Gelecekten Bir Gün
"Allah kahretsin!" diyerek elindeki telefonu duvara sertçe fırlatan genç adam başını ellerinin arasına alıp derin derin soludu. Sakinleşmek için çabalasa da bu şu an için pek de mümkün görünmüyordu. Oturduğu yerden kalkıp ceketini alarak bir hışımla gitmek için kapıya yöneldi. Öfke bastığı yeri yakıp kavuruyordu. Gözlerinde sadece delicesine özlediği kızın görüntüsü vardı. Gitmek onu kollarından tutup delicesine sarsmak istiyordu. "Kendine gel, sevgime bu kadar kör olma." diye haykırmak istiyordu. Ama şu an kilometrelerce uzakta bunu yapmaya pek de gücü olmadığı için bir an önce onun yanına İstanbul'a geri dönmek istiyordu. Arabasının anahtarını alıp kapıyı açtığında ise hiç beklemediği kişi tüm heybeti ile karşısında çatık kaşlar ile ona bakıyordu.
"Selam baba ve görüşürüz baba." Diyerek babasını ardında bırakmaya çalışsa da geçemediği dağ gibi heybetli adam onu baştan aşağıya sorgu dolu tuhaf bakışlar ile süzüyordu.
"Hayırdır oğlum bu öfkenin ve acelenin sebebini neye borçluyuz?" Genç adam gözlerinden yolunda gitmeyen bir şeyleri hissettirdiği için kendisine içten içe kızarken "Yok bir şey baba benim acil İstanbul'a gitmem gerekiyor. Sana söz yarın akşam mevlit törenine yetişirim." Dedi. Ama bu cevap karşısındaki adamı pek de tatmin etmiş gibi görünmüyordu.
"Bu cevap ile yetinmemi beklemiyorsun umarım. Hem de bizim için yarın gece bu kadar önemliyken sen tutmuş bana İstanbul'a gideceğini söylüyorsun öyle mi?"
"Baba lütfen şu anda konuşacak gücüm yok." Dedi isyan edercesine.
"Özer." Dedi onu uyaran ses tonuyla adam.
Elleri ile yüzünü sıvazlayıp dışarıya çıkmak için tekrar yeltendiğinde "Önemli bir şey değil baba ama benim şimdi gerçekten çıkmam lazım." Dedi soluksuzca gözlerini kaçırarak.
"İki elin kanda olsa ayrılmayacağın bir zamanda buradan gitmek istiyorsan gerçekten önemli bir şey var demektir. Ve sen bana bunu açıklamadan hiçbir yere gidemezsin. Hem de bu öfke ile."
"Ben öfkeli falan değilim." Diyerek haykırdı gidememenin vermiş olduğu büyük bir stresle. Karşısındaki adam tek kaşını havaya kaldırıp kendisine ilk defa sesini yükselten oğluna baktı. "Ben özür dilerim baba." Dedi. Başını önüne eğerek yaptığı hatanın farkına vardı. Böylesine bir saygısızlığı nasıl yapmıştı babasına hala anlam veremiyordu. Hem de böylesine bir zamanda onun yaralı olduğunu bilerek ona nasıl böyle düşüncesizce davranmıştı. Kendine içten içe delicesine kızıyordu.
"Özer." Dedi adam sert ve otoriter bir tutumla konuşmasına devam etti. "İki dakika geç içeriye de ne olup bittiğini konuşalım. Bu öfke ile hiçbir yere gidemezsin." Dedi onu göndermeyeceğini bildiği için el mahkûm az önce kalktığı salondaki kanepeye doğru geri yöneldi.
"Anlat bakalım." Diyerek tam karşısına oturdu. "Konu Derin mi?"
Duyduğu isim ile birden gözlerini yerden kaldırıp babasına baktı. Babasının bilmiş bakışları ile karşılaşmayı hiç hesap etmemişti. Hayretler içinde babasına bakarken babam Derin'i nereden biliyor, diye çoktan iç hesaplaşmaya girmişti.
"Bakama bana öyle oğlumu bu hale sokan kızın ismini bilemeyeceğimi mi sanıyorsun?"
"Nasıl?" dedi fısıltı halinde konuşurken ağzı şaşkınlıkla bir karış açık kalmıştı.
"Ah be oğlum! Sen giderken biz o yollardan dönüyorduk. Annenle ben de az maceralar yaşamadık."
"Ah annem!" dedi genç adamın yüzünde o an şefkat gülleri açarken özlemle gözlerinin önüne görüntüsü canlandı. Özer aklına gelen sarsıcı bir düşünce ile "Peki ya Erdem amca, Yaren teyze onlar da biliyor mu yoksa?" dedi korku dolu yüreği bir anda endişe ile boğulmuştu. Alper oğlunun böylesine bir paniğe kapılmasına keyifle gülerken "Yok oğlum onların daha daha haberi yok ama geçen sefer ağzının yüzünün dağılmasına bakılırsa abisi Doruk'un haberi olmuş." Dedi. Özer rahatlama ile derin bir nefes bıraktı. "Evet Doruk öğrendi ama Derin hanım hiç oralı değil." Dedi. Doruk Özer'in üniversiteden arkadaşıydı. Derin'i ilk gördüğü andan bu yana hayatı değişmiş ateşe uçuşan bir kelebek gibi etrafında pervane olmuştu. Ama Derin her defasında onu geriye ittirmişti. "Sen abimin arkadaşısın sana o gözle bakamam." Dese de Özer bir an olsun ondan vazgeçmemişti. Çünkü biliyordu Derin sadece abisi yüzünden istemiyordu onu. Özer tüm cesaretini toparlayıp Doruk'un karşısına dikilerek "Kız kardeşine aşığım." dediği anda ise ipler gerilip kopma noktasına gelmişti. Özer Doruk'un öfkesinden nasibini alırken ağzının burnunun yeri bir süre yer değiştirmiş olsa da genç adamın sevdiği kızdan vazgeçme gibi bir niyeti yoktur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AHÜZAR #TAMAMLANDI#
RomanceSÖZDE DEĞİL ÖZDE AŞK 'IN ADI DEĞİŞTİRİLEREK AHÜZAR OLDU... ALPER VE ÖZÜM'Ün hikayesi AHÜZAR Ah eden yüreklerin ikrar ve inkar yolculuğu....