu ses çıkartmamaya dikkat ederek Özüm'ün güzel yüzünü görecek şekilde döndürdü. Koltuğa oturup elini avuçları arasına aldı. Avucunun içini açarak koklayarak derince içine soludu. "Şükürler olsun iyisin." Dedi derin bir soluk daha içine çekerek avucunun içine minik bir buse kondurdu. Diğer eli ile yüzünü okşarken fısıltı halinde konuştu. "Yumruğum kadar kalbimin tüm bedenime komut veren beynimi kandırmasıyla ortaya çıkan bir aşka sahip bu yürek. Gözlerinde başlayan, dudaklarının kıvrılması ile hayat bulan ve yanağındaki gizemli çukurda nefes aldığımsın. Adın HEP oldu yüreğimde, gözümde yansıyan görüntün yüreğimin aynası oldu, adının geçtiği tek bir anda HİÇin esamesi okunmadı. HEP oldun sen ömrümde. HEP..." dedi yüzünü avucunun içine yerleştirerek yorgunluğa ve strese dayanamayan göz kapakları yavaşça kapandı.
***
Güneş yavaşça doğarken yeryüzüne herkes için yeni gün güzel şeyler getirecek miydi? Meçhul... Alper, yüzünde hissetmediği sıcaklığın kaybı ile yavaşça gözlerini açtı. Başını kaldırdığı an da Özüm'ün avucunun kendisi üzerinden çekilmiş olduğunu fark etti. Genç kız yattığı yerde doğrulmuş, yatağının başlığına sırtına dayayarak dizlerini karnına doğru çekmişti. Ellerini bacaklarına dolayarak dizlerinin üzerine başını yerleştirmişti. Boş gözlerle karşı duvara bakıyordu. Alper yine bir kriz geçireceğini düşünerek "Özüm..." diye fısıltı halinde konuştuğunda kendisine tepki vermemesi üzerine iyice dehşete kapıldı. İçinden ne yapacağını bilemeyen taraf ağır basarken ayağa kalktı tam eli ile koluna dokunacaktı ki Özüm'ün korkarcasına uzaklaşıp "Dokunma bana." Diyerek yataktan saldırıya uğrayacakmış gibi fırlaması Alper'i şaşkına çevirdi.
"Özüm, benim Alper. Korkma bak yanındayım. Rüya değil gerçeğim." Dedi dün geceyi hatırlayarak onu ikna edercesine sakin ve tane tane konuşuyordu. Özüm inanamaz gözler ile Alper'e bakıyordu.
"Rüya mı? Sen olsan olsan kâbus olursun benim hayatımda." Dedi ona nefret ile bakarken. Alper şaşırmıştı. Alışkın değildi nefret dolu bakışlara. Her türlü tepkiyi beklerken kendisine karşı böyle bir çıkışı beklemiyordu. Bu olaydan sonra belki aramız düzelir diye düşünürken Özüm'ün bu hareketi onu afallatmıştı. Neler oluyor? Diye içten içe düşünürken kaşları çatıldı. Sakin kalmaya çalışırken zorlanmaya başlamıştı.
"Özüm, canımın özü, bak her şey geçti. Sakin ol lütfen! Bak ben buradayım."
"Çık git buradan Alper." Dedi eliyle kapıyı gösterirken.
"Sen ne diyorsun Özüm? Tüm bu olanlardan sonra nasıl seni ardımda bırakıp gitmemi istersin?"
"Sana vazgeç benden dedim git dedim. Defol git Alper."
"Sen sözümde kalmamış özüme nakış nakış işlenmiş aşkın adısın. Söylesene nasıl vazgeçilir bu sevdadan? Nasıl istersin gözlerini göremeyeceğim bir dünyaya her sabah gözlerimi yeniden açmamı? Nasıl vazgeçilir? Senden vazgeçmek kendimden vazgeçmekken söylesene nasıl vazgeçerim ben senden?" dedi varlığını dokunuşu ile hissettirmek istercesine ona doğru bir adım attı. Bu adım Özüm'ün geriye doğru bir adım kaçışı ile karşılık bulurken "Uzak dur benden. Sen sebep olmadın mı tüm bunlara?" dedi acımasızca çıkan sesi haykırıyordu.
"Sen ne diyorsun Özüm?" dedi dehşetle açılan gözlerine hiddet ile cevap verdi.
"Neden bu kadar şaşırdın ki? Doğruları duymak canını mı yaktı? Bak bana, bak ne haldeyim Alper. Beni ne hale getirdiğine bir bak? Burnumun dibindeki psikolojisi bozuk adamı bile bana saldırmadan fark edemedim ben. Varlığın hep hayatıma zararı dokundu. Sen beni acımasızca umarsızca bırakıp gittin. Geri dönmedin. Sen bırakıp gidince sığınmadım ben ona? Allah'ın belası herif ben seni unutabilmek adına seni severken onun sevgisine muhtaç olduğumu hissetmedim mi? Sırf seni unutabilmek için nişanlanmadım mı? Tüm bunların sorumlusu sen değilsin de kim söyler misin? Gitmeseydin. Geri dönseydin. Beni bırakmasaydın. O yere göğe sığdıramadığın aşkına adam gibi sahip çıksaydın eğer ben şu anda bu durumda olmayacaktım. Biz bu hale gelmeyecektik. En büyük çıkmazı bize sen yarattın. O pis adamın ellerinin vücuduma, dudaklarının tenime değmesine tek sebep sensin. Şimdi defol git buradan Alper. Seni bir daha görmek istemiyorum." Diyerek bir ağlama krizine daha girdi.
Hande duyduğu seslere daha fazla dayanamayarak Hakan'ın engellemesini bertaraf edip odaya hızlıca girdi. Omuzları sarsılarak ağlayan arkadaşını kolları arasına alırken omuzları çökmüş pişmanlığı yüreğine katık eden hüznü gözlerinden okunan adam sevdiği kadının bitmişliğine şahit oluyordu. Ah! Diyordu yine yüreği sonuna kadar her kelimesinde haklı diyordu aklı, o herifin kollarını kendi ellerinle attın diyordu mantığı ve ateşe atıyordu tüm benliği acımasızca Alper'i. Ne diyebilirdi ki? Cevabı artık koskocaman bir HİÇ...
Hande gözleriyle odadan dışarıya çıkmasını işaret ettiğinde varlığının, bu odada aldığı nefesin doğru yer olmadığını sevdiği kıza zarar verdiğini anladı. Geri geri adımlarken başı önünde eğikti. Başını kaldırıp sevdiği kıza bakacak yüzü kendinde bulamıyordu. Buna yüreği el vermiyordu.
Not: Esirgememek gerek beğeni ve yorumları gecenin bir yarısı sizin gibi güzel yürekli insanlara bölüm yazan kişiye... Emeği önermek gerek hak ettiğini düşündüğünüz sevdiklerinize.... Paylaşmak gerek okumaktan hoşlandığınız karakterleri arkadaşlarınızla... Ve Sözde Değil Özde Aşk hikayesini büyütmek gerek el birliği ile...
Herkese hayırlı geceler , yeni günde yeni bölümlerle görüşmek üzere... Desteğinizi esirgemeyin canlar... Unutmayın sizler sayesinde yazıyorum. İyi ki varsınız...
Özlem Uğurlu Aydın
Ve bu arada daha önce de dediğim gibi hikaye daha yeni başlıyor... Büyümeyi öğrenecek karakterlerimizi nasıl bir hayatı seçecek çok yakında... :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomanceSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....