Emir Can İğrek, Kor
Benim senden başka kimim var düşündüğümüzde? Bir sürü insan, bir sürü hayat, bir sürü dokunuş, bir sürü bakış. Bunlar birer dünya. Bunlar birer isimsiz gezegen. Fakat şöyle bir düşündüğümüzde Deva, benim senden başka içimin en dibini gören kimim var ay gözlüm?
Hiçbir hikâye böyle başlamaz. Tıpkı hiçbir mektubun böyle başlamayacağı gibi... Benim başlangıcımın ilk harfinde senin isminin gölgesi var. Bunca kelimeyle nasıl koşuyorum? Bunca kelimenin bir de benim içimdeki yankısını bilsen sen. Gözlerin bu yankının ufacık kısmına şahit olsa mesela ne yaparsın? Sen de bana koşar mısın koşulsuzca?
Sana söylemek istediğim her şeyin kursağımda yer edinmesine alıştığımı sanıyordum. Kendimi alıştırdığımı düşünürsem daha kolay olur gibi geliyordu. Ama içinde olduğun hiçbir şey kolaylaşmıyordu Deva. En kolayı gözlerinin içine bakıp seninle başka bir hayatın kahramanları olduğumuzu düşlemekti. Bu benim kendimi çıkmaz sokaktan kurtarma yöntemimdi.
Kurtulmamak da bir şey değil aslında. Bir şekilde herkesin kurtulacağına inananlardan değilim. Bazı insanlar ömürleri boyunca kurtulmamak için yaşıyorlar. Belki de o bazı insanlardan biri olmam kaçınılmazdır.
Mühim olan seni kurtarmak Deva... Minik yumruğun kadar kalbin var ve o kalbinden daha büyük bir eziyetin içinde kurtarılmayı bekliyorsun. Gözlerimin içine bakarken bana sesleniyorsun. Adım dudakların henüz aralanmamışken kulağıma ulaşıyor. Tunç, diyorsun. Beni bu bataklıktan çıkarsan çıkarsan sen çıkarırsın. Durman nasıl bir haksızlık? Durman ne tür bir eziyet?
Ne olur dayan diyemediğim için de, sarılıp göğsümde güzel yüzünü saklayamadığım için de yandım ben. Yandım, yanıyorum, yanmaktan kurtulamıyorum. Ne yapayım? Bazı şeylerin başı da sonu da böyledir. Hep yanmak. Hep yanmayı kabul edip teslimiyetini duyurmak...
Seni hiç gündüzüme de geceme de katık etmeseydim ne olurdu diye düşündüm. Kaderime kafa tutmuş mu sayılıyorum şimdi? Çünkü senin içimin her köşesini mesken tutmadığın bir ihtimale inanmıyorum. Ben bunu başka bir evrende, zamansız bir dönemin içinde bile yapamazdım. Öyle yaratılmış gibi hissetmiyorum güzel gözlü Deva. Benim kemiklerim bir araya getirilirken senin için öle öle yaşayacağım da fısıldanmış. Sinemde hep sana dönmenin tılsımı var. Dokunanın eline senden bir iz bulaşmaması mümkün değil. Hem bana senden başka dokunacak bir ele bakmayı biliyor muyum? Hiç öğrenmeye meyledebilir miyim?
Seninle karların ortasında yan yana uzandığımızı ama birbirimize hiç dokunmadığımızı hatırlıyorsundur. Sen kar yağınca olduğundan daha bile güzelsin. Nasıl başardığını Allah'tan başkası bilemez. Işığıyla beni mahveden, kahverengi saçları ve gözleriyle ömrümü uzatan Deva'sın sen. Daha güzel olabilmenin imkânsız gibi geldiği her an benim göğüs boşluğuma taşları doldurmanı nasıl aşayım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafes
General Fictionİlk kez koca koca adamların kelamlarını takip etmek için siyah masanın etrafındaki koltuklardan birine oturduğumda on dokuz yaşındaydım. O kadarcık kızın öyle takım elbiseli, ciddi suratlı, ağır laflı adamların içinde ne iş yaptığını sorgulayan düzi...