48

3.6K 427 416
                                    

Lana Del Rey, Born To Die

Göğsüme kurulan aşk, ölüm kadar gerçekti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Göğsüme kurulan aşk, ölüm kadar gerçekti.

İçinde kaybolmuşlukları, en kötü hastalıkları, vurulmuşlukları, dağlanışları ve en çok kimsesizlikleri saklayan bir adamın gözünün içine bakarken, ortada hiç sebep olmamasına rağmen fakat aslında en güçlü sebep kalbimin damarlarını ateşine bulamışken dikenlerini tenine saplamış, yapraklarını düşürmüş bir güldüm.

Koskoca bahçenin kıyısında kalmış çiçeğin sonu belliydi. Kuruyup gidecektim. Her rüzgâr estiğinde kalan birkaç yaprağını da kaybetmeye yaklaşan bir gülü sulamak da kâr etmiyordu.

Eve varmak bazen insanı yolculuktan daha çok hırpalıyordu. Yine de eve varmak, sevdiklerinize kavuşmak ve onlarla sarılıp özlem gidermek istemekten vazgeçemiyordunuz. Annemi görünce yüzüne bıraktığım öpücüklerin arkası kesilmeyecek sanmıştım. Yüreğim ince ince sızlarken, bu kadarının bir şey olmadığını farkında olan tarafım beni dayak yemekten beter ediyordu. Onların bir evlatlarını daha kaybetme korkularının had safhada olduğunu biliyordum. Her ne kadar bunu açıkça göstermemeyi seçseler de bahçenin kıyısındaki eksik yapraklı güle yutkunarak bakıyorlardı. Birisi dikenlerini avuçlarına hapsederek onu alıp götürecek diye akılları çıkıyordu belki de. Haklılardı. Yaşadıkları gözümün önüne geliyordu ve onlara her baktığımda ağlamadan sarılmanın yolunu arıyordum.

Eve vardığımızda saat gece on ikiyi geçiyordu. Babamın salonun bahçeye bakan köşesinde oturup demlendiğini annemden öğrenmiştim. "Duşunu al, üstünü değiştirdikten sonra aşağıya in, tamam mı?" demişti merdivenlerin ucunda beklerken. Odasına geçmeden önce babamı görmeyi planlayan Fersah'a bakmıştı çok geçmeden. "Sen de Fersah." Onun göz bebeklerine şöyle bir dokunup geçen afallayışı sezsem de üstünde duramadım. "Kılıç'la salondayız."

Annem söyleyeceğini söyledikten sonra bana son bir bakış atıp gitti. İçimden taşmak için fırsat kollayan kız çocuğu dudaklarını ısıra ısıra ne olacağını merak ediyordu. Babasının yaptığı yaramazlıkların arkasından ağzını aramasını, ona bir şekilde itiraf ettirmesini ve ciddi bir ifadeyle uyarıda bulunmasını herkesten daha iyi biliyordu. Mardin'de yaşanan olay basit bir şey değildi. Hiçbir şey olmamış gibi yapamayacağımızı farkındaydım. Babamın tam olarak nasıl bir tepki göstereceğini, beni işin hangi kısmında tutacağını ise kestirmekte zorlanıyordum. Üst üste gelen hadiselerin merkezine oturmuş vaziyette olduğum için sabrını tüketmem yüksek ihtimaldi.

O notu hatırlamamla beraber gözümün önüne düşen görüntülerin peş peşe kurşun sıkması kaçınılmazım oldu. Odasına inmeden önce merdivenlerin korkuluklarına yaslanan Fersah'a sorarcasına baktım. Önce hiçbir şey söylemediği gibi tepki de vermedi, sonra omuzlarını yukarı kaldırıp indirerek dudağını hafifçe sarkıttı. "Konuşulacaktı," diye mırıldandı belli belirsiz. "Hemen konuşulması daha iyidir."

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin