22.BÖLÜM

8.6K 547 5
                                    

Geçmiş Zaman, Şubat 2012

Alper gideli kaç gün olmuştu bilmiyordu Özüm, saymıyordu ki artık. Muhteşem evlilik teklifinin ardından ertesi gece Adana'ya Kaan'ın yanına gitmişti. Onun İstanbul'dan gittiği günden bu yana zaman bir türlü geçmek bilmiyordu. Onun yanındayken su gibi akıp giden saatler, onsuz vakitlerde adeta sürünerek geçiyordu.

Yeni dönem başlamasına rağmen Özüm okula onsuz adım atmamıştı. Ayakları onun olmadığı okula adım atamıyor, onun nefes almadığı mekânlarda soluğunu havaya bırakmak haram gibi geliyordu. Gece saat kaçtı haberi bile yoktu. Loş oda ışığında parlayan yüzüğüne hasret ile bakıyordu. Kilometrelerce uzakta olan sevdalısı şimdi ne yapıyordu acaba?

Alper, Kaan'ı sakinleştirmeyi zor da olsa başarmıştı. Ailesine tam Özüm'den bahsedeceği sıralarda dedesinin rahatsızlığı ile aile küçük çapta bir yıkım yaşamıştı. Özüm ne kadar sevdiği adamın yanında olmak istese de oralara gitme imkânı yoktu ve bu içten içe onu yakıp kavuruyordu. En son telefon görüşmelerinde Alper'in sesi enkazın altında kalmış ve sadece nefes alarak hayat belirtisi gösterir gibi çıkmıştı. Onun sesinin yoksunluk çeker gibi çıkması Özüm'ün içini yakıp yıkıp geçmişti. Çaresizlik boynuna öyle bir halat gibi bağlanmıştı ki eli kolu bağlıydı. Tek iletişim kaynakları olan telefonu ise sonuna kadar kullanıyorlardı. Özüm ne kadar çok aramak istese de zamanlama hatası yapmamak için sevdiği adamın onu aramasını bekliyor, ondan gelecek en ufak bir haber için gece gündüz telefon başında ayrılmadan bekliyordu. Uykuyu bile yok saymak için büyük çaba sarf ediyordu. Gözleri bu eziyete daha fazla dayanamayarak yavaşça artık kapanmaya başlamıştı. Tam da o sırada çalan telefonla uykuya geçişe hazırlanan gözleri kocaman açıldı. Yüreği heyecandan ve korkudan hızlanan genç kız elleri titreyerek telefonun ekranına baktı. Ekranda yazan isim onun gözlerinin ışıldayarak özlemle dolmasına sebep oldu. Dudakları titreyerek açtığı telefona "Alper." Diyerek hasretle cevap verdi.

"Canımın özü." Dedi Alper sesi yorgun olsa da her bir kırıntısından ona olan aşkı alev alev hissediliyordu. Alper'in ağzından kendisine bu şekilde hitap edilmesi gözlerinin istemsizce kapanmasına sebep oldu. Nefes alıp verişi düzensizleşti. Kalbi yerinden çıkacak gibi hızlanırken, onun soluklarını kulağına dolup gelen eşsiz bir ezgi gibi dinliyordu. Telefonun ucundaki Alper'in varlığı bile kendisini farklı hissettirmeye yetiyordu. Ah bir de şimdi yanında olsa...

"Seni bekliyorum, senin kokunu içime solumaya ihtiyacım var Özüm." İsmini bastırarak söylemişti. Duydukları karşısında Özüm bir an afallayarak gözlerini koskocaman açtı. Ne demişti ki o şimdi? Şaşkınlık ve hayret dolu sesiyle "Alper, sen ne dediğinin farkında mısın? Ben oraya nasıl geleyim?"

"Farkındayım nefesim, seni özledim, seni bekliyorum. Gel Özüm, seni bahçenizin arkasındaki ağacın altında bekliyorum."

"Alper." Korku yüreğini sarıp sarmalarken özlediği adamın bir adım ötesinde kendisini hasret ile beklediğini bilmek onu delicesine heyecanlandırmıştı. Bu gerçek olabilir miydi? Gerçekten gelmiş olabilir miydi?

"Ne olur gel Özüm? Çok yorgunum ve sana ihtiyacım var." Alper'in ağzından dökülüp giden son cümle Özüm için artık yapılması gereken tek şeydi. Onun kendisine ihtiyacı varken daha fazla bekleyemezdi. Beklemedi de...

"Hemen geliyorum." Dedi ve alel acele telefonu kapattı.

Kış mevsiminin soğukluğunu akıl edip üzerine kalın bir mont aldı. Atkı ve şapkasını da taktıktan sonra pijamalarına aldırmadan botlarını da ayağına geçirdi. Sessizce evden çıkarken anahtarlarını da yanına aldı. Annesi ve babası çoktan uyumuşlardı. Bu saatte de kolay kolay uyanmazlardı ama her halükarda dikkatli olmalı ve her hangi bir yanlış anlaşılmaya sebep olmamalıydı. Sessiz bir şekilde evden çıktı ve kaymamak için dikkat ederken arka bahçedeki ağaca doğru yöneldi. Dikkat etse de heyecanına yenik düştü ve adımlarını biraz hızlandırdı. Alper'i gördüğü an daha fazla kar yağışını, yerdeki buzu düşünmeden koşmaya başladı.

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin