zor...

30 2 0
                                    

Hüzün...

Yatakta yalnız olduğumu anladığımda hayal meyal hatırladığım kabusum ve yine emin olamadığım bir şekilde bunu Murat'a anlattığım geldi aklıma.

Gerçekten anlatmış olamazdım..

Bu... Bu mümkün değildi.. korkularım yıllarca içimde bir yerlerde duruyordu ama evlenmemle tekrar açığa çıkmıştı. Şu an kendimden nefret ediyordum. Murat'ımın en mutlu günüydü tıpkı benim gibi, ama onun bu rüyasını bir kabusa çevirmiştim....

Tıpkı benim gibi oda benden nefret etmiş olmalıydı ve daha düğünümüzün ertesi sabahı beni terketmişti işte. Haklıydı neyapsındı benim gibi, daha doğru dürüst kadınlık yapamayan birini .

Bende onu daha fazla zorlamamak için kalkıp üzerimi giydim . Bir t-shirt, bir Jens, altınada beyaz spor ayakkabılarımı giydim ve aşağı indim . Görünürlerde yoktu, balayında olduğumuz için hizmetliler henüz ise başlamamıştı. Yalnız kalmak istemiştik.

Balayı için aslında bir sürü yer teklif etmişti Murat, ama insanın evinden güzel yer varmıydı? Helede sevdiği ile olduktan sonra . Balayı tatilini ileri bir zamana atıp şimdi evimizde başbaşa kalmak istemiştik.

Gidecektim... O beni istemedigini söylemeden, benim gitmem en doğrusuydu. Yani şu anki ruh halimle en iyi çözüm bu olmuştu... Ama önce temiz havaya ihtiyacım vardı. Sonra yukarı çıkar bavulumu hazırlardım ...

Bir bardak su içmek için mutfağa yöneldim. Kapısı kapalıydı, açtığımda önce yerdeki gül yapraklarını gördüm.. Kendimi istenmediğime o kadar alıştırmışımki, sonunun güzel olacağı aklımın ucundan bile geçmiyordu. Tam ortada duran ocak büyük ve kareydi, etrafında yemek yapabilmek ,hatta yiyebilmek için genişçe bir alana sahipti . Ocağın tam üzerinde asılı kepçe,kaşık takımı,cezveler vs.. Ama onların dışında bir kağıtta asılıydı...

Veda mektubu olmalıydı işte.. Elime aldım ve hemen okumaya başladım...

"Sevgilim,ömrüm, karım...
Uyanırken yanında olup, o güzel gözlerin ilk beni görsün isterdim aslında..

Ama seninle ilk sabahımızda papatyalar içinde bir kahvaltı çok daha cazip geldi ...

Evet şımardım sanırım,ama insan hayatında senin gibi bir meleğe sahipse, şımarmamak zor oluyor işte..

Bu ilk mektubun biliyorum ,ama emin ol bundan sonra bir sürüsünü okuyacaksın.

Şimdi yerdeki gülleri takip et ömrüm, sonunda seni bekliyor olacağım...
Acele et ,seni çok özledim..."

Aaa ben ne ara bu kadar güçsüz olmuştum ya . Ne ara gözyaşlarım benden bağımsız bir cumhuriyet kurmuşlardıki...

.....

Murat...

Sabaha kadar gözümü dahi kırpmadan onu seyrettim . Aklımın almadığı, nasıl bir cani, daha ufacık bir kızın hayatını bu kadar kolay söndürebilirdi?

Uykusunda sayıklamaları hiç durmadı. Şimdi çok daha iyi anlıyordum,neden benimle fiziki bir temastan çekindiğini...

Ona olan aşkım,sevgim bir kat daha artmıştı. Yaşadıklarını ona unutturacağıma dair kendime yeminler ederek sabahlamıştım. Keşke başka bir telafisi mümkün olsaydı...

Sabah, bu gece yaşadıklarımızı bir nebze olsun unutabilmesi için bahçede bir kahvaltının iyi olacağını düşündüm. Uykusu hafif olduğundan mutfaktan başlamak iyi olurdu supriz için...

O'nu yeniden gülümserken görmeyi her şeyden çok istiyordum..
O'nun içinde gerekirse canımı vermeye hazırdım...

Kahvaltıyı hazırlamış ona en sevdiği,kendisi gibi masum bir çiçek olan, papatyalar toplayıp, masamıza yerleştirirken, mutfak kapısından ellerinde onun için bıraktığım mektuba ve güllere sarılmış bir halde, ve ağlayarak... geldiğini gördüm..

Ağlayarak mı? Onun ağlaması benim için zehir içmek gibiydi .. Buna asla dayanamazdım...

Kendimi hiç bir şey olmamış gibi gülümsemeye zorlayarak kollarımı açtım..

Şu an kokusuna ihtiyacım vardı.. sevdiği çiçeğin aksine leylak gibi kokuyordu ...

Önce duraksadı beni izledi,sonrada koşarak gelip boynuma sarıldı...

"Seni çok seviyorum "diye fısıldadı kulağıma.. seviyor evet ama benim kadar çok mu orası muamma idi...

.....

Hilal ...

"Evlerinde lambaları yanıyor,göz göz olmuş ciğerlerim yanıyor...
Beni gören deli olmuş sanıyoroooaaaaaaaa!!!!.."

"Oha,yuh ,appam napiyon sen ya ,niye haber vermeden çıkıyon karşıma... töbeeee. "

Aynı anda

"Süpaneke bismillah " diyerek bir çığlık koyvermiştim bende ..

Bir yandan kahvaltı hazırlarken, bir yandan da Hüzün'ün dün gece ne kadar güzel olduğunu düşünüyordum.. Ki tam Kocamla bu şapşiği çağırmak için mutfaktan çıkarken kapıda çarpışmıştık...

"Soner neyapıyorsun burada ?"

"E appam, burası ortak kullanım alanı degilmi? Asıl soru sen naapıyon burda ?Nermin anne nerde, Hacer nerde ?"

"Hacer ??"

" Ha Nermin anneyi sormamışım gibi niye Haceri alıyon lafın arasından ya . Valla bak siz kadınlar gerçekten pabuç uzmanısınız. "

"Olum bi yavaş ya, devrelerimi yaktın ne diyon sen ? Diyon mu? (Benide kendine ben etmişti bu çocuk. Kendime gülerken bir yandan da merakla) Ne pabucu ??" Dedim.

"Diyom ki sen nerden anladın benim hacerden hoşlandığımı? Bide o pabuç şeytanın ki "

"Hmm biraz daha açık konuşsaydın. Olum direk söyledin ya "

"Söyledim demi ? Aman napim appam ya bi anlamadınız kaç aydır. "

Kahkahalarıma engel olamıyordum bi türlü.. O sırada kocam da aşağı iniyordu, soran gözlerle baktı bana ..

"Hayırdır?"

"Yok bişe abi ya, aşk meşk işleri sen anlaman"

Ne Boraya sen anlamazsın mı demişti bu ?

"Hahahahhayhayayahayahayahhhyyy"

"Soner sen çok yaşa,ne zamandır bu kadar gülmemiştim. "

"Sen gül tabi ben aşk acısı çekiyom, kimsenin umurunda değil maşallah "

Hüzünün bu çocuğu bu kadar sevmesi tevekkeli değildi. Hayatımıza neşe getirmişti. Bizden biri olmuştu resmen .

Nermin anne bir yakını rahatsızlanınca oraya gitmişti. Hacer ise annesini doktora götürüp gelecekti . Yani bu gün kahvaltı hazırlamak bana düşmüştü. Ama kıvransındı biraz Soner .

Çok Zorlanmama rağmen Hacer konusunu açmadım bir daha kahvaltı boyunca . Soner'in aksi davranışları, oflayıp puflamaları da işe yaramamıştı. Zira uzun bir süre bunun tadını çıkaracaktım.
Kıvransın dursundu....

ALIN YAZIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin