430. Ders :
22. Cüz, 34. Sûre, 430. Sayfa
Sebe' Sûresi
23-31. Âyet-i Kerîm'eler.بِسْــــــــــــــــمِ اللهِ الرَّحْمـٰـنِ الرَّحِيــــــمِ
23
وَلَا تَنفَعُ الشَّفَاعَةُ عِندَهُ إِلَّا لِمَنْ أَذِنَ لَهُ
"İzin verdiği dışında, Onun huzurunda şefaat fayda vermez."Allahın şefaat etmeye veya kendisine şefaat edilmeye izin verdiği kimseden başka, O'nun nezdinde şefaat bir fayda vermez.
حَتَّى إِذَا فُزِّعَ عَن قُلُوبِهِمْ قَالُوا مَاذَا قَالَ رَبُّكُمْ
"Nihayet kalplerinden dehşet giderildiği zaman "Rabbiniz ne buyurdu?" derler."İzinle alakalı korku içinde beklerler. Şefaat edecek ve şefaat edileceklerin kalplerinden korku gittiğinde, birbirilerine "şefaat hakkında Rabbiniz ne buyurdu?" derler.
Denildi ki: Biraz önce açıktan değilse bile zımnî olarak meleklerin zikri geçmişti, zamir onlara râci olabilir. Yani "meleklerin kalplerinden korku gittiğinde böyle sorarlar."
قَالُوا الْحَقَّ
"Hakkı söyledi" derler."Derler ki: Hak sözü söyledi. O da razı olduğu kimselere yani mü'minlere şefaat edilmesine izin verdi.
وَهُوَ الْعَلِيُّ الْكَبِيرُ
"O, Aliyy – Kebîr'dir."O, yücelik ve kibriya sahibidir.
O günde bir melek veya bir peygamber için Allahın izni olmadan konuşma yetkisi yoktur.
24
قُلْ مَن يَرْزُقُكُم مِّنَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ
"De ki: Göklerden ve yerdensize rızık veren kimdir?"Bundan murat, biraz önce geçen "Onlar, ne göklerde ne yerde zerre kadar bir şeye sahip değillerdir" manasını takrir buyurmaktır.
قُلِ اللَّهُ
"De ki: "Allah'tır."Çünkü başka cevap yoktur.
Bunda, sussalar veya ilzam olmak korkusuyla cevap için kem-küm etseler bile, kalpleriyle rızkı verenin Allah olduğunu ikrar ettiklerini hissettirmek vardır.
وَإِنَّا أَوْ إِيَّاكُمْ لَعَلَى هُدًى أَوْ فِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ
"Herhalde ya biz, ya da siz mutlak bir hidayet üzereyiz veya açık bir dalalet içindeyiz."Bir tarafta, rızkı gönderenin Allah olduğunu söyleyen ve zâtî kudret sahibi olan Allaha ibadet eden muvahhidler (tek Allaha inananlar) var. Öte tarafta ise, imkân derecelerinin en aşağısında bulunan cansız şeyleri O'na ortak kılan müşrikler var. Bu durumda elbette gayet açık bir şekilde bir taraf hidayette, diğer taraf da dalalette olacaktır.
Aslında ayetin evvelinde olan takrir ile kimin hidayet üzere, kimin de dalâlet üzere olduğu belli iken, açıktan bunun söylenmemesi, açıktan söylenmesinden çok daha beliğ ve etkilidir. Çünkü, böylesi bir insaf üslûbu, demogoji yapan hasmı susturucu bir özellik taşır.
Denildi ki: "Ayette leff ü neşr sanatı vardır." Ama bu, zayıf bir görüştür.
Hidayet üzere olanlar için عَلٰى harf-i cerrinin kullanılmasında şöyle bir işaret vardır: Hidayet üzere olan minareye yükselen kimse gibi eşyaya üstten bakar ve onlara muttali olur. Veya ata binip de dilediği yere koşturan kimse gibidir.
![](https://img.wattpad.com/cover/243857189-288-k326296.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔️3- Kur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz 📚
SpiritüelKur'ân-ı Kerîm / Meâl / Tefsîr Okuyoruz📚 devamıdır. Kapak Tasarımı : @Fatel16_13 kardeşimize aittir