75.BÖLÜM

5.4K 473 23
                                    

Herkese hayırlı geceler,

Geçen bir hafta içinde bölüm yazamadığım için öncelikli olarak kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Bilirsiniz herhangi bir durum yaşanmadığı sürece sık bölüm atmaya çalışıyorum. Eğer atamadıysam ya rahatsızımdır, ya yoğunumdur ya da bilgisayar başına oturamamışımdır. Bunun dışında kesinlikle keyfi olarak bölüm yazmamazlık yapmam. Arkadaşlar ben okulda öğrencilerimin öğretmeniyim, evde eşimin hanımıyım, geleceğim için planlarım dahilinde ikinci üniversite okuyorum ki hafta sonu vizelerim vardı, wattpad'de sizlerin nacizane yazarıyım.  Gelmeyen bölümler için suçlama yaparken bunları dikkate alırsanız  sevinirim. Anlayışınız için  şimdiden teşekkür ederim. İyi geceler.  

***************************************************************

Özüm, köyde yaşadığı lojmanın camının kenarından yağan karı izliyordu. Her yerin bembeyaza büründüğü o manzarayı izlerken kimine göre kefen kimine göre gelinlik, diye geçirdi. Her yeri istinasız örterken sakinliğini koruyan karı izliyordu. Alper'i düşünüyordu genç kız, sevdiği adamı ölümün acımasız ve soğuk kollarına teslim eden Çiğdem'i düşünüyordu, hayatının muhasebesini yaparken yaşadıklarını gözleri önüne seriyordu. Alper'in sözleri ile onu cenaze evinde bıraktığı o günden sonra genç adam aralarına görünmez sert bir duvar çekmişti. Eda annesinin ameliyat haberini alır almaz apar topar aldığı mazeret izni ile memleketine gitmişti. Eda'nın gidişiyle Alper'den haber alamaz oldu. Yoğun kar yağışı sebebi ile okulların kar tatili yapması ise işini hiç de kolaylaştırmamıştı. Özüm bakışları ile ne kadar ona ulaşmaya çalışsa da bu pek mümkün olmuyordu. Bakmıyordu adam, baksa bile artık Özüm'ü görmez bir haldeydi. Çiğdem'in sevdiği adamı toprağın altına gönderdiği günün üzerinden tam bir hafta geçmişti. Özüm her gün genç kızın yanına gidip onun acısına ortak olmak istemişse de ne kadar başarılı olduğu tartışılırdı. Gözleri yaşlarla dolu sadece ona sarılıyor, kucağına aldığı başını okşarken ona güç vermeye çalışıyordu. Özüm, düşüncelere dalıp gittiği o anlarda anda çalan kapının sesiyle irkildi. Korkudan yerinde küçük bir heyecan yaşasa da gelenin Alper olma ihtimali ile hemen kendisini toparlayıp koşarcasına kapıya yöneldi. Derin bir nefes alıp verirken elini kalbinin üzerine götürdü. Sakinleştiğini hissettiği an kapının kilidini çevirip açtı. Gördüğü manzara ile gözlerini irice açtı.

"Çiğdem." Dedi endişe dolu bir ses ile ayakta durmakta zorlanan kızın düşmesini engellemek adına hemen onu kolları arasına aldı. "İyi misin canım?" diyerek onu içeriye çekmeye çalışsa da kıpkırmızı olmuş gözler, çökmüş omuzlar, bitkin bir yüz ifadesi ile "Kulun kölen olam ablam beni Hasan'ıma götür. Yalvarırım ablam beni ona götür. Kimse götürmüyor beni yalvarırım beni sen götür." Diyerek ellerini öpüp yere çökerken ayaklarına kapanıp yalvarmaya başladı. Çiğdem'i yaşadığı sinir krizleri sebebi ile mezarlığa götürmüyorlardı. Özüm ne yapacağını bilemez bir halde kuşlar gibi yerinde çırpınırken "Çiğdem, canım benim yapma böyle baksana dışarıda ne kadar çok kar yağıyor. Mezarlığa gidecek kadar gücün yok. Hastalanacaksın yapma böyle, gel içeriye geçelim önce bir konuşalım." Diyerek onu tekrar içeriye götürmek için düştüğü yerden kaldırmaya çalıştı ama çabası büyük bir hayal kırıklığı ile sonuçlandı. "Hayır." Diye bağırırken "Kimse götürmüyor beni ona, sen gelmezsen tek gideceğim ablam." Diye ona karşılık verdi. Gözyaşlarını elinin tersi ile silerken canının acısı sesinin tonuyla ortamda yayılıyordu. Dayanamadı Özüm "Tamam." Dedi kabullenircesine yanaklarından akıp giden gözyaşlarını silerken acısını silmek istedi. "Geliyorum Çiğdem seni yalnız bırakmayacağım."

"Gerçekten mi?" dedi inanamaz gözlerle ona bakarken "Gelcen mi benle?" derken hala duyduklarının gerçekliğine inanmak ister gibiydi.

"Gerçekten Çiğdem seni Hasan'ına götüreceğim." Yüzünde buruk bir tebessüm oturmuştu.

"Ablam." Dedi ve güçsüz kollarını Özüm'e dolarken "Biliyordum beni ona götüreceğini biliyordum beni yalnız bırakmayacağını." Dedi.

***

"Hasan'ım." Dedi içi acıyarak dizlerinin üzerine çöktü. "Ben seni kara toprağa yar ol diye mi sevdim be adam? Ben senin kokunu topraktan çekmek için mi sevdim?" diyerek elleri titrer bir halde sevdiği adamın kar ile kaplanmış toprağının üzerine dokunmak için uzandığında sarsılan omuzlarına boğazından firar eden hıçkırıklara engel olamadı. "Hasan'ım yakıştı mı o toprak senin yüreğine, bilmiyor musun ben sevmem karanlığı, korkarım karanlıktan, nefret ederim soğuktan. Sen beni de alıp girdin o toprağın altına be adam, kendine acımadıysan bana da mı acımadın?" Ağlıyordu Çiğdem, sevdiği adamın karlarla süslenmiş mezarının toprağını bir anne şefkati ile okşuyor, sanki karşısında oturmuş onu dinleyen biri var gibi sitem ediyordu. Özüm'ün yüreği dağlandı bu manzara karşısında, ölüm var dedi tekrar yüreği, neyin inadı bu dedi isyan bayrakları çeken aklı, yeter dedi sağduyusu... Yaşların istilasına uğramış yanaklarını silerken daha fazla Çiğdem'e bakmaya dayanamayan gözlerini başka bir tarafa çevirdiğinde orada gördü adamı ve adı dilinden "Alper..." diyerek fısıltıya dönüştü. Gelmişti. Şaşkınca ona bakarken adamın adım adım usulca kendisine doğru geldiğini bile fark etmedi. Öfke vardı bakışlarında hissediyordu genç kız, tam yanına geldiğinde tek bir söz etmeden bakışlarına anlayış giyinerek Çiğdem'e dönen adam genç kızın omzuna dokunup "Çiğdem." Dedi. Çiğdem sanki sağır olmuş gibi hiç tepki vermiyor kendince sevdiği adama bir şeyler mırıldanıyordu. "Çiğdem." Dedi tekrar dizlerinin üzerine çökerek onun görüş mesafesine oturdu. "Onun bu hareketi ile bakışlarını yanındaki adama çevirdi. "Gitmemiz lazım." Dedi adam "Her yerde seni arıyorlar. Annenler çok merak etti. Gitmemiz lazım." Dedi ona güven veren bakışlarla.

"Abim." Dedi Çiğdem "O oradayken." Diyerek yanı başında eliyle toprağı gösteriyordu. "Söylesene ben nasıl gideyim? Sığabilir miyim kabıma, verebilir miyim onsuz içime aldığım nefesi umarsızca dışarıya?" dedi bakışlarını tekrar toprağa döndürdü.

Alper "Ama onun için, onun emaneti, Rabbimin sana verdiği mucize için gitmemiz lazım. Bak bedeninde yeni bir can hayat buluyor." Dedi.

Özüm anlamaz gözler ile şimdi önünde konuşan abi kardeş gibi birbirlerine bakan bu ikiliye bakıyordu. "Hasan emanetine böyle sahip çıktığını görse çok üzülür." Çiğdem korku dolu gözler ile Alper'e dönerken eli karnına gitti. "Görüyor mudur beni? Üzülür mü?" dedi heyecan dolu bakışlarla.

"Görüyordur ya, hadi kalk gidelim. Hasan'ın mutlu olması için sağlıklı olman lazım. Bebeğinize iyi bakman lazım. O sana önce Allah'ın sonra Hasan'ının emaneti."

"Bebek." Diyerek fısıldadı Özüm, "Çiğdem hamile mi?" derken öğrendiği gerçek karşısında bir cevap beklemiyordu. Alper genç kızı kollarından tutarak onu yavaşça ayağa kaldırmaya çalıştı. Bu duygu yoğunluğuna daha fazla dayanamayan Çiğdem'in gözleri sevdiği adamın mezarının başında kayıp giderken bilincini de yavaşça yitirdi. Bunu fark eden adam yere düşmeden onu yavaşça kucağına alarak oturduğu yerden kalktı. Gitmek için hazırlandığı sırada Özüm'ün soru dolu bakışlarına maruz kaldı. Alper tek bir laf etmeden yanından geçip gitmeye kalktığında ise buna izin vermeyen ve dahası kendisine meydan okuyan bir tavırla burun buruna geldi.

"Çekil önümden Özüm." Dedi sertçe.

"Bizi nasıl buldun? Çiğdem'in hamile olduğunu nereden öğrendin? Ve en önemlisi bana neden nefret ile bakıyorsun?" dedi hesap sorarcasına çıkan cümleler günlerin intikamını alır gibiydi. Alper derin bir nefes alıp verdi. Başını sağa sola sallarken sabrı giderek azalıyordu.

"Birincisi sana kızgınım ama nefretle bakmıyorum. İkincisi onun hamile olduğunu ailesinden öğrendim. Üçüncüsü seven bir kadının gittiği yeri ancak gerçek seven bir adam bilir. Onun buraya geldiğini bilmek emin ol benim için hiç zor olmadı. Çünkü ben olsam..."

"Yani sen olsan senden benim mezarıma..."

"Sus Özüm, o cümlenin devamı ağzından dökülmesin." Dedi duymaya tahammül edemeyeceği kelimelerin etrafta yankılanmasına izin vermedi. "Sana inanamıyorum Özüm onu bu havada buraya nasıl getirisin? Görmüyor musun perişan halini?" derken kucağında baygın halde yatan genç kızı gösterdi.

"Halini gördüğüm için getirdim zaten. Her seven kadının olması gerektiği yere getirdim. Sevdiği adamın yanına." Dedi ve tek bir söz etmeden ona arkasını dönerek mezarlığın çıkışına doğru yöneldi. Ardında "Ah Özüm ah! Ne yapacağım ben seninle?'". Diyerek yakınan bir adam bıraktığını bilmiyordu.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin