Her şeye inat ...

134 7 0
                                    

Hüzün.....

Geriye kalanlarla ettiğimiz neşeli kahvaltıdan sonra ,kalkıp masayı toplamak için tabağımı elime alacakken ..

"Sen bırak şeker ben toparlarım " dedi.

"Sen işe gitmiyor musun?" diye sordum merakla .Hadi ama yine işten ayrılmış olamazdı demi??

" Ş.şeyyy.. " gevelediğine göre sorumun cevabını da almış oldum böylece. ..

"Yinemi sana bağırdı patronun?"

Aslında böyle olmadığını yani bu yüzden işi bırakmadığını ikimizde biliyorduk. Hilal oldukça şaşaalı bir hayat sürmüştü aslında. Babasının iflas etmesinden sonra alışması çok uzun zaman almıştı haliyle.
Yetimhaneden ayrıldıktan sonra uzun süre çalışmadı , bende onu anlamaya çalışarak ses çıkarmadım. Ama bu bir yere kadardı. Benim için değil kendisi için çalışmalıydı. Sonuçta hayatı boyunca yattığı yerden para gelmiyordu insanın ayağına,üstelik kimsesizdik ve başımızın çaresine kendimiz bakmalıydık.

"Immm ş..şey " birden en kararlı hallerinden birine bürünüp ..?

"Ama ben haklıydım, hem ben garsonum canım, bulaşıkçı degil"

Gözlerimi devirdim ve olası en tatlı haliyle baksa da ona kızgın bir bakış atmayı başarabildim.

"Kirayı ödemek için de güzel bir fikrin var mı bari??" dedim .

Anlaması gerekiyordu ,ona basit gelen bu hayatta ,ayakta kalabilmemiz için sağlam durmalıydık.

"Ya tamam, kızdığını biliyorum şeker ,ama benim suçum yoktu " dedi dudaklarını sallayarak."Gerçekten " diye de ekledi ...

"Tamam Hilo tamam . Ama sende evde kalıp boş boş oturma tamammı?"

O boncuk gözlerini kısarak haince bir bakış attı, birden ayağa kalktı ve elini bir asker edasıyla başına koyarak:

"Emredersiniz komutanım "

"Offffff Hilo ya "diyerek gözlerimi devirdim.

Hala üzerindeki olan ayıcıklı pijamasıyla selam durmak ta ayrı bi dram tabi :)

O sırada odadaki saatten Ding dongları duyduğum da yine istemsizce saymaya başlamıştım bile...

bir...iki..üç.... ..... yedi ... sekiz..

"Çıkma vakti "diyerek yorgun hareketlerle kalktım .

Partmantodaki asılı hemen her yeri dikişlerle dolu olan emektarım siyah şişme kapüşonlu ceketimi giydim . Su geçirmesine rağmen yinede ıslanmadığı sürece (içi yünlü olması sebebiyle ) sıcak tutan ve oldukça rahat, siyahtan griye dönen düz taban botlarımı ayağıma geçirdim. o sırada beni izleyen Hilal'e baktım.
başını öne eğmiş. ..

"Ne zaman bitecek bu sefalet?" demişti gözleri dolu dolu olmuştu.

Gülümsemeye çalışarak ..

"Hadi ama çok ta kötü değil, şükür başımızda bir çatı var, aç ve açıkta değiliz şükret küçükhanım" dedim.

Bende o sırada aklıma gelen ve yıllardır unutmaya çalıştığım geçmişime küfürler sıralıyordum tabi ...

"Hadi ben çıktım sende çık ,hem kafan dağılır hem de belki bi iş bulursun olmaz mı? "

"Merak etme şeker, iş bakıcam tabi " dedi .

Arkamı dönüp kapıyı açmak üzereyken birden kapı yumruklanmaya başladı, ama ne yumruklanma , kapı üzerimize devrilecek sandık. Hilal korku dolu gözlerle bana bakarken bende korktuğumu belli etmeden ona baktım ,derin bir nefes aldım ve kapıyı açtım. .....

ALIN YAZIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin