Hüzün...
"Alo!!"
Ben daha nasıl söze gireceğimi düşünürken Metin abinin soğuk ve bir o kadar bezgin sesiyle karşılaşmak ,zihnimde onlarca iyi ve kötü anının canlanması sebep olmuştu..
"Kimsiniz? .... Cevap verin !!"
Evet eğer biraz daha sessiz kalırsam, kesin küfürle beraber telefon suratıma kapanabilirdi. E haketmiş olurdum tabi. Tüm gücümü toparlayıp konuşmaya başladım...
"Metin abi??"
Aman Allah'ım bu benim sesimmi? Kabahat işlemiş çocuk gibi . Tövbe tövbe...
"Kimsiniz ? Pardon tanıyamadım "
Tabi haklıydı nerden hatırlasındı beni, onca zaman geçmiş çoktan unutmuştur eminim .
"Abi benim Hüzün "
Kısa bi sessizlikten sonra ..
"Hüzün hanım??"
Sesinden tedirgin olduğu anlaşılıyordu.
"Benim " diyebildim titreyen sesimle. Onca yaşanmışlıkların ardından kolay değildi, O'na yakın birisinin sesini duymak. O'nu hatırlatıyordu.
"İyi misiniz ? Yaramaz bir durum yoktur umarım?"
Kıyamam ya ben çoktan beni unutmuş derken o endişelenmişti. Murat'ın bana karşı olan evhamlı halleri paranoya yapmıştı bir süre sonra adamı. Abi demeye o zamanlarda başlamıştım. Ne de olsa iş gereği değildi o babacan tavırları. Uzun yıllardır Murat'ın yanındaydı, verdiği güvenle sağ kolu olmuştu. Tıpkı bana binevi abi olduğu gibi. Daha Murat birşey demeden yarım saate bir yoklardı. Tüm yaşanmışlıklar,sonbaharda vatanını terkeden yaprak misali önüme düşüyordu bir bir....
"Abi ben iyiyim ama önemli bir konu var ve hemen görüşmeliyiz. "
"Hay hay,ama meraklandım şimdi siz iyi olduğunuza emin misiniz?"
"Bunları yüz yüze konuşmak daha doğru. Fazla vaktim yok,Kadıköy sahil yolunda, Mil çay bahçesinde buluşsak tabi gelmen uzun sürmezse."
"En fazla on dakikada ordayım uygun mu?"
"Tabi ben hemen çıkıyorum lütfen acele et"
Başka bişey konuşmadan kapattım telefonu, sonuçta bu büyük bir riskti ve hemen konuşup geri dönmeliydim.
Mutfağa uğrayıp Ahmet beyin kesin emrini diğer çalışanlara ilettikten ve onların üzgün ve sinirli mırıltılarını kısa bir kaç saniye dinledikten sonra, aceleyle soyunma odasına gidip ceketimi giydim . Şapkamı da başıma geçirdikten sonra koşar adımlarla sahile doğru yürümeye başladım. Tabi bu arada üc buçuk atıyordum o başka. Sürekli arkama bakmaktan kendimi alamadığımdan ,az kalsın bir seyyar satıcı ile kafa kafaya çarpışmaktan son anda kurtulmuş ve kaldırıma tekme atmıştım. Allah'ım ne kadar yetenekliyim ben .
'MİL Çay Bahçesi' tabelasını gördüğümde kalbim parmak uçlarımda atıyordu. Korkudan ,heycandan,panikten, ya da rahatlamadan bilmiyorum sadece şu an ismim yerine futbol takımı, yaşım yerine İstanbul'un fethini , selam yerine Mether marşını söylersem şaşırmazdım.
Ooo Metin abi gelmiş çay bile söylemişti. Saate baktığımda sadece oniki dakika olmuştu arayalı. Ne kadar dakik ,ne güzel bir meziyet bu Allah'ım... Bi bende eksik. (Her zaman ya geç kalırdım, ya erken ...)
Beni görünce telaşla ayağa fırladı. Baştan aşağı süzdükten sonra ..
"Hüzün hanım iyi misiniz?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ALIN YAZIM
RomansaBaşınıza her gelen şeyin KADER olduğuna mı inanıyorsunuz??? Adı KADER olsada , Bunu siz çiziyorsunuz... *Tüm hakları yazara aittir. Alıntı yapılamaz,kısmen veya bütün olarak hiç bir yerde paylaşılamaz ,kullanılamaz. * Yeni bölümler uzun ve akıcı şe...