Çaresizlik....

108 7 0
                                    

Hilal...

Daha beş dakika önce ne kadar da neşeliyken hayata inat ,şimdi bu olanlara inanamiyordum. Hacı Burhan'ın , söylediklerini ilk kez duymuştum ben , yani o alçak teklifi . Demek Hüzün bana söylememişti sırf üzülmeyim,korkmayım diye.

Hüzün'ü daha önce hiç böyle görmemiştim. Ben bir şey söyleyemeden Burhan'a attığı kafa ile ben bile sersemlemiştim. O şokun etkisinden kurtulmam kolay olmamıştı tabi.

Zavallı Hüzün bunca çektiği yetmezmiş gibi, şimdi bide evsiz kalmıştık ve neredeyse tüm yük,sırf benim tembelliğim yüzünden onun sırtına binmişti.

Şu an yabancı olsam kendimi çok pis döverdim.

Ah benim canım arkadaşım, yaklaşık on senedir tanıyordum onu.

Annemden ,babamdan daha çok emeği vardı üzerimde. Kimseden göremediğim sıcaklığı onda görmüştüm. Aslında çok iyi bilmeme rağmen , annemle babamın beni neden bıraktığını ,sırf Hüzün yanımdan ayrılmasın, beni bırakmasın diyerek bilmiyormuş gibi davranmıştım bunca zaman . Onun korumacı tarafı, benim eksik tarafımı tamamlıyordu çünkü. Yetimhaneye bırakılmadan önceki yaşantım rüya gibiyken , şimdi çalışmak bana zor geliyordu. O yüzden bana abla gibi davranmasına izin veriyordum. Sorumluluk almamıştım hayatım boyunca ve almaktan da korkuyordum sanırım.

Onun ailesi hakkında hiç bir bilgim yoktu.

Daha bir kez bile ailesi hakkında konuşmamıştı benimle . Ne zaman sorsam, ya hemen konuyu değiştirir, eğer ısrar edersem de, kalkıp odasına geçerdi. Ağladığınada henüz şahit olmamıştım. .

Onun bu güçlü tarafına hayrandım doğrusu. Her şeyi içinde yaşayan güzeller güzeli, uzun beline kadar koyu kestane dalgalı saçları ,bir yetmişe yakın boyuyla ,( benden uzun oldugunu söylemiş miydim ?)kusursuz fiziği, koyu kahverengi boncuk gibi gözleri, kar gibi bembeyaz teniyle tam bir' Allah özenerek yaratmış'kelime karşılığı.

Bir an hâlâ kapıda olduğumu farkettim tüm bunları düşünürken,... Oysa hüzünle göz göze geldiğimizde, bana içeri geçmem için işaret etmişti belli etmeden.
Öyle ya, az ilerde küme küme toplanmış beş on kadın, üç beş adam ve bir o kümeye, bir bu kümeye dolanıp, kesinlikle bizi kötüleyen evsahibimiz Hacı burhan bey!!!
Mahallelinin bakışlarını üzerimde hissettiğimde, boğazıma oturan yumruyu umursamadan, kapıyı sert bir şekilde kapattım ve içeri girdim. Hüzün vardı nasılsa o düşünür, hallederdi....

Offffff ne diyorum ben ya, ben neydim peki? Sanki ablam gibi her şeyi ondan uman, zavallı küçük bir kız çocuğu. Büyümenin zamanı gelmişti artık. Sudan bahanelerle girdiğim her işten, üç gün olmadan ayrılmak ta neydi öyle.

"Iyi halt ediyosun salak!!!"

Kendime kızıyordum, hemde çok. Çabucak mutfağa geçip masayı topladım ve koşarak odama geçip, bulduğum giysileri üzerime geçirdim. Aynanın Karşısında durup, kendime baktım. Daha önce hiç bakmadığım gibi . Bir mahkeme kurmuş, kendimi yargılıyordum. Meğer ben ne kadar piiiisss bi şeymişim yaaaaa.

Yeni kararlar alıyordum. Önce kıyafetimi düzeltip ( kalın yeşil bir bluz, Hüzün hediye etmişti, hep beni kendinden önce düşünür zaten. Ve sihay bir kot) giydim. Çabucak at kuyruğu yaptığım saçım omuz hizamda, böyle daha kolay oluyor, uğraştırmıyor en azından :)

Ve ,kendime bir affetme gülümsemesi hediye ederek, evden çıktım.....

ALIN YAZIM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin