1

20.6K 1.2K 227
                                    

Bölüm şarkısı: Sena Şener - Bak Bana

Aniden kapı çalardı, pencereler açılırdı, telefonlar hiç susmazdı

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aniden kapı çalardı, pencereler açılırdı, telefonlar hiç susmazdı. Aniden bir şeyler olurdu. Mesela birisi yere yığılırdı, diğeri onu kaldırmaya çalışırdı, başka birisi her ikisini de tutup yere sermeyi denerdi. Aniden olan şeyler yakamızı bırakmazdı. Çalan kapı bazen yüzümüzü güldürürdü, açılan pencere bazen nefesimize nefes katardı, hiç susmayan telefonlar bazen yok olup gitme isteğimizi körüklerdi. Mutlaka aniden bir şeyler olurdu bu körlerin, sağırların ve topalların birbirlerini ağırladığı dünyada.

Daha önce hiç görmediğim adamın gözlerinin içinde isminin ve söylediği ağır kelimelerin ötesinde bir şey ararken babamın uyandığı haberini aldım. Onun uyanması diğer mevzuların hepsini yüzünü görüp sesini duyana kadar bayat hale getiriyordu.

Yanık'ı tek bir bakışımla babamın gözü kulağı olduğunu iddia eden adamın başına dikmiştim. Annemle birlikte doktorun öncülüğünde babamın yanına girerken ayak bileklerimdeki prangalardan kurtulduğumu hissediyordum. Babamın yokluğuyla baş etme mecburiyetinin ihtimali bile o prangaların bileklerime dolanmasına sebep olmuştu. Şimdi boğazımı, kelimelerimi, dimdik durmasına gayret ettiğim kaburgamı kördüğüme çeviren her şeyden kurtulmuştum sanki. Babam gözünü açtı diye verimsizleşen topraklarım yeniden hasada hazır vaziyete gelmişti.

İlk kez yara almamıştı Kılıç Alabeyli. Fiziksel olarak aldığı yaralar da en az ruhsal bıçaklanmaları kadar vardı. Çocukken de bilirdim. Babamın vücudunda gördüğüm yara izleri beni korkutmazdı. Onu daha çok öperdim. Daha çok sarılırdım. Şimdi de aynısını yapacaktım. Babamı görür görmez sıkı sıkıya sarılamayacaktım ama elini tutup canımdan canına katılmasını, gücümden gücüne ilave edilmesini dileyecektim. Yaptım da. Annem babamın bir elini tutarken ben diğerini dakikalarca bırakmadım. Hastaneden nefret ettiğini belli eden yüzünde bize bakarken yaşanan kırılmalar kalbimin yerini koca bir çınarın tepesinde dinlenen kuşa bırakmasını sağladı.

Babamın akşama kadar hastanede durması için tüm kabiliyetimi kullanırken evi hazırlatmaya koyuldum. Telefonda konuşup gerekli talimatları verdim. Bu esnada Yanık'la şu fedai olduğunu söylemeye getiren adamı yan yana dikilirken gördüm. Telefon hala kulağımdayken Yanık'a parmağımla her ikisini de işaret ederek yanıma çağırdım. Cafer de merdivenlerden sırıtkan yüzüyle çıkıp bize yetişmişti. "Gazetecilere de verilsin lokma dedim. İyi yapmamış mıyım Betül Hanım?" dediğinde karşıma geçmişti. Üçü de benim telefonu kapatıp onlara sırayla bakışımı seyrediyordu.

"İyi yapmışsın Cafer," Bundan kısa bir süre önce kâğıt gibi olan yüzüme can geldiğini biliyordum. "Şimdi bana daha iyi bir şey yap ve arkadaşın kim olduğunu açıkla." Hala elimde tuttuğum telefonla kamuflaj desenli ceketiyle diğer adamlardan ayrışan fedaiyi gösteriyordum. Sözde fedai.

"Sen açıkla dersen bana zaten açıklamak düşer de..." O da eliyle aynı adamı göstererek devam etti. "Bunun tam olarak ne ayak olduğunun bilgisi bize verilmedi. Kılıç Beyimiz tatsız hadise yaşanmadan birkaç ay önce ismini söyledi. Bir de silah varmış."

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin