Hayal kırıklığı. ...

63 7 0
                                    

Hüzün. ...

"Karakola gelip mutlaka ifade vermelisiniz hanımefendi "

Bunu söyleyen polis memuruna bakarken, ciddi ciddi bizi yine o adi herifleri görmek zorunda olduğumuzdan bahsettiğine inanamıyordum....

Gözlerimi devirerek başımla onaylamakla yetindim. ..

Murat denen burnu iki metre havada, kendini iyilerin efendisi olarak gören kas yığını ve yanında duran ondan daha sıcakkanlı ve nedense bana daha samimi gelen Bora ....

Bora demişken , Hilal'in ona nasıl baktığını farketmiştim ,bunca koşuşturmaca içinde olmamıza rağmen gözümden kaçmamıştı. İçimdeki korumacı taraf, kendini parçalayarak açığa çıkardı.

Birden gözümün önünden olabilecek en kötü senaryolar ve içlerinde, tek başına gözü yaşlı bir halde bana bakan Hilal'in görüntüsü geçtiğinde , kendimi kaybettiğim zamanlardan birine daha gelmiştim. O sırada Murat bey!!!

" Hadi, polis memurunu duydunuz, gidip ifademizi verelim. Ne de olsa bizde karıştık bu işe. Araba hemen şurada. ."

Derken arabayı parmağıyla işaret edip, sanki kölesiymişiz gibi arkasından yürümemizi bekliyordu.

Sen kimsin be??? Kendini sultan mı sanıyorsun ukala ?? Elimdeki bıçağı aldın diye sanki boynuna atlamamız gerekiyor hazretlerinin.....

Hilal'e dönüp. ..

"Hilal gidiyoruz..." dedim. Ama Hilal bundan çokta hoşlanmadığını bakışlarıyla anlatıyordu.

Anlamamazlıktan gelip ...

"Hadi kuzum gidelim ve bir an önce halledelim şu işi " dedim yineleyerek...

Onların yanında tartışmak istemediğinden olsa gerek ,sinirli bir şekilde yanıma geldi.

" Hadi ama burda araba varken, hem bu saatte ve bu soğukta nasıl gideceksiniz ? Üstelik iki kız. ."

Bora'ydı bu , Hilal birden heveslenmişti ama benim kesin tavrım karşısında ses çıkaramadı.

"Teşekkürler Bora bey, biz başımızın çaresine bakabiliriz."

Murat'a kısa bir bakış attığımda diliyle dişi arasında mırıldandığını duyar gibi olmuştum. ..

"O biz hayatınızda yokken idi küçükhanım "

Birinin beni düşünmesine alışık değildim. Bir tek Nuri baba vardı beni düşünen , ama o başkaydı. Bu ise bambaşka. ...

Duymamazlıktan gelip yürümeye başladım.Bu gün haftalığımı almıştım ve paramız vardı, bir taksiye bilebilirdik ,bu istisnai bir durumdu çünkü. ..

Hilal önce duraksamış , sonra sinirli olduğu her halinden belli bir şekilde hızlı ve sert adımlarla bana yetişmişti.

"Bazen seni anlamıyorum" dedi.

Hem yürüyor hem ona bakıyordum. .

" Bunda anlaşılmayacak bir durum göremiyorum Hilal. O adamları tanımıyoruz ve tanımadığımız kişilere güvenmediğim için beni mi suçluyorsun? "

Umursamadan konuşuyordu ve sanırım düşünmeden. ..

"Evet suçluyorum ,çünkü onlar iki gündür zor zamanlarımızda yanımızdalar, ayrıca hiç düşünmeden bana iş verdi Bora."

Buz dağına çarpmıştım şu an ve beyin devrelerim su almaya başlamıştı. Az önce Hilal bana ,Bora'nın onu işe aldığını söylemişti. Ve bu hanımefendi için normal , hatta takdir edilecek bir durumdu. Artık susamıyordum çünkü haddini fazlaca aşmıştı.

"O sana acıyıp iş verdi ve sen gurursuzca bunu kabul edip ,o işe girdin öylemi?? "

Hiç istifini bozmamıştı. Artık Hilal'i tanıyamıyordum.

"Evet ,beni işe Bora aldı, ama acıdığı için değil, daha önce başvuru yaptığım için. Bence ,sen bizi fazla yüksek görüyorsun. Onlar bize yardım etmeye çalışıyorlar.
Ama sen bütün bunları görmezden gelip, sırf egoların yüzünden şımarıklık yapıyorsun. İlk defa birisi sana değer verdi değil mi? Ve sen, buna burun kıvırıp havalara giriyorsun . Üstelik ... (burda biraz duraksadı ...) sen benim hicbirşeyimsin , yıllardır beraber yaşamamız da buna dahil. Ses çıkarmıyorum diye beni küçük kardeşin yerine koyamazsın. Sonuçta aynı yaştayız ve ben senin bu 'korumacı tavrından' (burada iki işaret parmağını parantez şeklinde açıp kapatıyordu) ve bana sürekli karışmandan çok sıkıldım "

Ben?...... Ne ?...... Ben??

Dünya yıkılmış ve ben altında kalmıştım. Mecazi değil gerçekten , bunun başka bir açıklaması olamazdı. ..

Kanım bütün bedenimden olanca gücüyle kaçıyordu. ..

Konuşmak?

Ne mümkün? Şu an ağzımı kıpırdatacak mecalim yoktu. Tek istediğim şu an burdan olabildiğince uzağa gitmekti. Ne karakol ,ne Hacı burhan, ne de Hilal (!!!) umrumda bile değildi ....

Sokağın başına gelmiştik. Üstelik hava çok soğuktu. Tekrar eve girmek istemediğimden, üzerimde kazak bile alamamıştım . Evden nasıl çıktığımız malum . Yoksa gidebildiğim kadar yürüyerek giderdim. Ilk geçen taksiyi durdurdum ve eminim şu an, söylediklerinden pişman olan Hilal'e son bir bakış atıp ,hızlıca taksiye bindim ve söyleyebildiğim tek kelime..

"Gidelim ....." oldu.

Nereye olduğunu hiç düşünmeden.

ALIN YAZIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin