18

6.2K 612 319
                                    

Bölüm şarkısı: Cem Adrian&Hande Mehan - Kum Gibi

Gözlerinden bir ton daha açık renk olan elbisesinin kuyruk kısmını düzeltti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerinden bir ton daha açık renk olan elbisesinin kuyruk kısmını düzeltti. İncecik parmakları kumaşın üzerinde kayarken kalbinin göğüs kafesine vurma hızı git gide artıyor, ayakta duramayacakmış gibi hissetmesine neden oluyordu. Şık giyinmiş olması mesele değildi. Buna alışkın sayılırdı. Defalarca kez babasının yanında bulunduğu mecburi davetlerde birbirinden şık elbiseler giyinmişti. Yüzüne bugünkü gibi bir makyaj yaptırdığını hatırlamıyordu. Cildi bu tür malzemelerden uzak durduğu için duru görünürdü. Fakat bu gecenin diğerlerinden oldukça mühim bir farkı vardı. Tunç'la birlikte arzı endam edeceklerdi görkemli mekânda. Kimse olmadan. Sadece ikisi.

Deva, bazen durup Tunç'u içinden atmanın yollarını düşünürdü. Mesela ne yaparsa onu hiç kalbinin en hassas köşesine iliştirmemiş gibi davranabilirdi? Hangi çağda yaşıyormuş gibi giyinse, kuşansa, konuşsa Tunç'un sevdasından körkütük olmamış gibi yapabilirdi?

Düşüncesinin dikenleri canını acıttığında bir vazgeçişin kucağına çekilirdi. İhtimaline dayanamadığı bölgeden elini ayağını uzaklaştırırdı. Tunç'u ne kafasından ne de göğsünün orta yerinden söküp atamazdı. Dayanamazdı. İçinde bir ırmak belirir, sözünü dinlemez, yine gider onun olduğu yerlere doğru akardı.

Kaşlarına kadar değen kirpiklerinin simsiyah bir renge boyanmış olmasına bakıyordu. Normalde kahverengi olan kirpikleri böyle daha yoğun görünüyordu. Dudaklarındaki toprak rengi ruj elbisesinden bir tık daha koyuydu. Yanaklarına allık sürdürmemişti çünkü Tunç'u görür görmez yüzünü ele geçirecek olan doğal bir rengi vardı. Topuklu ayakkabılarının üzerinde yürümeye başladığında merdivenlerin tırabzan kısmına tutunmuştu bir eli. Eğer buradan düşmeden inerse gecesi güzel geçecekti. Ayağını burkmadan merdivenlerin sonuna gelebilirse, eve döndüğünde başını yastığa huzurla koyacaktı. Tebessümünü serbest bırakıp uykuya öyle dalacaktı.

Evin bir çatısı yoktu sanki o anlarda. Tunç merdivenlerin sonunda Deva'yı beklerken, patır patır yağmur yağıyormuş gibi omuzları üşüyordu. Kalbi terlemişken parmak uçları buzun soğukluğuna özeniyordu. "Hoş geldin," dedi dudaklarını nasıl araladığına akıl sır erdiremeden. Tunç'un bakışları ağırlaşıp onun kollarının arasına yığılacakmış gibi hissettiriyordu. Bir bakıştan, bir bakışın ağırlığından mı yitip gidecekti? "Hazırım ben." Genç adamın gördüğü şeyi dillendirirken heyecandan boğazı kupkuru olmuştu. "Çıkalım mı?"

Tunç'un kahverengiye çalan kirli sakalına, üç numaraya vurdurduğu saçlarına bakarken dizleri bükülecek gibiydi. Onların üzerine çöküp kendisini şöyle bir süzüp geçmesine karşılık ağlamaya başlayacağını zannediyordu. Duygularının yoğunluğu tarihin tozlu sayfalarında bahsi geçen soytarıları ayaklandırıyordu. Hepsi birlik olup onun bedenini saldırmaya elverişli topraklar gibi kullanıyorlardı. "Hazırsın," dedi Tunç bir eli siyah gömleğinin yakasını bulurken. Sesinin erkeksi tınısına bir yorgan serip orada uyuklamak istiyordu genç kız. "Farklı görünüyorsun." Hafifçe boğazını temizledikten sonra sıkça takındığı savruk gülüşlerinden birini yüzüne maske gibi yerleştirdi. "İltifat işinde rezilim."

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin