Kafes'i sizlerle buluşturalı bir sene olmuş. Geçen sene Betül'ün doğum gününde başlamıştı hikâyemiz. Bu sene yine ona ithaf etmenin gururunu yaşıyorum. İyi ki sen varsın tatlı su balığım, gözlerinden öpüyorum.
Imagine Dragons, Believer
Kapkara görünen bir denizin en dibine oturmuş gibiydim. Gündüz denizi herkesi kabul ederken gece denizinin bazı şartları vardı. Kederden saçlarınızın her teline ayrı ayrı ağlamış olmalıydınız. Gözyaşlarınızı yakalamaya çalışmaktan vazgeçmeniz, onları silmek için bekleyen ellere koşulsuzca güvenmemeniz, göğsünüzü ağrıtan her şeye bir sebep bulmayı bırakmanız gerekiyordu.
Gözyaşlarımı yakalamayı bırakalı hayli zaman oluyordu. Göğsümü ağrıtan her şeyi bir kâğıda yazıp raptiyeyle kaburgalarıma sabitlemekten de vazgeçmiştim.
Sanki asırlardır gözyaşlarımı silmek için bekleyen ellere de güvenmiyordum. Toprağın koyu rengi tırnaklarımın arasını doldurana kadar bir mezar kazmış, oraya güvenmeyi bilen Betül'ün ruhunu gömmüştüm.
Ben kapkara görünen o denizin öz kızıydım.
Aracın şoför koltuğunda Fersah otururken, sol elinin parmaklarını direksiyona sarmışken, bakışlarını yoldan tek bir saniye dahi çekmiyorken o denizin dibinden yukarıya doğru çekildiğimi hissediyordum. Artık ağlarken gözyaşlarımı silmek için bekleyen bir çift ele güveniyordum. Bunu aşamayacağımı, başlangıç noktasını bulamayacağımı ve bulmak için de kendimi yormayacağımı farkındaydım.
Belki de ben artık kapkara görünen o denizin öz kızı değildim.
Fersah'ın siyah kabanının altında kalan beyaz gömleğin yakalarına bakarken boğazım bir asfaltmış ve o asfaltta eksik tuğlalar varmış hissiyatına kapıldım. Sertçe yutkunup onun gergin duran bedenine, daha çok kastığı çenesine bakmaya devam ettim. Ağzımdan ne çıksa içinde bir yere ulaşamayacağımı düşünüyordum. Fersah şimdi tüm bu önüne bırakılan karışıkla nasıl baş etmesi gerektiğini bilmeyen, kendine sorduğu soruların altında kalıp yönünü nereye çevireceğini şaşıran bir adamdı. Sokakları karış karış ezberlediğini söylemekten gocunmayan karakteriyle ve hatta yüzüne bulaşan kiriyle pasıyla; bunu hiç saklamaya yeltenmeyişiyle yanımdaydı.
Sanki herkes bir yerlere sığacak kadar vardı bu hayatın içinde. Bir tek o nereye yönelse orada sıkışıp kalmakla imtihan ediliyordu.
Arkamızdan ilerleyen ilk aracı Yanık kullanıyordu. Yanında Salih'le Cafer vardı. Diğer araçta Alabeyli ailesi nereye hareket etse orada belirmekle görevlendirişmiş adamların olduğunu biliyordum. Fakat bizi, daha doğrusu Fersah'ın attığı her adımı takip etmeye ve yine onu korumaya odaklandırılmış adamları tanımıyorduk. İşler fikrimize uğramayacak çizgiye kaymışken dilimi düğümlemişim gibi sesimi çıkarmıyordum. Defilenin yapılacağı mekâna varana kadar da dudaklarımı sımsıkı birbirine bastırmayı sürdürmüştüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kafes
General Fictionİlk kez koca koca adamların kelamlarını takip etmek için siyah masanın etrafındaki koltuklardan birine oturduğumda on dokuz yaşındaydım. O kadarcık kızın öyle takım elbiseli, ciddi suratlı, ağır laflı adamların içinde ne iş yaptığını sorgulayan düzi...