74

2.5K 355 392
                                    

Ahmet Kaya, Arka Mahalle

Sena Şener, Çok Geç Kaldın

Sena Şener, Çok Geç Kaldın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Fersah Cesuroğlu'ndan

"İki keklik bir kayada ötüyor."

Yumuşacık bir sesti. Ilık bir süt gibiydi. Eli yüzüme değip geçerken gülümsedi. Gözleri hep ağlayacakmış gibi bakıyordu. Yine de dudakları yüzünün iki yanına doğru kıvrıldı. "Ötme de keklik derdim bana yetiyor."

Unutmak bana cezaydı ama belki başkasına lütuftan sayılırdı. Yine de kimse annesini unutmak istemezdi. Yıllar sonra şerefsizin tekini bulmak için gittiğimiz bir türkü barda aynı türküyü dinleyeceğimi bilmiyordum. Canımın acıyacağını ama bunun neden gerçekleştiğini anlayamama hali yüzünden boşlukta debeleneceğimi de bilmiyordum. Çocukluğumun en hatırlanması gereken anlarından biriydi belki o an. Koskoca adam olmuşken, elim silah tutmuşken, tenim kanla tanışmışken duymasaydım keşke ben annemin söylediği türküyü.

"Annesine kara da haber gidiyor."

Annemin kapkara saçlarına bakıp ben de gülümsemiştim. Hatırlıyorum. Onun gözlerini, onun çok güzel kokan ellerini hatırlıyorum.

"Yazması oyalı kundurası boyalı, yâr benim olsan."

Bir çocuğun kalbinin nasıl atacağını da hatırlamaktan acizdim. Annemi hiç unutmak istememiştim. Onun yüzünü benden çalan her şeye duyduğum öfke büyüyecekti. Ruhu hiç doyurulmamış, kalbi heyecanla atmaktan aciz bir çocuk olarak sokakları mesken tuttuğumda annemi çok özleyecektim. Annemi özlemekten başka hiçbir şey yapamayacak hale gelmek kolaydı. Eğer bir köşede öylece bırakılsaydım ölene kadar annemi özlerdim. Sonra da onun bir zamanlar bana bahsettiğini bile çok sonradan hatırlayacağım cenneti düşünürdüm. Eğer varsa oraya gidip onunla kavuştuğumu hayal ederdim. Sonuçta benim yaşım çocuktu. Gözlerim artık çocuk gibi bakmasa da benim kalbimde çocukluğunda doyamamış bir oğlanın yüz çevirdiği ekmek kırıntıları vardı.

"Uzun da geceler, dilim yâri heceler. Yâr, yâr, benim olsan."

🥀

"Ye ulan önüne koyulanı."

Önüme koyulan bir kuru ekmekti ama yemem söylendiği için bir elimle kavrayıp ağzıma götürdüm. Dişlerim kesmeyecekmiş gibi geliyordu. Zor bela bir lokma ısırıp ağzımda evirip çevirmeye başladım. Yutamadım. Boğazım ağrıyordu. Çok soğuktu. Tir tir titrememek için kendimi sıkıyordum. Eğer dişlerim birbirine çarpana dek titrersem fena dayak yerdim. Sırtım ağrıyordu. Daha fazla dayak yemeye gücümün kalmadığının farkındaydım.

"Sen kimsin ki önüne koyulanı beğenmiyorsun lan?"

Aynı sesi duydum. Bu sesi duymak bana kafayı yedirecekti. Her gece başımı tahtalardan birine koyup düşünüyordum. Annem beni kurtarmaya gelemeyecek halde olmalıydı. En son beni onun kollarından ayıran elleri de hatırlıyordum. Annem çok hastaydı, onu tek başına bırakmama sebep olan her şeyden iğreniyordum.

KafesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin