Rody Dünyada, Türkü
Pinhani, Sen Olmayınca
Fersah Cesuroğlu'ndan
İnsanlara göre unutmak zordu.
Bana göre hatırlamak işkencenin göbeğinde kalmaktı.
Hafızamı zorladığım günleri hesaplamaya kalksam, hayatım boyunca hiç matematik dersi almamışım gibi hissedeceğimi biliyordum.
Gözlerimi kapattığımda aynı izbe, soğuk ve karanlık sokağı görüyordum. Duvar dibine sinmiş olan çocuğun gözleri benim gözlerimle aynı renkteydi. Yüzünde gözleri gibi kara kara lekeler vardı. Üstündeki eski, rengi solmuş bir pantolonla delik deşik olmuş tişörtünün onu ısıtması mümkün değildi. Yanına sokulan sokak köpeğiyle beraber sokağın en başına, ufak bir aydınlık sızdıran köşeye bakıyordu. Karnı çok açtı. Midesinin içi neyle dolarsa dolsun doymayacakmış gibi hissediyordu. Yine de iki lokma ekmek yese gözlerini kapatıp kartonun üstünde uyurdu.
Açlık insanı uyutmazdı.
Boş bir midenin üstünde atan kalbinin sesini hâlâ duyuyordum. Cılız, kendini savunmaktan anlamayan, vücudunda yaralar saklayan o çocuğun kalbi neden atıyordu? Her gözlerimi kapattığımda onun sessiz ağlayışlarını, kendini sakınmak için diplere saklanışını hatırlamak cam kırıklarını ağzımda bekletmekle eşdeğerdi. Yutsam kanaya kanaya organlarıma hak ettikleri hediyeyi gönderecektim. Yutamıyordum. Dilimi çevirdikçe etrafını kanatıyor, damaklarımı bir daha hiçbir şeyi duyumsamayacakmış gibi acıtıyordum.
Bana çocukluğumu değil, gençliğimin yarısını unutturan örgütün kökünü kurutmaya yemin etmiştim.
Cesuroğlu olduğumu öğrendiğim gündü. Masanın etrafındaki herkesi bir kaşık suda boğmak kolaydı. Eğer ellerimi sığdıracak bir yer bulsaydım bunu yapardım. Ama hiçbir şeyi tutamayacak haldeydim. Gözümün gördüğü ne varsa bana yabancı olmuştu.
Neden nefes aldığımı sorguluyordum.
Cam parçalarını ağzımın içinde bir kez daha çevirerek dudaklarımın arasından kan sızdığını düşündüm. Hatırlamadığımda iyi değildim. Hatırladığımda da iyi olmayacağımı biliyordum. Fark etmiyordu. Benim birkaç ay öncesine kadar hislerle ilgili dondurulmuş bir hanem vardı. İçimi kimseye göstermeyi aklıma getirmiyordum. Sokak çocukları kendilerini sakınmayı öğrendiklerinde, içini herhangi birine açmaması gerektiğini akıllarına mıh gibi kazırlardı. Ben de ciğerlerimi o sokaklarda çürütecek kadar sokak çocuğuydum.
Kimliğim çocukken bana ait değildi. Bizi o her yeri dökülen, sidik kokan ve buz gibi soğuk olan binaya hapsetmiş biri vardı. Biz dediğim, benim gibi sokaklarda yaşamaktan başka şansı olmayan çocuklardı. Başımızdaki piç kurusu ise o çocukların etinden, sütünden faydalanmayı iyi bilen biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafes
General Fictionİlk kez koca koca adamların kelamlarını takip etmek için siyah masanın etrafındaki koltuklardan birine oturduğumda on dokuz yaşındaydım. O kadarcık kızın öyle takım elbiseli, ciddi suratlı, ağır laflı adamların içinde ne iş yaptığını sorgulayan düzi...