25.BÖLÜM

7.8K 525 17
                                    


NOT: Herkese hayırlı geceler... Bu geceki bölümler hakkında duygu ve düşüncelerinizi merak ediyorum. Beğenirseniz yıldızı es geçmeyin ;) Olumlu ya da olumsuz eleştirilerinizi bekliyor olacağım. Her düşünceniz ve her sözünüz başım gözüm üstüne ,bunu düşünerek yorum yapmaktan çekinmeyin ve her zaman rahat olun  ;) Hayırlı geceler ... Bu arada keyifli okumalar ;)

"Bu kadar suskunluk yetmez mi baba? Az önce doktordan dedemin kalp krizi geçirdiğini öğrendim. Bana ne zaman bu gerçeği açıklamayı düşünüyordun?"

"Oğlum, daha sakin bir yere gidelim. Hastane bunları konuşmak için uygun bir yer değil." Altan Bey huzursuzca ayağa kalktı. Öğrendikleri karşısında isyan eden ve bakışları ile kendisine hesap soran oğlunun gözlerinin içine baktı. Orada gördüğü en saf duygu acıydı. Kolundan tuttu ve onun daha fazla konuşmasına izin vermeden dışarıya çıkardı. Zira Vedat ve Recep ona keskin bakışlarını fırlatmaktan bir an olsun geri kalmıyorlardı. Oğlunu onların bakışlarının kıskacından kurtarıp hastanenin bahçesine çıkardı. Ağaçların altına gittiklerinde oğluna oturması için bankı gösterdi. Bıkkınca babasının yönlendirmesini kabul edip oturdu. Altan Bey sıkıntılı bakışlar ile derin bir nefes alıp verdi ve oğlunun yanına omuzları çökmüş bir şekilde oturdu.

"Baba, anlat artık neler olduğunu, ne bu gizem? Neler dönüyor burada benim bilmediğim? Dedem en son sizin yanınızdaymış. O odada ne konuşuldu ve dedemin kalp krizi geçirdiğini neden benden gizlediniz?"

"Oğlum." Dedi bir elini onun omzuna koyarak teskin etmeye çalıştı. Alper'in gözleri babasını bulduğunda onun bakışlarındaki huzursuz kıpırtılar canını sıkmaya yetmişti. "O gün Vedat bizim ile mutlaka görüşmek istediğini söylediğinde dedenin de mutlaka bu konuşmaya katılması gerektiğini söyledi. Biliyorsun deden emekli olduktan sonra önemli bir şey olmadıkça şirkete gelmezdi. Ama o gün ne olduğunu bilmiyorduk ve Vedat çılgına dönmüş bir haldeydi. Kaan'ın Leyla'ya olan düşkünlüğünü biliyorsun."

Alper, babasının dilinden dökülenlere istemese de evet dercesine başıyla onay vermek zorunda kaldı. "Recep abin oğlunun bu hallerine daha fazla dayanamadığı için durumu Vedat amcana anlatmış. Leyla'nın okulunun bitmesini beklerken son yaşananlardan sonra Recep oğlunun mutluluğu için daha fazla beklemenin gereksiz olduğunu düşündü. Bunu önce bana söyledi sonra birlikte Vedat ile konuştuk. Vedat o gün çok tuhaftı, önce kızıyla konuşmak istediğini söyleyerek apar topar çıktı. O gün anlam verememiştik onun o hallerine. Ertesi gün öfke bulutu gibi geldi ve dedeni de çağırdı. O gün söylediklerinden sonra deden ile büyük bir tartışma yaşadılar ve deden orada onun sözleri üzerine fenalaştı." Derken sesi son cümlede fısıltı haline dönüştü.

"Allah kahretsin! Ne oldu? Vedat amca dedeme ne dedi de şu an ölüm döşeğinde yatıyor." Dedi. Sözleri boğazında acı bir tat bırakırken ellerini iki yanında yumruk yapmıştı.

"Oğlum sakinleş biraz, ben onun söylediği hiçbir şeye inanmıyorum. Zaten deden de inanmadı, tartışma da bu yüzden çıktı."

"Baba Vedat amca ne dedi?" Kesin ve sertti ses tonu. Gözleri kararmış, öfkesi alev almıştı.

"Leyla'nın asla Kaan ile evlenemeyeceğini, bir evlilik olacaksa eğer İstanbul'da kızının namusunu elinden alan seninle olacağını söyledi." Alper babasının ağzından dökülen her bir kelimede dehşet ile gözlerini açtı. Ne diyordu böyle? Yaydan çıkmış bir ok gibi fırladı yerinden "Baba sen ne diyorsun? Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu? Bu ne demek? Kim kimin namusunu elinden almış? Kim kiminle evlenecekmiş."

"Oğlum, ne deden ne de ben böyle bir şeye asla inanmadık. Vedat kızına Kaan'ın ailesinin onu istemeye geleceğini söyleyince Leyla çılgına dönmüş ve sizin birlikte olduğunuzu söylemiş."

"O kızı öldüreceğim, onu kimse elimden alamayacak. Kıza bak ya hayatımı mahvetmek için ant içmiş gibi... Gerçeklerin ortaya çıkmasından hiç mi korkmuyor bu kız? Mahvedeceğim onu," Diyerek gitmek için bir adım attığında önünde babası aşılmaz bir dağ gibi gerildi.

"Alper, bu yaptığın işleri daha da kötü hale getirmekten başka bir işe yaramaz. Kimse duymadan bu işi çözeceğiz. Ben senin böyle bir şeyi yapmadığına inanıyorum. Ama Kaan bunu duyarsa hiç iyi şeyler olmaz, onun Leyla konusunda ne kadar hassas olduğunu biliyorsun. Hem deden gözünü açtığında bir olay daha yaşarsa kaldıramaz. Sana ne kadar düşkün olduğunu biliyorsun."

"Baba bu çok büyük, çok çirkin bir iftira. Ben başkasını severken nasıl olur da ona dokunurum. Ben sevdiğim kız ile ilgili evlilik planları yaparken, bir dakika görmek için onu görmeye İstanbul'a gitmişken nasıl olur da Allah'ım sabır ver bana ya..." Diyerek ellerini saçlarının içinden geçirdi.

Altan Bey öfke anında oğlunun dilinden dökülen evlilik cümleleri ile bir an afallasa da oğlunun gözlerinde gördüğü anlık parlamaları da kaçırmamıştı. Ancak şimdi bu mevzuya dönüp onun dağılmasını engellemeliydi. Zamanı geldiğinde oğlunun ağzına evlilik lafını yakıştıran kız ile de tanışırdı ama öncelikle başlarından bu belayı defetmeliydiler. Her şeyin bir zamanı vardı. Önceliği babasının sağlığının geri gelmesi, sonra oğlunun üzerine atılan iftiranın temizlenmesiydi."Her şeyi geçtim baba ben kan kardeşimin gönül emanetine göz koyacak kadar adi şerefsiz bir adam mıyım? Leyla'nın bu kadarına cesaret edebildiğine inanamıyorum."

"Bu iş biraz karışık Alper, Vedat eğer kızıyla evlenmezsen senin yaptıklarını bir bir herkese anlatacağını söyledi."

"Baba bu nasıl olur? Bu adamın derdi ne benimle? İnsan kendi namusunu kendi yerlere serer de dillere düşürür mü? Kendi kendini rezil etmek için bu kadar çabalar mı?"

"Senin dedeni düşünerek buna izin vermeyeceğinden o kadar emin ki oğlum."

"Ben Leyla ile asla evlenmem baba, asla." Diye haykırdı.

"Senden böyle bir şey isteyen yok oğlum ama şu an senden sadece sakin olmanı istiyorum. Bu iş Leyla'nın akıl edebileceği bir şey değil başka bir şey var bu işin içinde bana biraz müsaade et ve bir süreliğine sessiz kal sana söz veriyorum ben bu işi çözeceğim."

"Baba nasıl sakin kalabilirim?"

"Oğlum senden kısa bir süre istiyorum, sadece güven bana."

"Baba..."

"Alper, Vedat'tan bunun ispatını istediğimde, senin karakterinin asla böyle bir şeyi yapmayacağını söylediğimde ben kızımın sözüne kefilim, yalan mı söylüyorum, diyerek delirdi. O kadar inandırıcıydı ki Recep abin bile senden şüphe etti."

"Recep abi de mi inandı bu yalana?"

"Söz konusu evladı, karşısındakini de kendisi gibi düşündüğü için şu an ona hak veriyor. Bilmiyorsun Alper, sen yokken Kaan'ın ne hallerde olduğunu ve Recep abinin onu nerelerden ne hallerde topladığını bilmiyorsun. Tam her şey düzeldi derken böyle bir şey yaşanınca belki de ilk defa bu sebep ile oğlunun Leyla'dan sonsuza kadar kurtulabileceğini ve oğlunun ondan soğuyacağını düşündü. Kim bilir? Söz konusu evlat olunca biz babaların gözü kör olabiliyor. Onlar için ne iyiyse onu düşünmek ve yapmak için çabalıyoruz. Bu yüzden Recep abinin bakışlarını maruz gör o yaralı bir baba. Ama söz konusu Vedat ise onu da bana bırakacaksın. Bu iş Leyla'nın isteğiyle yapılmadı. Büyük ihtimalle Vedat'ın parmağı var."

"Baba dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum."

"Oğlum, ben uzun zamandır bir şeyler seziyordum ama bu son olanlar bardağı taşıran son damla oldu. Sen bana müsaade et o zamana kadar da sakinliğini ve sessizliğini koru. Deden kendine gelene kadar sana söz veriyorum ben bu işi çözeceğim. Oğlumun mutsuzluğuna seyirci kalacak bir baba değilim ben." Dedi gururla.

Babasının gözündeki güveni gördüğünde kendisini daha iyi hissetse de duydukları hazmedeceği şeyler değildi. Ya Kaan duyarsa, diye iç geçirse de bunu babasına söylemeyerek kendisine sakladı. Babasına güvenmeye ve ne Özüm'e ne de Kaan'a şu anda hiçbir şey anlatmamaya karar verdi. Özüm İstanbul'da ondan gelecek güzel haberleri beklerken Kaan kız istemenin yapılabilmesi için can dostunun dedesi Enver Bey'in iyileşerek sağlığına kavuşmasını bekliyor bu süreçte de kan kardeşine sonsuz desteğini esirgemiyordu.

Hayat öyle anlar da öyle durumlar ile karşılaştırıyordu ki insanı, eli kolu çaresizce bağlanırken gözler sadece yaşananları seyretmek zorunda kalıyordu...

AHÜZAR #TAMAMLANDI#Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin