42.BÖLÜM

6.7K 470 10
                                    

"Özüm." Diye gözyaşları içinde deyim yerindeyse böğüre böğüre içeriye giren Hande planın başladığının ilk işaretiydi. Hande kapıda kendisine öfke ile bakan Cem'e bir selam verme gereği bile duymadan onu göğsünden geriye doğru ittirdi ve koşar adım salona girdi. Bir yandan salya sümük ağlıyor bir yandan da ne söylediği anlaşılmayan cümleleri arka arkaya sıralıyordu. Cem şaşkın ve bir o kadar da sinirliydi. Sertçe kapıyı çarptı ve Hande'nin peşinden salona doğru yöneldi.

Hande, "Özüm." Diyerek bir şeyler anlatırken çoktan koltuğa yığılıp kalmış Özüm'ün kollarına kendisini atmıştı. Özüm az önceki perişanlığını bir kenara bırakıp kollarını can dostuna sığınak haline getirmişti. Onun gözyaşları içinde yana yakıla bir şeyler anlatmasına karşılık oyunculuğuna on numara beş yıldız puan verirken gülmemek için kendisini zor tutuyordu. Cem ne olduğunu anlamak adına kaş göz işareti yaparken Özüm, "Şey, Cem, Hande ile konuştuğumda yakınlarda olduğunu söyledi, sesi çok kötü geliyordu ben de buranın adresini verdim. Sana bunu söyleyecektim ama..." dediğinde Cem'in gözleri fal taşı gibi açılarak kırmızıya dönmeye başladı.

"Keşke bana da bir sorsaydın hayatım." Diyerek dişlerinin arasından tıslarken Hande bir anda kendisini geriye çekti.

" Ben rahatsız ettiysem giderim." Dedi bir hışımla ayağa kalkarak. Özüm bir anda onu kolundan tutup kalktığı yere geriye sertçe oturttu.

"Saçmalama Hande, Cem öyle demek istemedi. Değil mi hayatım?" diyerek ona bakışlarını yönelttiğinde kendinden emin ve uyarı dolu bir şekilde Cem'e bakıyordu. Onun ne demek istediğini anlayan ve saf tehdidin varlığını hisseden Cem, sessizce boyun eğmeye ve durumu geçiştirmeye çalıştı.

"Ben şey evet öyle söylemek istemedim." Diyerek boynunu ovalamaya başladığı sırada Özüm'ün yüzünde derin bir memnuniyet oluşurken Hande başı önünde eğik bir halde sinsi bakışlarını ve gülüşünü bastırmaya çalışıyordu.

"Şimdi istersen biraz odama çıkalım ve konuşalım olur mu?" dediğinde sert yumruklara eşlik eden zil ile birlikte adeta kapı yıkılıyordu.

Cem git gide tırmanan öfkesini minimum düzeyde tutmaya çalışırken kapıdaki kişinin kim olduğunu anlamak adına "Beklediğiniz başka biri daha mı vardı?" dercesine bakışlarını Özüm'e göndermişti. Özüm ise haberi olmadığını belirtircesine bir bakışla ona karşılık verdi. Kapının ardındaki kişinin daha fazla kapıya eziyet etmesini engellemek adına hızlıca kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında karşısında az önceki paniğin aksine gayet rahat tavırlı tanımadığı bir adamın heybetli bir şekilde dikilmesi onun kaşlarını şaşkınlıktan yukarıya kaldırmasına sebep oldu. Bu gece bu evde neler olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu. Tam ağzını açıp kim olduğunu soracaktı ki karşısındaki sakin duruşlu yakışıklı adam "Hande burada mı?" diyerek bir soru sordu. Bir an afallayarak boş bulundu ve "Evet." cevabı dilinden yuvarlanıp gitti.

"Tamam dostum." Dedi omzunu sıkarak kapıda dikilmesine aldırış etmeden onu geçerek davet edilmeden içeriye geçti. Elleri ceplerinde gayet sakin ve rahat tavırlı adam içeriye geçtiği anda salondan yükselen "Senin ne işin var burada?" diyen kişi Hande'den başkası değildi. Allah aşkına biri şu kızın ses ayarlarıyla oynasın. Adam gayet sakinken bu kızın bu kadar yüksek ve tiz tonda söyledikleri de neyin nesiydi böyle? Diye iç geçirirken kapıyı kapatıp içeride neler olup bittiğini anlamak adına salona geçti. Kendisi kadar şaşkın olan Özüm'e bakarken onun da bu gelen kişiden haberinin olmadığını anlamıştı.

Hande ellerini beline yaslamış cadaloz mahalle kadınları gibi kavga etme havasına bürünmüş bir ruh hali ayakta dikiliyordu. Cem bu kızın az önceki yıkılmış berbat ötesi halinden ne çabuk hızlı geçiş yaptığını anlamaya çalışırken ellerini göğsünde birleştirip bir an önce aralarındaki sorunları da halledip çekip gitmelerini bekliyordu. Bu gece için planladığı tüm her şey ilk dakikadan alt üst olmuşken en azından sonucun kendi istediği gibi sonuçlanmasını istiyordu.

"Sana diyorum heey, senin ne işin var burada?"

"Asıl senin ne işin var burada Hande?"

"Soruma soruyla karşılık verme Hakan?" derken gözleriyle planın böyle olmadığını belli etmeye çalışıyordu ama karşısındaki adamın rahatlığı sinirlerini bozmaya devam ediyordu.

"Şöyle ki hayatım." Dedi ve iki adımda ona yaklaştı, gözleriyle ona meydan okuyordu. "Sen buradasın, benim işim de gücüm de sen iken burada olmam gayet doğal değil mi?" diyerek çarpık gülüşüne çapkın bakışlarını eklediğinde Hande'nin de içi eriyip çoktan adama doğru akmaya başlamıştı. Ah bu adam sonu olacaktı onun ama haberi yoktu. Kendisini toparlamaya çalışırken sesi kekelemeye ve titremeye başladı. "Be-ben sana benim peşimden gelme demedim mi? Neden hala beni takip edip duruyorsun?"

"Birincisi sen gelme dedin ama bu benim lügatimde gel olarak karşılık buldu. İkincisi senin nefes aldığın yer benim vatanım olmuşsa vatanıma gelmemin hesabını sormak sana yakışmaz güzelim." Dedi, tane tane konuşurken gözlerinde oyunun ve oyunculuğun ötesinde bir pırıltı yanıp sönmüştü. Hande bu pırıltının anlamını çözmeyi daha sonraya bırakmıştı çünkü söz konusu olan Özüm'dü ve karşısında her an yelkenlerini suya indirmesine sebep olan adam varken planlarının da dışına çıkmışken şu an ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Eliyle az önce girdiği kapıyı gösterirken "Def ol git buradan, benim seninle konuşacak hiçbir şeyim yok. Ben senden ayrıldım, bunu anlamak bu kadar mı zor?" derken gözleriyle gitmesini işaret ediyordu. Hakan gayet rahat bir şekilde kendisine en yakın koltuğa oturdu ve "Özüm, anladığım kadarıyla bu gece burada misafiriz, baksana bizim hatun burada kalmaya çok hevesli." Dedi.

"Bu, bu nasıl bir pişkinliktir. Hem hatun nedir ya? Neyin kafasını yaşıyorsun sen?" diyerek onun tam önüne geldi ve göz seviyesine indi. "Duymuyor musun beni? Hu hu! Anlaman için tek tek ve bastırarak söylüyorum. Buradan da hayatımdan da çık git." Dedi dişleri arasından konuşarak.

"Ah tatlım, şey, çayımı koyu ve iki şekerli alabilir miyim? Her zamanki gibi olursa da çok memnun olurum." diyerek onun suratının kızarmasına ve sinirden deliye dönerek tepinmesine sebep oldu.

"Hep böyle yapıyorsun beyin kasları kopmuş herif seni. Almıyor mu bunu kalın kafan? İstemiyorum seni. İS-TE-Mİ-YO-RUM." Diyerek iki elini yanında yumruk yapmış ve yerinde küçük çocuklar gibi zıplamaya başlamıştı. Onun bu haline Cem hayretler içinde bakarken iki sevgilinin gereksiz bir kavgası yüzünden tüm gecelerinin mahvolması, şu an bu durumu değiştirecek hiçbir şeyin elinden gelmemesi ve çaresizliği sinirlerini bozuyordu. Çünkü Hande Özüm için çok değerliydi. Hande'ye karşı yapılacak bir hareket bizzat Özüm'e yapılmış olacaktı. Sırf bu yüzden sessiz kalarak durumu kabullenmeye karar verdi.

"Özüm sen istersen Hande'yi al ve biraz sakinleştir. Ben de Hakan Bey ile ilgileneyim." Dediğinde onun bu anlayışlı hali Özüm'ü yine bir suçluluk batağına doğru alıp götürmüştü. "Tamam." Dese de kendisini o kadar kötü hissediyordu ki, Hande'nin çocukça yaptığı davranışlar bile gülme isteğinin oluşmasını sağlayamıyordu. Hande'nin koluna girip onu odasına doğru yönlendirdiği sırada Hande hala ardında bıraktığı Hakan'a "Buradan defol git, duydun mu beni? Senin yüzünü dahi görmek istemiyorum." Diye haykırıyordu.


AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin