masallar...

38 1 0
                                    

Başlangıçlar sonların habercileridir aslında, ha bir eksik ha bir fazla. Sonuç değişmedikçe, ne faydası var pişmanlıkların, ne de zararı var gelecek adına hayal kurmanın...

......................
Hamza Çelik....

Içimde büyüyen bu anlamlandıramadığım duyguyla başetmesi oldukça zor benim için. Hele de Zehra'mdan sonra neredeyse imkansız. 
Aradan geçen iki haftanın sonunda, adının Esma olduğunu öğrendiğim kalbimin yeni hırsızı ile sanki aramda oluşan çekim gözle görülür boyuta ulaşmıştı.

Neredeyse dört koca gün ve gece hastalığı ile ilgilenmiştim ve hayatım boyunca hiç kimseye, hatta Zehra'ya bile bu kadar ilgi gösterdiğimi hatırlamıyordum.
Ayaklandıktan hemen sonra gitmek istemişti, ama türlü bahaneler bularak onu kalmaya bir  şekilde ikna ettim.  Şöyle bir düşünüyorum da sanırım Hamza Çelik olarak artık o kadar da sert ve nefret dolu bir adam değildim.

Eve bir an önce ulaşmak için olabildiğince hızlı sürüyordum arabamı.  Artık insalara emrederek birilerinden iş beklemek beni sıkıyordu.  Tıpkı özel şoför gibi . Bana Esma'nın  kapıyı açacak olması nedendir bilmem sanki bütün yorgunluğumu üzerimden alıyor, hatta üstüne mutluluk veriyordu .

Heycanla kapının açılmasını beklemek bile zevkliydi .
Ikinci çalışımdan sonra kapı açıldı.  Ve işte gözümün nuru karşımda.

"Hoşgeldiniz Hamza bey!"

Önce bir gülümseme bahşettim o güzel yüzüne.  Ama bir türlü açılamadığımdan duygularımı bilmiyordu elbette .

"Hosbuldum Esma, nasılsın?"

"Teşekkür ederim efendim, ben iyiyim . Siz nasılsınız? Gününüz nasıl geçti?"

Sesi bile beni dinlendirmeye yetiyordu.

"Daha iyiyim, "

Salona geçerken içeriden gelen seslerle, birden daha önceden Ahmet'i çağırdığımı unuttuğumu farkettim . Kahretsin tam da sırasıydı. 
Içeri girmemle beraber Ahmet'in yanında kendi iki adamını da getirdiğini görünce ve tabi Esma'nın bilmem kaç dakika veya saattir onlarla evde yalnız olduğu.  Beni oldukça sinirlendirmişti. 
Sinirime hakim olmaya çalışarak salona doğru yürüdüm, tabi bu arada derin bir nefesi de ciğerlerime armağan etmeyi ihmal etmedim.  Yoksa büyük olasılıkla şuracıkta gırtlağını sıkardım Ahmet'in. 

"Seninle konuşmak istediğimi söyledim Ahmet, evime gelmeni ,üstelik ben evde değilken gelmeni değil." Dedim üstün bir başarı örneği gösterip sakin  kalmaya çalışarak.

Karşımda her zaman  iki büklüm olan adam, nedense bu gün dik duruyor ve bir şekilde sanki  sırıttığını düşünmemi sağlayacak kadar yamuk tutuyordu o iğrenç ağzını. 

"Haklısın Hamza, ama konuşmak için en uygun yerin burası olduğunu düşündüm."

?????

Ahmet? Şu an karşımda bana sen diye hitap ediyor ve üstelik oldukça kendine güvenerek hareket ediyordu. Muhtemelen yürek falan yemiş olmalıydı.

"Sen kendinde misin Ahmet? Şu an benim evimde ve karşımda olduğunu unutmamanı öneririm. Tabi o beş para etmez canın senin için kıyemtliyse."

Iki kaşını birden havaya kaldırarak oldukça laubaule bir şekilde konuşmaya devam etti.

"Cık cık cık,  ah Hamza galiba olanlardan haberin yok senin. Ne acı.... Oysa evindeki kapatmana ayırdığın zamanı sana imzalatmak icin getirilmiş kağıtları okumak için ayırsaydın, şu an  hala karşımda sözün geçerli olurdu. Şimdi.... senin yerinde olsam elimde kalan tek şey olan bu ev için bana teşekkür ederdim. Ha tabi birazdan imzalayıp bana devredeceğin diğer bütün birikimini de kaybettikten sonra."

ALIN YAZIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin