VEDA

1.3K 97 329
                                    

Geldik öyle değil mi sona?

Geldik...

Hayatım boyunca bir çok şey gördüm, şahit oldum, yaşadım. Acımı yaşamayı da çok iyi bilirim, doruklara kadar eğlenmesini de iyi bilirim. Normalde çok gülerim ben biliyor musunuz? Ağlarken bile gülümserim hemen. Yıllarca bu eylemimin nedenini sorgulamadım. Neden diye sorarsanız ben de bilmiyorum. Sanki içimde bir ses zaten nedenini biliyorsun diye benimle konuşuyordu. Hiç dillendirmedim.

Bir gün bir şey oldu. Ve içimdeki o ses bana o tebessümün kahkahasını verdi.

Ağlarken de kahkaha atılabiliyormuş onu öğrendim.

Şimdi diyeceksiniz ki delirmişsin sen.

Ama siz bilmiyorsunuz. Ben bu hikayedeki Akgün kadar deli biriyim. Sevgi göstermeye dursunlar bana. Alışırım.

Egemen gibiyim biraz. Bazen çok çocuksuyum ama öyle bir zaman gelir ki olgunlaşıveririm hemen.

Kahkaha diyordum değil mi? İnsanın sinirlerini darmaduman eden anlar vardır bu hayatta. Yaşlarınızı bilmiyorum. Fakat hepiniz o anları ya erkenden yaşadınız ya da yaşayacaksınız. O kahkaha var ya? Sizin neşenizdeki gülüşünüzü derinleştirecek olan şey aslında.

Ben Umay Erden'in gülüşündeki kırgınlıktım.

Savaş'ın zekasıydım belki de. Bilmiyorum. Bazen zeka doğru olan şey değildir.

Bazen sadece ışıkları yakmak yetiyordur...

Ya Kamer... Kamer bu kitapta bir metafordu aslında. İnsan en çok sessizken barındırıyor içinde yaşamı. Ve boyuna asılmış bir düdük gibi hiç olmadık zamanda bir çığlık kopuyor ciğerlerinizden. İşte! Egemen'in göğsünde beliren o ışık hepimiz çığlıklarının özgürlüğe kavuşmasını temsil ediyor aslında.

Ölen Kamer değildi... Susan çığlıklarımızdı bir nevi.

En çok da Afkan olduk biliyor musunuz?

Hepimizin suratında bir yaranın izleri var. Çoğu zaman o yaradan nefret ettik. Belki hatırlattıklarıyla, belki de yaşattıklarıyla... Ama nefret ettik işte. Sonra biri girer hayatınıza. Umay gibi biri. Savaş gibi biri. Egemen gibi biri... O yarayı da sever olursunuz. Belki de kendinizi sevmeye tam da o an başlarsınız, kim bilir?

Ne diyordu Turan? Hatırladınız mı?

"Çünkü bizim kavgamız, sevgimizden daha az acıtıyor canımızı..."

Canlarım...

Kendinizi sevin. Kahkahanızı atın. Mücadeleden hiç vazgeçmeyin. Umay hiç vazgeçmedi. Amaçlar insanı insan eden yegane şeydir. Şimdi diyeceksiniz ki Umay ölüme bilerek gitti. Pesimistti. Hayır... Umay Erden öleceğini bilen fakat buna rağmen Kamer'i de Savaş'ı da yanına alıp her şeyden uzaklaşmak isteyebilecek kadar ümitli bir hayalperestti.

Umay hep hayal etti. En zor zamanlarında bile tutunacak bir dal aradı. Böyle de olmak gerekmez mi zaten? Yaşamak için ümit etmek gerekmez mi?

Hayal etmek gerekmez mi?

Şimdi çoğunuz Savaş'ın daha karanlık bir yöne meyil etmesine üzüldünüz. Ama fark etmediniz belki de. Savaş en karanlık anında bile hayal etmeyi Umay'dan öğrendi. Hayal ediyor... Bu dünyada ne kadar batarsa, öbür dünyada Umay'a o kadar yakın olabileceğini düşünebilecek kadar ümitli...

Egemen daha aydınlıkta dedik değil mi? Aslında burada da bir metafor var.

Gece ve gündüz dengesi...

Güneş ve ay dengesi...

İki taraf da birbirinde Umay'ın kokusunu aldı. Bunun nedenini merak ettiniz mi?

Çünkü Umay Erden yalnızca güneş değildi.

Ay'ı doğuran bir Dünya'ydı... İçinde dengeyi barındıran bir olguydu.

Denge.

Geceyi doğuran gündüzün dengesi...

Ay'ı yücelten güneşin dengesi...

Egemen ve Savaş... Bence ikisinin de doğru yerlerde doğru bir denge oluşturduğunu şimdi daha iyi anladınız.

Biri aydınlık tarafın egemenliğini üstlendi.

Biri o karanlık savaş meydanında kaldı.

Hayat stresli, yoğun, bazen zor ama her şeye rağmen yaşanılası... Bırakın deli desinler size. Akgün gibi özgürce dolaşın sokaklarda. Güneşin teninize değen sıcaklığına gülümseyin mesela. Ya da geceleyin gökyüzünde parlayan ayı seyredin.

Mutlu olmak zor değil, biz zorlaştırıyoruz. Seçimlerimiz...

O yüzden her zamankine inat her ne olursa olsun sevin, aşık olun, gülün! Ama her şeye rağmen kendinizi de sevmeyi ihmal etmeyin.

Niye biliyor musunuz?

Çünkü ilk başta 'kendinizi' sevemediğinizde, kavganız sevginizden daha az acıtmaya başlayacak canınızı...

Anladınız değil mi beni? Anladınız... Çünkü siz benim biricik okuyucularımsınız. Hep anladınız bu karakterleri. Hep gördünüz. Hep dokundunuz. Çünkü sizde benim gibi onlardan biri olmuştunuz aslında.

Işıklar kapalıysa yakın!

Işıklar açıksa, söndürmeyin olur mu?

Not : Kitapla ilgili bana sormak istediğiniz her türlü soruya cevap vermeye çalışacağım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Not : Kitapla ilgili bana sormak istediğiniz her türlü soruya cevap vermeye çalışacağım.

Sorularınız?

***

Bana buradan ulaşabilirsiniz ; 👇

İnstagram : hilaleasar

PERSONA'NIN DÜŞÜŞÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin