günah...

35 2 0
                                    

Hüzün.......

"Soner???"

"Burdayım ablam .. İyi misin??"

"Ablam??"

Zoraki gülümsemiştim zira şu an üstümden kamyon geçmiş gibiydi. Ama Soner'in düzgün Türkçesini anlayabiliyordum . Demekki sadece ben yanındayken,yani iyi iken öyle bozuk şirve ile konuşuyormuş. Hain ördek!!!!

"Appama nooldu?"

Gülümsemeye çalışarak cevapladı. Üzgün olduğu her halinden belliydi..

"O sen iyi iken ablam , şu an ciddi olma zamanı "

"Sagol ablam, yanımda olduğun için. "

" Önce bir daha bana tesekkur etme ,çünkü o zaman ne yaparsam yapayım ben borclu çıkarım. Hem sen de bakalım,ne oldu da sen bu hale geldin ??"

"Hı..Hi..ç ç"

Kahretsin bi ara yalan konusunda biraz çalışsam iyi olacak sanırım.

"Ablaa!!!"

"Bak sen ya resmen azarlıyor beni . Bücür..."

" Ablam hadi anlat..."

Doktoru yollattım zorla, iyi olduğuma ikna etmek kolay olmasada sonunda başarmıştım.

"Hadi bakalım şimdi bir çay koy karşılıklı içelim. Hem benim olduğum kadar seninde anlatacağın çok şey olduğuna eminim."

Önce biraz kekeledi sonra bana gayet ciddi bakarak ...

" Benim mi ???..."

Artık konuşmalıydık.. .. ikimizde .. Ona biraz cesaret vermek için...

"Evet senin Soner .. Ya da Orhan mı demeliydim?"

O anki bakışı suçüstü yapılmış bakkaldan sakız çalan küçük çocuk gibiydi...

Ama yinede çaresiz anlatmak zorunda kalacaktı sonunda çünkü artık aramızda gizli bişey kalamayacak kadar yakındık birbirimize . Bir aile olmuştuk onunla, o bana, ben ona kardeştik...

'Pes' der gibi ellerini havaya kaldırdı ve ..

"O zaman önce ben senin raporu bakkalın çırağı ile bi göndereyim de yarın işe gidemeyeceğini bilsinler . Sonra, günde uzun gecede, konuşuruz. Hem yicek bişeyler de alsam iyi olacak ,ne de olsa güçsüz kaldın sen ,yemen lazım.."

Birden on yaş yaşlanmışçasına olgunlaşan bu adam, (her ne kadar alışık olmasada bu tavırlarına) gözündeki o şirinliği hiç kaybetmiyordu. Ne yaparsa yapsın,nasıl davranırsa davransın o benim her zaman bücürüm olarak kalacaktı. Ama yinede sesimi çıkarmadım çünkü haklıydı. Şimdi ben lavaboya geçip elimi yüzümü yıkayacak ,balkona geçecek ve Soner'i bekleyecektim . Ya da Orhan'ı...

..........

Anlattıkları beni bayağı sarsmıştı. Ne diyeceğimi,ne düşüneceğimi şaşırmış, neredeyse ağzım bir karış açık onu dinlemiştim. Himmet'i götüren polislerle kapıda karşılaşmış ve bana, Himmet ile Orhan adında iki kardeşi görüp görmediğimi sormuşlardı.

Himmet'i ve Soneri !! Resimlerinden teşhis etmiş ama Orhanın aslında Soner olduğunu ya da tam tersiydi bilmiyorum . Söylememiştim. Bunu sadece polislerden değil Soner'den de saklamak çok zor olmuştu. Onun anlatmasını beklemek daha mantıklı gelmişti zira. Şaşkınlığımı gizlemek için bayağı bir çaba sarfetmem gerekmişti. Polisler de uzak durmam için beni uyarmak amacıyla Himmet'in işlediği suçu söylemişler ve kendimi korumam gerektiğini de eklemişlerdi.


Kendini korumak nasıl bir şeydi ki ?? İnsan kendini nasıl ve neden koruyabilirdi. ? Sonuçta ekmek almaya giderken bir arabanın altında kalmakta vardı işin ucunda, bir maganda kurşunuyla vurulmakta.

Bir çukur gördüğünüzde düşmemek için üstünden atlayabilirdiniz ya da etrafından dolaşabilirdiniz ama üstü kapalı bir çukuru farkedemezdiniz. Hatta yolda duruken kalbiniz tekleyebilir ya da boğazınıza takılan bir ekmek parçasıyla ölebilirdiniz ...

İşte adına KADER dediğimiz tam olarak buydu . Görünen değil, görünmeyen hayatı yaşamak .

Görünmeyenle barışık kalabilmek...

Ve her yaşadığımızı Kadere yüklemeden, sırtlanabilmek ellerimizle koyduğumuz günahların ağırlığını.....

Soner'i (adı başka da olsa o benim için Soner'di ve öyle de kalacaktı. ) Yargılamadan sonuna kadar dinledikten sonra , benim hikayeme geçmiştik. İlk defa birisine geçmişimden bahsediyordum. Tabi ne kadar istesemde anlattığım en fazla Hilal'in bildiğinden öteye geçmemişti.

Soner in gözünden benim için akan yaşlara bakınca gördüğüm samimiyet ile ona artık gerçekten kardeşim demiştim.

Oda beni yargılamamıştı. Sadece dinlemiş bazen sinirden dişlerini sıkmış,bazen yumruğunu masaya vurmuş bazen de gülümsemişti.

Gecenin kaçına kadar konuştuk bilmiyordum ama yeni günün ikimiz içinde yeni bir başlangıç olacağı kesindi.

.......

"Appaaaaaaa, appaaaa. Of ya acıktım ne uykucu çıktın sen böyle. Tevekkeli değil kilo aldın!!."

Ne?.. ne demişti o ? Ben? Ben kilo mu almıştım? Hadi canım? Yok ya olamaz. Benim nerem kilolu ya? Manken görse kıskanır. Hıh buda kendini bişey saniyo, pis bücür...

" Bücür bana bak " dedim kapıyı açıp.

"Kahvaltı çoktan hazır,apartmanın içinde bağıracağına balkona bi çıksaydın keşke. Diğer konuya gelince sen hele bi gel ,ben sana göstericem ,kilo nasıl alınır..."

Teslim oldum der gibi kaldırdı ellerini ve hiç bişey söylemeden direk balkona geçip yayıldı sandalyeye .
Daha ben çayı getirmeye fırsat bulamadan, çoktan yumurtanın yarısını götürmüştü.

Elimde çay tepsisiyle ona baktığımı görünce..

"Appa bakma öyle ya valla şaka yaptımdı . Yoksa sen manken bile olamayacak kadar zayıfsın. Valla bak."

"Tövbeee olum seni bana sinir hakimiyetimi kontrol edim diye mi gönderdiler? İltifat mı ediyosun, küfür mü belli değil. "

"İşte yine .."

" Ne yine Soner ?"

"Bide diyonuz kadınları anlamıyorsunuz . Sen söyle şimdi sizi anlamak için ağda yapmak yeterli mi? Yoksa siz zaten törpü yapmaya mi geldiniz dünyaya ? Ağda hava civa mı ???"

"Törpü??"

" Ömür Törpüsü appam "

"Deli "

.......

Dün konuştuklarımızı unutma kararı almıştık ayrılmadan önce. Böylesi ikimiz içinde en iyisi olacaktı. Gerçi bu ikimiz içinde zor bir durumdu ama başka türlüsü şimdilik ikimizi de yıpratırdı.

Neşeli geçen kahvaltının ardından mutfağa geçtim ve bulaşıklara girişmiş, bir yandan da her yemekten sonra yaptığı gibi yardım etmeden kaçtığı için sonere saydırıyodum ki telefon çalmaya başlayınca yerimde zıpladım.

'Hilalim' arıyor...

ALIN YAZIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin