397.Ders Ankebût Sûresi 15-23

11 4 5
                                    

397. Ders :

20. Cüz, 29. Sûre, 397. Sayfa
Ankebût Sûresi
15-23. Âyet-i Kerîm'eler.

 بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ

15

فَأَنجَيْنَاهُ وَأَصْحَابَ السَّفِينَةِ
"Ama biz onu ve gemidekileri kurtardık."

Böylece Nûh'u ve Onunla beraber gemiye binen evlat ve etbaını kurtardık. Bunlar, seksen kişi idiler.Ayrıca "yetmiş sekiz" ve "on kişi" şeklinde rivayet de vardır.

وَجَعَلْنَاهَا آيَةً لِّلْعَالَمِينَ
"Ve bunu âlemlere bir ayet yaptık."

Gemiyi, veya bu olayı âlemlere bir ibret yaptık. Onunla öğüt alırlar, istidlâlde bulunurlar.







16

وَإِبْرَاهِيمَ
"İbrahim'i de."

Bu ifade, iki ayet öncesine atıfla "İbrahimi de gönderdik" anlamına gelir.

Veya "İbrahimi yâd et" şeklinde mana verilebilir.

Veya "Peygamberlerden biri de İbrahimdir" anlamında değerlendirilebilir.

إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ اعْبُدُوا اللَّهَ
"Hani o, kavmine şöyle demişti: Allah'a ibadet edin."

وَاتَّقُوهُ
"O'na karşı gelmekten sakının."

Hz. İbrahim, aklı kemâle erip tefekkürü tamam olduğunda hakkı tanıdı ve insanlara da hakka uymalarını söyledi.

ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ
"Eğer bilirseniz, bu sizin için çok daha hayırlıdır."

Allaha ibadet etmeniz ve O'na karşı gelmekten sakınmanız, sizin için içinde bulunduğunuz hâlden çok daha hayırlıdır."Eğer bilirseniz"Şayet hayrı ve şerri biliyor, hayır olanı şer olandan ayırabiliyorsanız.Veya siz meselelere cehâlet nazarıyla değil de ilim nazarıyla bakabiliyorsanız, bu böyledir.









17

إِنَّمَا تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ أَوْثَانًا
"Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım putlara tapıyorsunuz."

وَتَخْلُقُونَ إِفْكًا
"Ve yalan uyduruyorsunuz."

Allahtan başka taptığınız şeylere "ilah" namını vererek ve onlardan Allah nezdinde şefaat bekleyerek yalan söylüyorsunuz.

Veya, o putları Allaha bir iftira ve yalan olmak üzere yapıyor, yontuyorsunuz.

Bu, yalan ve batıl olması itibarıyla içinde bulundukları durumun kötülüğüne bir istidlâldir.

إِنَّ الَّذِينَ تَعْبُدُونَ مِن دُونِ اللَّهِ لَا يَمْلِكُونَ لَكُمْ رِزْقًا
"Allah'ın dışında taptıklarınız, size bir rızık veremezler."

Durumlarının kötülüğüne ikinci bir delildir. Yani, o taptıkları, kendilerine bir rızık veremeyecekler, bir faydaları olmayacaktır.

Ayette "rızık" kelimesinin elif-lamsız gelmesi, tamim içindir. Yani, hiçbir rızık veremezler.

فَابْتَغُوا عِندَ اللَّهِ الرِّزْقَ
"O halde rızkı Allah katında arayın."

Öyleyse rızkın tamamını Allahtan isteyin. Çünkü, rızkın mâliki O'dur.

✔️3- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin